Sayfalar

12 Şubat 2015 Perşembe

İKİ PENCERE ve ATAOL BEHRAMOĞLU


Sanatının 50. Yılını Kutluyorum


Fotoğraf kendi sayfasından. Yıl 1977 -Yunanistan
İKİ PENCERE ve ATAOL BEHRAMOĞLU

  İki önemli yazar; Aziz Nesin ve Ahmet Cemal; ikisi de kendi pencerelerinden bakmışlar Ataol Behramoğlu’na.

  Edebiyatın yolculuğu farklılıkların bir araya gelmesiyle daha da anlam kazanır. Bu farklılıklara tat katan insanlar da yine edebiyatçılardır. Onların izlenimleri, irdelemeleri önemlidir.

  Aziz Nesin 1981 yılında Ataol’un gençlik yıllarında dokunmuş Ataol’un şiirlerine, şairliğine. Ahmet Cemal şiirinden, şairliğinden öte dostluğunu çıkartmış ortaya. Elbette şiirine de dokunarak.

  Aziz Usta 1981 yılında Ataol Behramoğlu’nun üç şiir kitabını birlikte almış. Ne Yağmur Ne Şiirler, Kuşatmada, Bir Gün Mutlaka şiir kitapları.

  Ahmet Cemal 2015 yılında yaşın yaşlanmayla buluştuğu yalnızlıkların ürkütücü hal aldığı bir anda dökmüş içindeki dostluk anlayışını;

 “ Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var/ Yaşadın mı büyük yaşayacaksın/ Irmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına/ Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş armağandır/ Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.”

  Aziz Usta ise sabırla okudu üç kitabı. Ataol’un yakınındadır da aynı zamanda. Buluşmuşlukları oldukça fazladır. Bir gün Okuma Güncesi olacak notlarını almaya başlar. İnce ince dokur birikimlerini, şiire, romana, hikâyeye, insana, şaire, yazara olan saygısını. Beyaz kâğıda bildik hatıra defterlerine yazılan hep hoşluk, sağlık, övgü sözcüklerini dökmez sadece; bir ömrün birikimlerini, edebi, felsefi, toplumsal anlayışını da döker;

 “ Ataol’un daha önce Mustafa Suphi Destanı’nı okumuştum. Ne çok beğenmiş, ne de hiç beğenmemiştim. Yukarıdaki üç kitabından kimi şiirlerini toplantılarda kendi ağzından dinlemiştim. Yine öyle pek sevmemiştim. Dörtlükler diye bir kitabı var. Okumadım. Ama Dörtlüklerden birini okumuştu o dörtlüğü çok sevdim.

 Bu kez üç kitabını özenle okudum. Kitabı okurken kitabın üstüne aldığım notlardan: Ben mi? Evet… Başlıklı şiirinin yanına şunu yazmışım: ‘Bence tekniğini, biçimini ve biçemini dahaca bulamamış bir şair, hem de epey yılın genç şairi olduğu halde…

  Bütün bu kitaptaki şiirleri okuyunca, ‘İşte bunlar Ataol’un şiirleri!’ ya da ‘Bunlar Ataol’un şiirleri olabilir…’ diyemiyoruz.  

  Ataol’un düşünsel yapısında da çok kısa sürede tam karşıt uçlarda düşüncesini değiştirdiğini, TYS yönetim kurulu toplantılarında tanık oldum. Kendi savunduğu herhangi bir düşüncenin, yarım saat tartıştıktan sonra, kam karşıtı olan düşünceyi savunduğunu gördüm. Birbirine karşıt düşünceleri nasıl savunduğunu sorduğumda, ‘ Değişim esastır, insan değişir…’ diye, hem de diyalektik olarak, kendini savunmuştu. Diyalektiğin böylesine kötüye ve acemice kullanıldığı her zaman görülmez.

  Bugünkü Ataol o günkü Ataol değildir. Daha sağlam ve sağlıklı bir temel üzerinde kişiliği oluşuyor. Ben o zaman da, bana düşmanca karşı olduğu, yarım saatte bir düşüncesini değiştirdiği zaman da Ataol’dan umudumu kesmemiştim. Nasıl olsa günün birinde doğruları görüp anlayacağını umuyordum. Niçin? Çünkü şair… İnsanda gerçek şairlik mayası varsa ve şiir onun vazgeçilmeziyse, nasıl olsa şairlik sezgisiyle ya da yordamıyla bilinçlenerek doğruyu bulacaktır.

 Pencerenin diğer tarafında duran Ahmet Cemal, dostu olarak gördüğü Ataol Behramoğlu için son notlarını köşesine aktarıyor:

 “ Acılardan aldı bütün diplomalarını. Ve şiirlerle, yazılarla, çevirilerle, öğrencilerle doldurduğu bütün bir hayat boyunca, o diplomaların hakkını vermeye doyamadı.

 Hayat yollarımız kesiştiğinde, sanırım seksenli yılların başıydı. Ama ne zaman arasam o insanca ses hep karşımda, hep kulağımda buldum. En büyük Rus yazarların şiirlerini, öykülerini, oyunlarını onun dilinden müziği eşliğiyle tanımanın mutluluğuna erdim.

  Ve bu paylaşım hiç bitmesin istiyorum.”

 Güven Serin 

 

 

  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder