Kamera; Güven Tophane Amire -Dante
CAFE MORTAL-ÖLÜM CAFE
Evren nasıl hızla
genişleyip büyüyorsa, insanlar, şehirler, ülkeler hızla genişleyip değişimin
sığınaklarına giriyorlar. Hiçbir şey olduğu gibi kalamıyor… Sürekli
tekrarlanacak en değerli anı bile bıkkınlık veriyor.
Felsefeye adanmış
düşünceler daima kendi rüzgârlarını bekler. En küçük esinti değişimi kollayan
ruhların bedenlerini harekete geçirir. ABD ve Kanada’da bir salgın gibi ortaya
çıkan Ölüm Kahvehanesi isimli mekanlar hızla çoğalıyorlar.
Ölüm Kahvehaneleri,
“ haydı ölümü konuşalım!” sloganlarıyla sesleniyorlar. Her tarafa asılan
ilanlarda ölümü konuşma çağrıları var.
Ölüm Kahvesi isim
babası İsviçreli sosyolog, feylesof Bernard Orettaz. 2010 yılında, “ Ölümle
dalga geçelim” diyerek yola çıkıp Fransa ve İsviçre’de açılan iki cafe dükkân,
New York’takilerin öncüleriydi. Bu merak tüm kıtayı sarmış durumda.
Ölüm Kahvehanelerine
genelde yaşı kırkın üzerindekiler gidiyormuş. Yani benim de yaşım kırkı
geçtiğine göre, mizaha, felsefeye ve gerçeğe duyduğum açlık yüzünden gideceğim
bir ölüm kahvehanesi bulmam gerek.
Katılanların % 35’i
altmış yaşın üzeri. Kalanlar ise daha genç. Eğitim seviyesi en az üniversite…
Aydın, sanatçı, siyasetçi, liberal, biraz solcu müşteri istatistiği
görünüyormuş.
Ölüm Kahvehanesine
katılmak oraların müdavimi olmak kolay değil. Arada sırada büyücülük, gaipten
ses duyanları, yeniden hayata gelmeyi savunanlar, ölüme dair metafizik iddiası
olanlar bu işe karışmak istermiş; Ölüm Kahvesinin ciddi ciddi felsefe yaptığını
görenlerin hepsi toz olmuş.
Cafe Mortal, yani
Ölüm Kahvesi duyurusunu kendi köşesinden yapan Mahmut Şenol’a minnet ile selam
ediyorum. Yazar da böyle bir kahveye bizzat katılmış. Yaşadığı olayı şöyle
anlatıyor;
“ Rayne Johnson adlı
kadının kurduğu ölüm kahvesine giderken cenaze namazına gider gibi tedirgin
gittim. Çoğu kadın yirmi civarı katılımcı ölümü konuştular. Konuşma sırası bana
gelince, Refik Halid Bey’den kopyaladığım sözleri söyledim; Herkes kendine zahmetsiz, tasasız bir ölüm
beğenir. Kısa bir hastalıkla, yatakta veya kalp sektesinden öleyim ister. Cesur
insan kendi ölümünü şaka gibi düşüne bilendir. Ölüm tasavvurları her insanın
meşguliyetidir.”
Cafe Mortal, yani
Ölüm Kahvesi konuşmaları beni oldukça etkiledi. Yakın bir zaman sonra ülkemizde
de açılacağını umduğum kahvelerin birine gitsem, hangi filozoflardan,
yazarlardan, düşünürlerden de fikir getire bilirim diye düşünmeden edemedim.
Acaba F.
Nietsche’den ; “
“ Ey üstümdeki temiz
ve derin gökyüzü. Ey ışık uçurumu, sana bakarak ilahi tutkularla ürperiyorum!
Kendimi senin
yüksekliğine atmak istiyorum; işte benim derinliğim budur.” Çalışmasını mı okusam!
Yoksa Goethe’den;
“ Bütün ölümlü
olaylar, sadece birer işarettir. Olmaz şeyler, burada birer olay haline
geliyor, tanımı imkansız olan şey, burada tanımlanmış oluyor…” konuşmasını mı?
Veya Montaıgne’den;
“ Bilgeye ‘ bir insan
nasıl özgür yaşaya bilir’ diye sormuşlar; ölüme küsmeyerek demiş.” Konuşmasını
mı?
En iyisi ben Mahmut
Şenol’un son sözüyle sonlandırayım çalışmamı;
“ Memonto mori! (
Fani olduğunu unutma!) “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder