SOPHOKLES,minnetle...
ZİNCİRE VURULMUŞ ANTİGONE
( 10–13
Mayıs Bergama Uluslararası Tiyatro Festivali )
Bergama'nın Antik Mekânları, geçmişin; kadim dünyanın sanatı
ve felsefesiyle yankılanacak. Bergama Uluslar arası Tiyatro Festivali; 10–13
Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek.
Festivale damgasını
vuracak şehirler; Berlin ve İstanbul olacak. Bu kentlerin sanatçıları;
günümüzden çok önceleri; 2500,belki 3000 yıllarının esintilerini taşıyacaklar.
Gecenin alacası düşerken günün üzerine; gün henüz geçmemişken diğer küreye;
Anadolu’nun Kayıp Şarkılarının konseri ve onu izleyen saatlerde; Zincire
Vurulmuş Antigone sahnelenecek.
Bir kralın; hatta
kralların tragedyalarını izlemekle kalmayacağız; dinleyip, göreceğiz. Hatta
bunca yüzyıl; ne değişti? Sorusunu soracağız kendimize; Farkına varmadığımız
hep geçiştirdiğimiz duygularımıza…
Sanatın; tiyatronun
biricik amacı da bu değil midir? İnsanın insana, hatta insanlığa karşı düştüğü yanlışlığa,
hatalara, suçlara karşı sorular sormak. İnsan vicdanını, kör kuyuların
derinlerinde bulmak; bir sondaj mühendisti gibi derinlere kulak vermek…
Bergama’yı bilenlerin,
tarihine inenlerin ürpermemesi elde değil. Akropolis, Kızıl Avlu ve Askelepion;
burada ki medeniyetin ne kadar ileri gittiğini; orada ortaya çıkan sağlık merkezlerinin,
kütüphanenin uçsuz bucaksızlığının, tiyatrosunun yüksek tepenin sert ve korkulu
yamacına kurulmuş olmasının ayrıcalığıyla görmek, anlamak mümkündür.
Bergama Şehir Tiyatrosu,
Zincire Vurulmuş Antigone Oyununu Asklepion Antik sahnesinde oynayacak. Bu bir
oyun mu, yoksa gerçeğin izdüşümlerinin sanat ve sanatçı eliyle, zamanlar ötesi
tüm insanlığa sunulan bir öğüt, hatırlatma, çağrı mı?
İzleyicinin ruhsal,
psikolojik yapısı; içindeki sağduyunun, yaşamla ölüm arasında ki adil olma
anlayışının etkisi, etkilenmesi ve bu oyundan sonraki yaşamında nasıl bir yol
izleyeceğinin kararının; kararlı veya kararsız duruşunu da bulacağız; antik
dünyanın büyülü sahnesinde.
Gaddar, kötücül bir kralın,
lanetlenmiş bir kralın yerine gelmesiyle başlayacak oyunun gidişatı dünyanın
insan genlerinde durmak bilmeyen güç arayışı ve sahiplenişinin gidişatı ve
sonuç bölümü; bir kez daha sanatın dili, eli ve yüceliğiyle gözler önüne
serilecek.
Oysa günümüzün
teknolojisi kararlı, sınırlı ve seçkin bir şekilde takip edilse; aynı
tragedyalar her saat, farklı bölgelerde, şehirlerde oynanıyor; üstelik en canlı
ve etkileyici halleriyle…
Zamanın görkemli
şehri; Thebai’nin güçlü Kralı Oedipus’un doğuştan lanetlenmesi, başına
gelenlerin insan ruhuna, bedenine olan etkileri her ne kadar dayanılmaz
görünüyorsa da, dayanılmazlıktan dayanmalara yelken açan insanlık; her kötücül,
vahşetten sonra, kendi insancıl arayışlarını; ağıtlarda, masallarda, mitlerde,
efsanelerde arayıp durmuştur.
Belki de lanetli Kral
Oedipus ve onun yerine geçen Kreon, efsaneden başka bir şey değil. İnsanoğlunun
büyük kayıplarını, vahşi çığlıklarını dindirmek için ortaya çıkan sanatçı;
evrenin ona yüklediği büyük görevle ortaya çıkarttığı karakterlere bir yazgı
yükler.
İnsanın, insan olma
yazgısını! Büyük kayıplar vermeden pişmanlık duymadığımızı, en yüce ağıtlar
yakılırken dahi soylu mazeretlere, gurura, kalpsizliğe sığındığımızı bize
anlatmak ve kendimizle yüzleştirmek içindir bütün çabalar…
İşte bu yüzden;
lanetli kralın yerine geçen Kral Kreon’un en sonunda vicdani çığlığı; “ Ah! Dik
başlı ve karanlık aklımın ölümcül hatası!” , “ Ah! İnatçılığım nasılda kör etti
beni!”
Bu kadar şah şahlı hayatlar,
her çeşit eşya, en değerli mal, mülkler bile insanın ulaşması gereken ölümsüz
huzuru bir türlü getiremezsen; belki de Bergama Asklepion Antik Sahnede, şu
sözcükler hep aklımızın bir köşesinde yankılanacak;
“ Mutluluk, huzur bilgelikle taçlandırılmalıdır.”
Kimin söylediği
bilinmez bir başka efsanevi söz ise bizim kayıplarımız ile kazançlarımız
arasında ruhsal bir iyileştirme görevi görmek için hazır bekliyor olacak;
“ Onu kendisini
öldürüp adını ölümsüzlüğe taşımaya kim ikna etti?
Ben ettim! Ben… Bir zamanlar zincire vurulmuş Prometheus”
Burada, bir tek
kişiye teşekkür etmeyi borç biliyorum; Sophokles; minnetle…
Güven Serin
ha haa bir ara bir kedim vardı adını antigone koymuştum. bergamada ha. tarihin içinde, ne güzel düşünmüşler :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilAntigone biraz daha ötede;Yunan Adalarında;sanırım hep dillendirecek;çünkü onların ve onun hikayesini anlatacak çok insan var artık. Vay canına;Antigone isimli kedi;güzel düşünce ve değerli bir anı...