DARWİN’İN VİCDANI-İNSAN TARAFI
(
Eğer Ölürsem! )
Darwin’in ismi geçince birçok insana sıtma tuttuğunu, birçok insanın da saygıyla baktığı bilinen bir gerçektir. Sloganlara yaşayan toplumların en hakiki kavgası kendisiyle olsa da, bir düşman, rakip yaratmak günü kurtarma telaşı ve görgüsüzlüğü ve bilgisizliğidir…
14 yıl önce tüm dünyada Darwin’in 200.yaş günü kutlandı. Genç yaşlarda severek okuduğum Bilim Teknik Dergisi de Darwin’in 200.yaş gününü kutlamak için baş sayfaya onun fotoğrafını koymuş ve sonra ne olduysa olmuş, bu dergiyi başka türlü, Darwin’siz çıkarmıştı. O gün bugün Bilim Teknik Dergisi, evrenin derinliklerinde kaybolmuş yıldızlar kadar uzaktır bana.
Niyetim Darwin’in savunuculuğunu yapmak değildir. Darwin’i savunmak veya eleştirmek için dahi sağlam, demlenmiş, kabul görmüş bilgi lazım… Doğayı, doğal dengeyi çok sevdiğimden dolayı tüm dünyada kabul görmüş Darwin’e saygım büyüktür.
Paylaşacağımız bilgi olan veya olmayan saygımızı daha da büyütebilir. Ünlü Doğa Bilimci ilk çıktığı gemi yolculuğu, doğayı, doğal yaşamı inceleme seyahati beş yıl sürmüştü. Daha otuz yaşında bile olmayan bilim insanının hem bilinci, hem de vicdanı çoktan gelişmişti.
Rio de Janeiro yakınlarında bir ada-yerde tanık olduğu olayı, doğa olayları gözlemleri gibi insanlığa acı bir miras olarak not düşer. Görmüş olduğu ada kölelerin sığındığı bir yerdir. Zorlukla geçimlerini sağlayan insanlar, her türlü zorluk, yokluk karşısında doğal yaşama tutunmaya çalışıyorlardı. Nasıl olduysa askerlerin buraya sığınan kölelerden haberi olmuş.
Kölelerin yerini keşfeden bir grup asker yaşlı kadın harici tüm köleleri yakalıyor. Yalnız o yaşlı kadın, tekrar köle olmamak için dağın yamacındaki uçurumdan aşağı atlar. Paramparça olur da tekrar köle olarak yakalanmaz. Bu olayı duyan, o zamanlar ada yakınlarında olan Darwin, insanlık adına tarihi yorumunu yapmakla kalmıyor, not defterine yazıyor;
“ Bunu yapan Romalı bir kadın olsaydı, yaptığı şeyi özgürlüğe duyulan asil bir aşk olarak anlatırlardı. Oysa şimdi bunu zavallı bir zenci kadın kölenin vahşi dik başlılığı olarak kabul ediyorlar.”
Vicdan denen şey böyle bir şey… Zorla olması, bol makyajlı sunulması tarih sayfalarındaki yolculuğa çıkma biletini almaması anlamına gelir. Yaptığımız, savunduğumuz değerlerin karşılığı olan yaşam ve eylemler; aynı zamanda en ıssız zamanlarda bile ruhumuzun rahat ve huzur içinde dolaşma vizesi haline dönüşmesine neden oluyor. Yani, bize dayatılan içinde bilgi ve vicdan olmayan şeyler kabul görmüyor…
Kayıt altına alınmış bir başka Darwin hatırasını paylaşmak, Darwin’in duygusal, insani yönünü biraz daha tanımak için önemli kabul ediyorum. Evliliklerinin ilk yıllarında eşi Emma tarafından Darwin’e yazılan bir mektubun bir bölümü;
“ Kanıtlanmamış hiçbir şeye
inanmamaya dair bilimsel tutumun zihni bilimsel olarak kanıtlanamayacak olan bu
şeyler doğru ve bizim algılamamızın ötesinde olabilir.” Bu notun altına, yıllar
sonra Darwin şu notu yazar;
“ Eğer ölürsem, bil ki, bu yazını defalarca öptüm ve defalarca okuyup ağladım.”
Darwin’e ya karşı çıkıyor, ya da koşulsuz kabul ediyoruz. Oysa Darwin dediğimiz insanın yaşamı boyunca yaptığı yolculuklar, incelediği türler ve dokunduğu düşünceler; halı dokuyan kadınların renk ve desenlerle dokudukları halılar gibi büyük öykülerin insan dokunuş ve üretimlerini anlatıyor. Biraz anlamak için, onun eşi Emma’nın yazdığı o birkaç satırın günümüzden 170–180 yıl öncesinin düşünce yapısını, şehir yaşamını, bilime karşı bakışı, varın siz düşünün…
Bitmemişse iç kavgalarımız, kin ve nefretlerimiz halen sıcak ve dokunanı yakıyorsa; çıkılmamış yolculukların, dokunulmamış düşüncelerin kabahatidir; bizim değil…
Bakmayın siz Nazım’ın seslenişine: - Dilim
varmıyor ama/Kabahatin büyüğü sende; BENDE canım kardeşim…
Güven SERİN
Ezberlerden kaçınmamız gerektiğine dair etkileyici bir yazı olmuş Güven Bey.
YanıtlaSilFakat ne yazık ki insan var oldukça ezbere konuşanlar da olacak. Dilerim düşünenler, düşünmeyi bilenler daha çok olsun.
Kaleminize sağlık...
Sanıyorum olmalı da:)) Bizler öğrenirken paylaşmanın erdemiyle,başka sözcükler üretme becerilerine can atma dileklerinle yol aldığımız için; sanıyorum bitmeyen bir öğreti,yazma yolculuğu ve şenliği içinde; teşekkür ediyorum...
YanıtlaSil