Kamera; Güven Pera Müzesi- Makas
Bu resim Pera Müzesi için özel üretilmiştir.
Bir Flaman ata sözünü anlatır;
" Üzgün üzgün bakıp durmanın manası ne,
buzağı boğulunca,
kuyuyu doldururum iyice."
Kamera; Güven Pera (kaçırılmaması gereken bir şölen)
Büyük Ülke ve Diğer Hikayeler
Pera Müzesi
Berlin Dijital Konser, genç sanatçı Sol Gabetta
Berlin Filarmoni Orkestrası işbirliğiyle...
Kamera, Güven İstiklal
Yine sıra dışılık, yine yaşamın ezber olaylarına meydan okuma...
İstiklal Caddesi
Bir tarafta evrenin gösterisi; birbirini taklit etmeyen büyük
çığlıklar;boşluğun enerjisi gibi yeni bir evren oluşumu içindeler.
Bir taraftan sıra dışı bir insan figürü; bütün zenginliğiyle
orada; bütün arınmışlığıyla...
SAHİ SAAT KAÇ?
Saatler zamanı
gösterir. İnsanoğlunun kendi icat ettiği gün ve gecenin bölümlere ayrılmış
dilimlerini; saniye, dakika, saat… Saatler ise günleri, günler, ayları ve
yılları, yüzyılları…
Ve bizler o zamanın
peşine takılmış, uygar dünyanın büyük koşturmacasına inanmış halde inanılmaz
bir hız içinde; sanki bilinmeyene hizmet eder gibi büyük bir şölenden çok sıra
dışı bir panayıra dönüşmüş, kıyameti beklerken kendi kıyametimize doğru
trampetler çalarak ilerliyoruz.
Sahi saat kaç, makale
başlığını Zeynep Oral’ın çalışmasından etkilenerek yazdım. Geçim, hak, adalet,
işsizlik, merhamet, eğitim telaşına düşmüş insanın zamanı, insan icadı olan
zamanı durdurmak istediği zamanlar vardır. İşte o zamanlar hatırına şehrimiz
Tekirdağ’a oldukça yakın olan Beyoğlu’na, Pera’ya süzüldüm.
Birbirlerine oldukça
yakın iki mekan arasında, döngünün mevsimleri gibi gidip geldim. Pera Müzesi
bir müzeden çok öte, sinema, konser, sergi salonları, paneller ve dinlenme
imkanlarıyla insan onurunu yükseğe, daha yükseğe taşıyan itibarlı bir sanat
merkezi. Salt Beyoğlu da öyle… Salt Beyoğlu tam da insan selinin akıp geçtiği
ve her türlü gelenekselliğe, baskıya direndiği bir yerde İstiklal’in üzerinde
bir yer.
Salt Beyoğlu sıra
dışı bir gösterim yaptı. Son gün olması nedeniyle The Clock gösterimi 24 saat
hiç durmadan devam etti. Sanatçı Christian Marclay sinema tarihinden zamanın
akışına vurgu yapan binlerce sekans kullanıyor. Bu çalışma için, sanat
eleştirmenleri sıra dışı bir çalışma, sanatçının başyapıtı olarak övgü ile söz
ediyorlar. Birçok ülkede gösterime giren bu çalışma ülkemizde de Salt Beyoğlu
sanat merkezi sayesinde ücretsiz olarak gösterildi.
İki mekân arasında;
Salt Beyoğlu ve Pera Müzesi arasında geçişlerim, dış mekanın da sıra
dışılığını, insanların kendi baş yapıtları olan eğlence, renk, çeşitlilik ve
neredeyse çılgın bir şekilde insan oğlunun ruhuna gem vuran alışkanlıklar,
gelenekler, bildik bütün anlayış dışlanıyor gibi büyük bir sahne ile
karşılaştım.
Yaşamı, sadece
geçim, kurnazlık sanatı olarak algılarsak, evrenin büyük çeşitliliğine,
gelişmenin muhteşem katmanlarına en büyük yanlışı yapmış oluruz. Yaşam,
binlerce seçenekten oluştuğu gibi, bu yaşamı zevkli ve daha huzurlu hale
getiren en önemli uğraşlardan bazıları da; sanat ve sanatçıların, kendini
halkına adamış aristokrat insanların yardımıyla normal akışına dönüyor.
Pera Müzesi bu ülkede
yaşayan her insanı nazikçe ağırlayacak donanımlara sahip. Hiç sıkmadan ve her
gün değişen seçenekleriyle… Yaptıkları çalışmalar; zamansızlığın dışına
çıkarcasına; “ Sahi Saat Kaç” düşüncesini hatırlatırcasına yoluna devam ediyor.
Buraya gelmek için çok zengin olmanıza hiç gerek yok. Hatta kendinizi fakir
görüyorsanız da geliniz. Beslenmenin, zenginliğin çeşitliliğini, yeryüzüne
bakıp nasıl aldanıyorsak, yeraltının besleyici minerallerini, madenlerini,
nasıl ve ne şekilde geldiğini irdelemeyi de hatırlarız.
Her iki mekanda da
sıra dışı çalışmalar; yıllara sarkmış büyük emek harcanmış eserler; hatta baş
yapıtlar bizleri bekliyor. Sorumluluklarımızı yıkmadan, zamanı bir günlüğüne
ruhsal beslenmemize, esas o zenginliğin bedeni koruyacak bir kalkana
dönüşeceğine inanmanızı isterim!
Andy Warhol’un
“Herkes İçin Pop Sanat” Stephen Chambers’in “ Büyük Ülke ve Diğer Hikayeler” bu
çalışmalar, sadece mekan içindeki eserlerin bizim zamanımıza sunduğu
çeşitlemeler değil, mekanların dışı;
Beyoğlu gündüz ve
gecenin, o büyük döngünün yapmak istediği büyük değişikliği sanki bu büyük
sahnede, sıkışık, dar sokaklarda, birbirini tanımayan, yüksek sesle bağıra
bağıra konuşan insanların yaydıkları büyük enerjinin gösterimini de görmeniz
mümkün. Her an bir başka dar sokakta, çölde değerli bir vah keşfeder gibi yeni
keşifler yapabilir, sıkıştığınız küçük mağaranıza bir sürü pencere; aynı
zamanda barındığınız yerin nemini, küf kokularını, karanlığını yok edecek ışık
huzmelerini de davet edebilirsiniz.
Her zaman olmasa da
zamansızlığın yolculuğuna çıkmak isterseniz; Pera Müzesini, Salt Galata’yı,
Salt Beyoğlu Müzelerini, sergi salonlarını hatırlayınız; “sahi saat kaç?”
düşüncesini bir kenara itmiş, nazik, zarif bir efendi, hanımefendi, insan;
kendini her şeyin üstünde sanmayan bir canlı gibi size akacak her şeye
çılgınlar gibi minnet duya bilirsiniz…
Yakın bir zamanda
Pera Müzesine gidecek olursanız (20 Temmuz’a kadar) her daim tuvaletleri temiz,
dinlenme salonunda taze çay ve kahve kokularını, tatlarını yudumlayabilirsiniz.
Üst katlara çıktığınızda ölü bir bedeni simgeleyen bir esere dikkatli bakmanızı
isterim. Sanatçının anlattığı şey;
“ Karanlık ve
güzellik arasındaki olağan dışı buluşmalar… Yerde yatan kişi ölümü simgeler ama
bedeni üzerinde ilerleyen desenler ve bacaklarındaki eğrelti otuna benzeyen
yapraklar yenilenmeyi akla getirir. Bahar aylarını simgeleyen tavşanlar aynı
zamanda yeni bir hayatı simgeler.”
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder