Sanatının 50. Yılını Kutluyorum
Fotoğraf kendi sayfasından. Yıl 1977 -Yunanistan
İKİ PENCERE ve ATAOL BEHRAMOĞLU
İki önemli yazar;
Aziz Nesin ve Ahmet Cemal; ikisi de kendi pencerelerinden bakmışlar Ataol
Behramoğlu’na.
Edebiyatın yolculuğu
farklılıkların bir araya gelmesiyle daha da anlam kazanır. Bu farklılıklara tat
katan insanlar da yine edebiyatçılardır. Onların izlenimleri, irdelemeleri
önemlidir.
Aziz Nesin 1981
yılında Ataol’un gençlik yıllarında dokunmuş Ataol’un şiirlerine, şairliğine.
Ahmet Cemal şiirinden, şairliğinden öte dostluğunu çıkartmış ortaya. Elbette
şiirine de dokunarak.
Aziz Usta 1981
yılında Ataol Behramoğlu’nun üç şiir kitabını birlikte almış. Ne Yağmur Ne
Şiirler, Kuşatmada, Bir Gün Mutlaka şiir kitapları.
Ahmet Cemal 2015
yılında yaşın yaşlanmayla buluştuğu yalnızlıkların ürkütücü hal aldığı bir anda
dökmüş içindeki dostluk anlayışını;
“ Yaşadıklarımdan
öğrendiğim bir şey var/ Yaşadın mı büyük yaşayacaksın/ Irmaklara, göğe, bütün
evrene karışırcasına/ Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş armağandır/ Ve
hayat, sunulmuş bir armağandır insana.”
Aziz Usta ise
sabırla okudu üç kitabı. Ataol’un yakınındadır da aynı zamanda. Buluşmuşlukları
oldukça fazladır. Bir gün Okuma Güncesi olacak notlarını almaya başlar. İnce
ince dokur birikimlerini, şiire, romana, hikâyeye, insana, şaire, yazara olan saygısını.
Beyaz kâğıda bildik hatıra defterlerine yazılan hep hoşluk, sağlık, övgü
sözcüklerini dökmez sadece; bir ömrün birikimlerini, edebi, felsefi, toplumsal
anlayışını da döker;
“ Ataol’un daha önce
Mustafa Suphi Destanı’nı okumuştum. Ne çok beğenmiş, ne de hiç beğenmemiştim.
Yukarıdaki üç kitabından kimi şiirlerini toplantılarda kendi ağzından
dinlemiştim. Yine öyle pek sevmemiştim. Dörtlükler diye bir kitabı var.
Okumadım. Ama Dörtlüklerden birini okumuştu o dörtlüğü çok sevdim.
Bu kez üç kitabını
özenle okudum. Kitabı okurken kitabın üstüne aldığım notlardan: Ben mi? Evet… Başlıklı
şiirinin yanına şunu yazmışım: ‘Bence tekniğini, biçimini ve biçemini dahaca
bulamamış bir şair, hem de epey yılın genç şairi olduğu halde…
Bütün bu kitaptaki
şiirleri okuyunca, ‘İşte bunlar Ataol’un şiirleri!’ ya da ‘Bunlar Ataol’un
şiirleri olabilir…’ diyemiyoruz.
Ataol’un düşünsel
yapısında da çok kısa sürede tam karşıt uçlarda düşüncesini değiştirdiğini, TYS
yönetim kurulu toplantılarında tanık oldum. Kendi savunduğu herhangi bir
düşüncenin, yarım saat tartıştıktan sonra, kam karşıtı olan düşünceyi
savunduğunu gördüm. Birbirine karşıt düşünceleri nasıl savunduğunu sorduğumda,
‘ Değişim esastır, insan değişir…’ diye, hem de diyalektik olarak, kendini
savunmuştu. Diyalektiğin böylesine kötüye ve acemice kullanıldığı her zaman
görülmez.
Bugünkü Ataol o
günkü Ataol değildir. Daha sağlam ve sağlıklı bir temel üzerinde kişiliği
oluşuyor. Ben o zaman da, bana düşmanca karşı olduğu, yarım saatte bir
düşüncesini değiştirdiği zaman da Ataol’dan umudumu kesmemiştim. Nasıl olsa
günün birinde doğruları görüp anlayacağını umuyordum. Niçin? Çünkü şair…
İnsanda gerçek şairlik mayası varsa ve şiir onun vazgeçilmeziyse, nasıl olsa
şairlik sezgisiyle ya da yordamıyla bilinçlenerek doğruyu bulacaktır.
Pencerenin diğer
tarafında duran Ahmet Cemal, dostu olarak gördüğü Ataol Behramoğlu için son
notlarını köşesine aktarıyor:
“ Acılardan aldı
bütün diplomalarını. Ve şiirlerle, yazılarla, çevirilerle, öğrencilerle
doldurduğu bütün bir hayat boyunca, o diplomaların hakkını vermeye doyamadı.
Hayat yollarımız
kesiştiğinde, sanırım seksenli yılların başıydı. Ama ne zaman arasam o insanca
ses hep karşımda, hep kulağımda buldum. En büyük Rus yazarların şiirlerini,
öykülerini, oyunlarını onun dilinden müziği eşliğiyle tanımanın mutluluğuna
erdim.
Ve bu paylaşım hiç
bitmesin istiyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder