Kamera; Güven
Bazen pembe,bazen mavi,bazen yeşil,bazen siyah;
bazen de renklerin başka renklere dönüştüğünü
görürüz. Siyahı yok sayar,beyazı var ederseniz,
geceyi yok sayıp,gündüzü kabul etmişliğin
garip,kısır törenine girmişsiniz;bütün renklere
saygı ile;nazikçe selam ederek...
HAYATIN HER ANINI DOYASIYA YAŞA!
Genç kadın yıllardır
tabiatın içinde çeşitli tırmanışlar yapmış, tabiat ile arasını insan denen
canlının deneyimleriyle hoş tutmuştu. Köpeğiyle çıkmış olduğu doğa gezisi onun
için sıradan günlük yürümelerinden birisi gibiydi. Nasıl olduysa bir uçurumun
kenarından geçerken ayağı kaydı ve aşağıya uçtu. Omurilik ve bacağında kırıklar
yüzünden yerinden kıpırdayamıyordu…
Köpeği çaresiz; bir
kadının yanına, bir de üç kilometre ötede bıraktıkları araçlarının yanına gidip
yardım arayışı içinde koşup duruyordu. Geceleri dayanılmaz derece ısı
değişikliği neredeyse tecrübeli sporcuyu donduracak aşamaya yaklaşıyordu.
Acılar içinde geçen kırk sekiz saat sonucunda kadın köpeğine sesleniyor;
“ Hadi git lütfen! Git yardım getir!” Köpek, dostu olan
kadının çaresizliğini ve yolun sonuna geldiğini anlıyor ve inanılmaz bir
şekilde içgüdüleriyle yardım aramaya gidiyor. Buluyor da. Uçurumdan aşağı
düşen, yaşam ile ölüm arasında direnen kadın 48 saat sonra kurtarıldı ve acilen
ameliyata alındı.
Bir süre sonra
sağlığına kavuşan kadının yaşadığı büyük travma sonucu yaşam adına öğrendiği en
önemli şey; “ Hayatın her anının doyasıya yaşanacağı…”
İnsan denen canlı
yaşadığı büyük kayıplara, acılara, sarsıntılara çok şey borçlu. Paha biçilmez hayatın,
bize ait zamanın her anının bile değerli oluşu ancak büyük sarsıntılarla
çıkıyor ortaya. Çok az insan, acı çekmeden, kayıplar vermeden o büyük
hissedişi, elindeki muhteşem hazinenin farkına varır. Çoğu, iş işten geçtikten
sonra, telafisiz zamanlarda; “ KEŞKE” der… Hiçbir keşke insan denen canlıyı
tatmin etmez; sadece buruk bir iç çekiş ve o iç çekişin kokuşmuşluğunu duyarız.
Her gün büyük
çarpışmalar, hatta çırpınışlar yaratıp hayatımızı yaşanmaz hale getiren nice
canlı ve nesne ile boğuşup büyük zaman kaybetmek yerine, kendi ölçümüzü, etki
alanımızı, yapabileceklerimizi bize sunulan o değerli irade ile değerlendirip,
kimsenin sonsuza kadar kalamayacağını, hayatın sonsuz tatminlerle huzura
kavuşamayacağını kabul edip, elimizdekilerle en iyi bir şekilde ve asıl büyük
kayıpları vermeden bize sunulan nadide eseri; yaşam hakkını, zamana, şartlara
takılı kalmadan savunuculuğunu ve öncülüğünü yapmak zor olmamalı…
İnsan denen canlının
kılıktan kılığa girdiğini biliyorum. Yaşam hakkına, kendi seçtiği hatta seçmiş
sandığı yaşam yolculuğunda bildik mazeretler ürettiğini de… Size yol
gösterenlere, size ricada bulunanlara sırıtıp, arkasından ; “ bu deyyusun tuzu
kuru!” dendiğini de…
Benim sözüm meclisten
dışarı dostlar; ne mal, ne mülk, ne unvan… Bu seçeneklerin hepsinin sınırlı
hazzı, sınırsız derdi, kederi vardır. Benim seslenişim, bütün bunların üstünde
bize verilmiş o muhteşem hayatın fark etme yolunda olanlara; hadi başla artık,
demekten öte değildir…
Bugün ben, güneşin dayanılmaz hafifliği içinde ve O'na en içten şükranlarımı ileterek erkenden başladım güne. Rutin işlerimden sonra bilgisayarımı açtığımda ilk okuma serüvenime de 'Güven'in yeri' nden başladım. Ve sonra, tıpkı yazıdaki gibi; hayatın farkında, O'nu özümsemiş, duyumsamaları ve düşünceleri ile bir de tüm bunları çok güzel dile getirdiğine inandığım bir dost kalemin pozitif yüklü sinerjisi içinde 'Hayatın her anını doyasıya yaşa' dileklerine yürekten katıldığımı bildirerek 'Merhaba' demek istedim.. Ve ayrıca bu güzel yazı içinde teşekkür ettim..
YanıtlaSil
YanıtlaSilMerhaba Esin. Güneşe dayanılmaz hafiflik içinde,şükran sunmanın büyük erdemine erişmiş arkadaşım;heyecanını hissederek aynı minneti bildirmenin güneşli keyfi içindeyim.