Kamera; Güven Bozcaada
Taşın,denizin,mitolojinin üzüm bağlarıyla taçlandırıldığı diyar...
YETERSİZ SİYASET
Siyasetin, siyasi
düşüncenin ülke geleceği açısından önemi tartışılmaz derece büyüktür.
Demokrasiye inanmışsak, onun sevdası ile yanıp tutuşup daha özgür, daha mutlu
ve bol seçenekli yaşamın içinde var olmak istiyorsak siyasete-siyasetçilere
ilgi-alaka gösterip, seçeceğimiz insanları, bizi temsil edeceklerine inanarak
destek vermeliyiz…
İktidar yürüyüşünde
sıkmadık el, öpülmedik yanak bırakmayan siyasetçi iktidarın gösterişli aynalarına
bakınca, sarhoş edici odalarına girince kendinden geçer adeta… Mazeretlerin
ardı arkası kesilmez… Ne iktidarın mazeretleri, ne de muhaliflerin mazeretleri
bitmek bilmez. Hâlbuki mazeretten çok çare üretmek, çarelere ciddi somut
fikirlerle destek vermek hem iktidarın, hem de muhalefetin saygınlığına, geleceğine
ciddi katkı yapar.
İktidarın büyük
nimetleri, vazgeçilmez borçlanmalarıyla yapılan yatırımlar sanki yoktan var
edilmiş, sihirli bir el tarafından yapılmış gibi anlatılırken, geçmiş sürekli
karalanır. Geçmiş ile uğraşmanın bugüne hiçbir faydası olmadığı gibi, geçmişe
saygı duyan, değer veren insanları da şüphe içinde, hüzün içinde bırakır.
Muhalefetin de kendi güzel bahaneleri hep mevcuttur…
Muhalefette hizmet
veren değerli bir partimizin içinde yıllardır görev alan arkadaşım az
konuşmanın acısını yakaladığı dinleyiciler sayesinde hitabet sanatına
dönüştürdü. Neredeyse hep aynı tekrar, değerli ve kıymetli siyasetçi
arkadaşımın da ağzından yapıldı;
“ İktidar sürekli
dini kullanıyor. Kömürle, unla, yağla oy avcılığı yapıyor.” Bu tür
açıklamaların haklılığı yaşanan ve yaşanacak bir sürü deneyimlerimiz sayesinde
doğrudur da. Sanatçının muhalif olmasını, ezilenden, kaybedenden, acı çekenden,
hüzünlere boğulmuş olandan yana sanat geliştirip destek vermesini anlarım.
Muhalefetin de saf gerçeğin, doğruluğun, hak ve adaletin savunuculuğunu yapıp,
daha iyi yönetimler için ses çıkartmasını anlarım…
Ama asıl anlamak
istediğim şey şudur; muhalefette bulunan herhangi bir partinin iktidar olma
durumu da vardır. İktidar yolunda ilerlerken, kuşkusu olanların sitem, merak
dolu sorularına çok ciddi, olumlu ve yapıcı cevaplar vermesi gerekir.
Muhalefet
partilerinin, bu partiler içinde bulunan siyasetçilerin görevi, iktidarın neyle
başarı sağladığı, seçmeni ne şekilde etkilediği değil, bu etkilenmeye muhtaç
halkımızın yoksulluğu, muhtaçlık içinde düştüğü sebepleri ortaya çıkartıp, o
sebepleri azaltmak değil midir?
Büyük şehirlerimize
kıyamet gibi göçler olurken, bu göçler sayesinde sürekli göç eden insanların
yeni mahalleleri kurulurken, bu insanlara uzatılan bir el, sunulacak bir bardak
su bile insanın gönlüne ekilecek bir sevgi-saygı tohumu gibidir. Üstelik bu
insanlar hızla şehirleri niye dolduruyorlar; dedelerinin, atalarının ve
doğdukları topraklardan niye göç ediyorlar; yaşadıkları yerler, o güzel
topraklar, dağlar, ormanlar, vadiler bu insanları niye kaçırıyor diye bir
derdimiz olmuyor; bu nasıl iştir?
İnsanlarımızın
zorunlu göçü iyi irdelenmese, hızla kurulan şehirlere sığınan insanların
yalnızlığı, korukları ve çaresizlikleri bilimin, sosyolojinin, felsefenin
ışığında incelenmez ise, muhalefet kalmak hiçbir zaman iktidarın yüzünü
göremeyecek olmak demektir…
Ülke sevdası, insanın
kendi içindeki büyük mutluluk, yaşadığı ülkesine katacağı değerlerle gün
ışığına çıktığı gibi kalıcılığın saygın ve onurlu ödülüyle sembolleşir… Yok,
oluştan kimse kaçamaz; hiçbir birikim insana yapılan kadar kalıcı olamaz…
Şimdi bahane üretmek
değil, çözümleri bilmek, iktidarın hemen yakınında durduğunu hissetmek bir
insanın, siyasetçinin ülkesine yapacağı en kalıcı, en erdemli hizmettir…
Görüşlerinize aynen katılıyorum. O koltuk sevdası ne menem bir şeyse oturan yapışıyor... proje bazında bekleyen onca sorun, üretim olanağı varken. Teşekkürler Güven bey.
YanıtlaSil
YanıtlaSilGünaydın Mehmet Osman Bey. Kesinlikle,eylem,eylem;hareket hareket ve daha iyi çözümler...