İÇİNE BAĞIRAN BİR
ADAM
-------------------------------------------
Ne büyük yanılgılar
yaptık otorite; güç, güçler adına… Yalan dediğimiz, bir rüya kadar kısa sayılan
ömürlere sığdıra sığıdara, çelişkileri, pişmanlıkları; doldurduk kocaman
ömürlerin içine. Edebi düşünceyi, birkaç laf sanama, ahmaklığı bildik de,
birkaç şairi, şiiri tanımadan, kabalıklarımıza bir dansın enerjisini,
efendiliğini, ahengini pekiştirmek yerine garip bir övünç, övünme ve ağlama
molalarıyla dolup taştı hayatımız; hayatlarımız.
Bir şair; bizden
biri; yüzlerce, binlerce yıl olduğu gibi; hastalık saçan dünyamıza panzehir
olacak birkaç dize;
Orada hayalet bir değirmen
Nazlı buğday başakları, dua, bekleyiş
Rüzgârlara soyunmuş parmak sular
Terli bir gökyüzü, can sıkıntısı, ağır zaman
İçine bağıran bir adam
Nereye büyüyeceğini bilmeyen çocuklar
Etekleri yaz bahçesi bir kadın
Şükrü Erbaş, böyle
bir hikâyeyi, kocaman yaşamların damıtılmış mısralarını bırakır, insanlığa,
insanlık mirası olarak: şiirin, birkaç güzel laf, şaklabanlık olmadığını da
anlatarak…
Yaşamın; yani kendi
özüne dokunanların yüceliğidir kendi çorak, bataklık yerlerinde ki toprağı
keşfetmek. Sonra, Fernando Pessoa gibi, içinden kendini koparmak için
kendisiyle mücadele etmek; kendini, kendinden koparmak için forseps kullanmak…
ayyy pessoa için lizbona gitmek istiyooom yiaaa :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilDeğer;yollara düşme zamanı geldiğinde yola çıkmaya:))