ŞALGAMLI USTA ve
İŞÇİLER
İşçilerin emeklerini, ustaların marifetlerini hakkını vererek, evrensel duruştan bir santim ayrılmadan anlatan ve duyuran en değerli eserlerin başında gelir; Bertolt Brecht’in “Okumuş Bir İşçi Soruyor “şiiri…
Şalgam ismini, Şalgamlı insanların davranışlarını yıllar önce yurt ve okul yaşamından, kısman de olsa tanımaya başladım. Şalgam’ın yetenekli ustaları ve işçileriyle ilgili bir sürü güzel ve doyurucu söz dinledim…
“Yedi tepeli Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.” Diye
başlar Brecht’in şiiri.
Şalgam’a ulaştığımızda gün, usul usul batıya, Güney Yarım Küreye doğru yol alıyordu. Neşesi olmayan ayçiçeği tarlalarının yanından geçtik. Köylerin çocuksuz sokak ve caddelerinden; Metin arkadaşımızın dikkatli direksiyon ustalığı içinde…
Şalgam’ın içine girdiğimizde yiğit insanların çalışarak, didinerek en az imkânlarla ne güzel evler ve bahçeler yaptığına tanıklık ettik. Her evin bir bahçesi ve içinde onlarca renk, koku, desen taşıyan çiçekleri vardı.
Koyu gölgesi olan, hemen arkamızda ağaçların, çiçeklerin, sarmaşıkların bulunduğu kahvehane önündeki bank ve masaya arkadaşlarım; Lokman Bey, Özkan Bey ve Metin Bey ile birlikte oturduk. Etrafta, diğer masalarda oturan Şalgam insanlarıyla selam alıp selam verdik.
Çok yakınımızda oturan Ahmet Balkan ile tanıştık. Yorgunluğu yaşından ötürü değil, üreten insanların, çiftçilerin çektikleri çilelerden olduğunu düşündüm. Anlatınca, yaz zamanı bile hayvan besleyen insanların meraların kuruması, ot ve yiyeceğin azalması nedeniyle hazır yem vermek zorunda kalışlarını, hayvancılığın da can çekiştiğini Ahmet Balkan’ın ağzından dinledim.
Yakınlardaki fabrikalara her sabah şafakla birlikte yüzlerce Şalgamlı işçinin, ustanın kalkıp üretmek, yaşamın içinde kalmak ve daha onurlu bir ömür sürmek için yola çıktıklarını yine Ahmet Balkan’dan öğrendim.
Şalgam diyarında üçüncü kuşağa geçmiş lokantaların sayısının altıya çıkmış olduğunu onur duyup, yaşamın içinde üretmenin, hizmet aşkının ve disiplin denen terbiyenin köy denen yerlerde bile nasıl bir üretim şenliğine dönüştüğünü doyamayarak defalarca dinledim…
Peki, ama nasıl yapıyor da; Şalgamlı ustalar, altı tane lokantanın, onlarca insanın çalıştığı bu yerleri ayakta tutmayı nasıl başarıyorlar?
Ferdi ustanın yerine, mekânına gittiğimizde orada birkaç saat kaldığımızda nasıl başardıklarını gözlerimiz, tat alma duyularımız, cüzdanımız, vicdanımızla ve gezgin kültürümüzle birlikte çok iyi gördük…
Hizmetin en iyisini verdikleri gibi, yiyeceğin de en iyisini bugünün şartlarında en ekonomik olanının sunuyorlar. Bir hafta önce şehir içinde; Süleymanpaşa’da gitmiş olduğumuz lokantanın ağzımızda kalan tatları hepimizi mutsuz etmiş, ödediğimiz ücrette gözümüz kalmışken, Şalgamlı Usta ve İşçiler diyarında yediğimiz yiyeceklerin bedeli için ödenen ücret karşısında hepimiz şaşırdık…
Ne diyordu Bertolt Brecht;
“ Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kimler zaferin aşını?
İşte bir sürü olay sana.
Ve bir sürü soru…”
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder