(Geçmiş Zamanlar) Fransız Kültür Merkezi
"Ağlama Letizia ağlama...)
ÖLMEK HİÇBİR ŞEY DEĞİL
Acısını dışa
vurmayan bir adam, bir yazardır Italo Svevo. Günde altmış adet sigara içmesiyle
belki de içindeki acıları öyle bastırıyordu. Bastırdığını sanıyordu…
Her gün en az altmış
sigara içen Svevo’nun ciğerleri hastalanmıştı. Ayrıca geçirdiği kaza sonucu
bacağı da kırılmıştı. Öleceğini anlamış başucunda ağlayan biricik kızı
Letizia’ya seslenir;
“ Ağlama, Letizia, ağlama. Hiçbir şey değil. ÖLMEK HİÇBİR
ŞEY DEĞİL!” Kızı Letizia’nın söylediği gibi ölümü yaşlı bir filozofun ölümüydü.
Gözü yaşlı, babaya son bir veda anı, yaşamı boyunca hayatı irdelemiş birisi
için neler ifade ediyordu?
Yaşamın dönüşümü bu
dönüşüm içinde farklı algıların hiçliğine düşen ve soluk almakta bile zorlanan
insan için belki de ölüm bir kurtuluş çağrısıydı. Ve ölüme ağlayan kızına
seslenişi, ölmenin kurtuluş, kurtuluşun dönüşüm, dönüşümün de hiçbir şey
olduğu…
Bizim evrenimiz,
hiçbir şeyden doğmadı mı? Boşluğun enerjisinden; sıfır hacimden, o muhteşem
patlamalardan sonra… Svevo, bu anlayışa, bu keşfe ulaşmış, kendi yok oluşunun
aynı zamanda kendi felsefesinin doğacağını, yepyeni bir yaşam döngüsü
oluşturacağını mı anlatıyordu. Yoksa bu düşünür, bu söz cambazı acılardan başka
hiçbir şey düşünemeyecek durumdayken, kızının süzülen yaşlarına, dolmuş kalbine
bir babanın son sarılımı, evrenin şefkat gösterisi miydi?
Bilimsel çalışmalar
gösteriyor ki, ölüme herkes inanır ama kendi öleceğine kimse inanmazmış. Hasta
yatağında, soluk almakta zorlanan, günde altmış sigarayı büyük bir keyifle
tüttüren Svevo her insanın yangılısına, ölümsüzlüğe, ölümün onu görmezden
geleceğine mi inanmak istiyordu…
Kâinler, filozoflar,
peygamberler yaşam ile ölüm arasındaki ince çizginin yüksek dozajda mutluluğunu
anlattıkları halde, insanın bitmeyen soylu kavgası, korkunç mal-mülk edinme
sevdası, ün, nam, şan, üstünlük ve büyük alkışların, anıtların kendisinde
toplanma arzusu, bilinçaltımızın bize oynadığı büyük oyunun bir parçası mıdır;
bilemiyorum…
Ölüm hiçbir şeyse,
yaşam da hiçbir şey olabilir mi? Yaşamın insan aklıyla anlayamayacağı hiçliğin
oyunu, görüntülerin, seslerin, kokuların, dokunmaların oyunu; tam zirveye
ulaşıldı sanılan büyük mutlulukların eriyip akması, tam dibe vuruldu
sanılırken, ümitlerin, bir küçük zerrenin peşinde sürecek büyük yürüyüşün;
hepsi bir oyun olma, harika bir rüya, evrenin muhteşem oyunculuğu, yönetmenliği
olabilir mi?
Yazar filozoflar bu
yüzden sıra dışı keşiflerde bulunurlar. Bazen anlayamayacağımız kadar etkili ve
sıra dışı… Ve bu keşifler onların sıra dışı karakterlerinin bile zorlandığı
tanıklığı, sigara, alkol, yalnızlık ve büyük büzülme seçenekleriyle
ödüllendiriyor.
Günde altmış sigara,
yaşamı ölesiye irdeleme ve genç kızları son ana kadar sevme; ölümün hiçbir şey
olduğunu anlama yolunda yaşlanan bedene taze bir güç mü enjekte ediyordu ki
yaşlı filozof ölümü, hiçbir şey olarak görüyordu.
Almanca, İngilizce,
Fransızca bilen Svevo yaşamının son yıllarında Kafka’yı keşfetti. Yazarların,
aynı zamanda bir okur, dinleyici, iyi bir izleyici olduğu düşünülürse Svevo da
bir başka genç yazar için susuzluğu giderme ilacı gibi görünüyordu.
O yazar genç yaşta
kansere yenik düşen ve gülüşünde bile hüzün sunumu yapan zarif bir kadın olan
Tezer Özlü’dür. Svevo’nin ilk beslendiği
yazarlar Goethe, Schiller, Schopenhauer’dir. Hepsi Alman yazınının büyük
ustalarıdır; daima verecekleri besinler bulunur; tıpkı, Kafka, Paveze, Svevo
gibi; Tezer, Orhan Kemal, Haldun Taner gibi…
Tezer’in anlattığı
gibi;
“ Sınırsızlığı sigara ile dengelemeye çalışan, aşk,
kıskançlık, evlilik ve ölümü en güzel anlatan, insanın kendi kendine
algılayamadığı, ama Svevo okuyunca tanımlayabildiği tüm gizli duyguların büyük
ustası.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder