Salvador Dali-Mimar Sinan Üniversitesi
İÇSEL KAYNAKLARIMIZ
İnsan manzaralarını
tabiatın yüce gösterilerinden ayırmadan izlemeye bayılıyorum. Aynı manzaranın
içinde, tam da merkezinde olmanın farkına vararak…
Birçok kurumda, iş yerinde
rastladığım bir şey var; sürü halinde dolaşmayı seviyoruz. Bir fatura ödemeye
giderken, birine danışacağımız, soracağımız bir konu hakkında bilgi almaya
giderken; sürekli birilerine muhtaç kalıyoruz. Hatta bu muhtaçlık öyle ileri
gidiyor ki, yanımızda getirdiğimiz kişiler, bizden önce söz alıp; bizim soracağımızı,
bizmiş gibi, bizi yut-muşçasına konunun içine dalıyor.
Ne eğlenceli değil
mi dostlar! Bir yere gitmeye kalksak, ilk önce bir tanıdık var mıdır diye kır
yere telefon açıyoruz. Niçin korkuyoruz? Neden güvenmiyoruz kendimize. İçsel
kaynaklarımızın yeterli olmadığından olabilir mi? O kaynakları doldurmadığımız
için; sürekli korku, endişe, panik yaşamak yüksek nevrozlara davetiye sayılıyor
olmasın?
İki gün önce
Tekirdağ Gençlik İl Müdürlüğünün yüzme havuzuna kayıt yaptırdım. Bu güzel ve
birçok olanağı olan tesisin şehrimizde olmasından dolayı keyif de aldım. İçinde
bulunan olimpik havuzu, saunası, fitness salonu; insan bedeniyle ruhuna katkı
sağlamakta tartışılmaz derece önemliler.
50 dakikalık yüzme
gayretleri, su oyunları sevişmek bittikten sonra sauna bölümüne geçtim. Ahşap
kaplanmış, küçük, sıcak kaplıcaya… En fazla on kişiyi alacak, çok önemli bir
yer. Orada da, yukarıda söz ettiğim sürü gösterisini görünce, sıcak esintiye,
kaplıca huzuruna karışan, büzüşük gülümsemeyi yapamadan edemedim. Üç kafadar
gelmişler. Aynen kahvede oldukları gibi sohbetlerine devam ediyorlar.
Hâlbuki o güzel
yeri, sessizliğin, sıcak buharın insana damlayacak şifalarını içe çekmek
yerine, neredeyse enerjilerini tüketen, nerede olduklarını unutmuş, sosyalliğe
aç canlı görüntüsünde ama bir türlü insanlıkla barışık olmayan ayrılmış
tarafların rüzgârlarına kapılıp gidiyoruz…
Rollo May’ın hatırlatmalarının bazılarını
paylaşmak istiyorum;
“ Kişinin çevresiyle
uyumunu yitirme korkusunun en uç noktası psikozudur. Psikozun eşiğine gelen
insanlar çoğunlukla başkalarıyla iletişime geçme ihtiyacı hissederler.”
Doktorumuz, bu
iletişime geçme ihtiyacını akılcı bulsa da, can alıcı açıklamasına devam ediyor;
“ Kişinin uyum
sağlama yöntemleri tehdit altına girdiğinde ve çevresinde başka insanlar
olmadığında o kişi kendi İÇSEL KAYNAKLARINA ve İSÇEL GÜCÜNE başvurmak
zorundandır ve işte modern insanların geliştirmeyi ES geçtikleri şey budur. Bu
yüzden yalnızlık çoğu insan için hayal mahsulü değil başlı başına gerçek bir
tehdittir.”
Dostlarım, akıl ile
hisleri iyi tartmış, onların ahengi ile yaşamdan kopmamış insanlar iyi bilir;
insan, binlerce insanın içinde de yalnızlığa düşer. İçim doldurulmamış, akıl ve
hislerin ahengi, zanaatı ve sanatıyla buluşmamış birliktelikler bir ağacı yiyip
bitiren kurt gibi insanı da yer bitirir.
Rollo May’ın da
üzerinde durduğu gibi;
“ Sosyal kabul
görmek, yalnızlığı geçici olarak yok etmek, yutulmak için girdiği gruplarda,
yalnızlığı, bir süreliğine unutmuştur. Fakat bunun bedeli başlı başına benlik
olarak varlığından vazgeçmektir.
Onu uzun vadede
yalnızlıktan yapıcı bir şekilde kurtarabilecek tek şeyi, yani kendi içsel
kaynaklarını, gücünü ve yönelim duygusunu geliştirerek başkalarıyla
ilişkilerini bu temel üzerine oturtmayı reddeder. “
Rollo May’ın insan
üzerinde yaptığı incelemeler ve ortaya çıkan sonuç, ne kadar “birbirlerine
yaslansalar” da bu “doldurulmuş insanlar” eninde sonunda daha da yalnızlaşmaya
mahkûm olacaklarını anlatıyor. Daha da derin, daha da keskin bir uyarıyı, belki
de yol yakınken, kendi içsel kaynaklarını fark edeceklere sesleniyor;
“ Ne de olsa içi boş
insanlar sevmeyi öğrenmelerini sağlayan bir temelden mahrumdurlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder