Kamera; Güven Bergama
Viran yaşamlar;eski yaşamlar. Yaşam bütünse eğer,
bizden önceki yaşamlar da bu bütüne etki geder.
Önemsenmeli diğer yaşamlar,viran da olsa kalanlar.
Kamera; Güven Su Perisi-Bergama Müzesi
Bir el, bir keski ve büyük dönüşüm...
Kamera; Güven Bergama
Kamera; Metin Sığacık Ömer Ağabey ile sohbet zamanı
Şimdi orada olmak vardı; dinginliğin dem yaptığı yerde.
YAŞAM BİR BÜTÜNDÜR
Geleceğimiz,
yarınlarımız, evlatlarımız dediğimiz çocuklarımıza
sunulan ezber eğitimlerin iyice kafa karıştırdığı, yaşam bezginliği yarattığı
ortadadır. Bu çocuklar kimlere, hangi dünyaya aitler; tam manası ile bunu bile
bilmeyen milyonlarca insan var.
Ulus, vatan kimliğini nazikçe bir kenara
koyup, evrensel, üniversal kimliklerin ilmine, sanatına erişmişlerin önünde
eğilirim; ama görünen, büyük suskunluğun büyülü tarafındaki insanlar bu
guruptan da değiller.
Bir arkadaşım yakın zaman önce ağırladığı Rus
konuğunu çanta hazırlarken nasıl titiz davrandığına, nasıl özem gösterdiğine
tanıklık etmiş. Sormuş Rus arkadaşına;
“ Bir çanta bile bu kadar özen gerektiriyor; niçin? “ Arkadaşı hiç
telaşsız cevap vermiş;
“ Bavul hazırlamayı bile okulda öğrettiler bize! Hangi malzeme ne
şekilde, hangisinin yanında olacak, hep bunları okulda öğrendik.”
Halkını, gençliğini önemseyen ülkelerin
hastaneleri de, mahpushaneleri de bizim kadar dolu değil. Onların dolu olan
yerleri; tiyatroları, sinemaları ve kütüphaneleri… Ne acı bir teselli değil mi
dostlarım?
Yaşamı sadece büyük kazançlara endekslemenin,
yaşamı sadece ezber kazanımlara, torpillere, devlet kuşu beklemelerine teslim
etmenin büyük hüznünü, büyük hayal kırıklıklarını yaşam kültürü haline
dönüştürdük. Hâlbuki yaşam içinde bulunan deneylerin doğal istemleri,
uygulamaları, seçeneklerin bolluğuyla güzel ve anlamlıdır…
Yıldız Ecevit Alman şair-yazar Goethe’yi
sadece bir yönüyle bile açıklarken, bir ulusun kendi içinden çıkardığı, dehaların,
sanatçıların, yazar ve şairlerin ne kadar önemli olabileceğinin de muhteşem
hatırlatması çıkıyor ortaya.
“ Doğadaki sistol ve diyastolun oluşturduğu ritmi, ahlaksal ve sanatsal
görüşlerde bütünleştirir Goethe.”
Sanırım bu kadar cümle bile, bir dehanın
muhteşemliği karşısında şaşırtır bizi. İnsan ruhu, insan bedeni, istenirse bir
mucizenin gösterimlerini, yazılımlarını, resmini de yapmaya müsaittir. Bu
mucizelere gidecek yol; yaşam bütünlüğünden, yaşama merhaba diyen bebeklerin
ilk zamanlarından son zamana kadar alacakları yolda, onlara sunulan doğal
beslenme becerilerinde gizlidir.
Japonya, Almanya, Kanada niye farklı, niye
daha huzurlu ve daha üretken, daha sağlıklı ve daha gezgin, daha okur, daha
meraklı diye araştırmaya bile gerek görmeyen eğitim sisteminin ortaya
çıkaracağı büyük sakatlığın altından kalkmak mümkün müdür?
Yıldız Ecevit Goethe’yi yorumlamaya devam
ediyor;
“ Soluk alma ve soluk verme eylemlerinden birini yeğlemek ne denli
olanaksızsa, yaşamın diğer alanlarındaki gerçekleri oluşturan kutuplardan
birini yeğlemek de o denli anlamsızdır. Yaşam bir bütündün Goethe için… “
Thomas Mann onun bu yönünü şöyle vurguluyor;
Onun görüşü tüm var oluşun gerekli ve yetkin
olduğundan yola çıkan Spinoza düşüncesine dayanır. İçinde kötünün de iyi kadar
söz hakkına sahip olduğunu, amaç ve sonuç endişesinden arınmış bir dünya imgesi
oluşturur bu görüş.”
Goethe ünlü eseri Faust ve onun Dr. Faust’u şu
cümleleriyle konuşturur;
“ İki can taşır benim gönlüm.
Ve biri diğerinden hep ayrılmak ister.”
Yaşam bir bütündür, çelişkiler,
anlamsızlıklar, kâbuslar gibi gördüğümüz birçok oluşum; gece ve gündüz kadar
ahenkli bir bütünün parçalarıdır.
Goethe için şöyle derler;
“ Yaşamın karşısında bilgece gülümseyen şair.”
“ Yaşamın karşısında bilgece gülümseyen şair.”
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder