Sayfalar

19 Şubat 2013 Salı

KARDELENLERİN KRALLIĞI

Kamera; Güven Ganoslar

Çocukluğumda Kardelen ismini bilmezdik; yeşil 
ile beyazlığın soğuk ile ışığın bu güzel çiçeklerine
bizler "kokuçka" derdik. 

Kamera; Tamer Kaptan

Uçmakdere Köyü'nden eşeği,köpeği ile dolaşmaya çıkmış
Türkan ağabey.

Kamera; Güven
Ganoslar büyük yürüyüşü ve karın saflığı,dingin 
görselliğinde dinlenme anı; dostlarım, Yunus usta ve
Erdem.

Kamera; Erdem
Uçmakdere-Ganoslar

Ben bu yürüyüşlere bayılıyorum;tabiata,büyük evrene
adanmışlık içinde.

Kamera; Güven  Uçmakdere Köyü

Taş ve ahşap kendi krallıklarında insanlığa 
mahzun gözlerle bakıyorlar; taşı,ahşabı ve tarihi
anlamaktan geri kalmış insanlığa...



KARDELENLERİN KRALLIĞI

  Eğer tabiatın koynundan çıkmış olduğunuzu unutmadıysanız, doğanın aşkı ile kutsanmışlığı kabul ettiyseniz, doğa tüm sesleriyle sizi çağırmaya başlar. Duymayan kulağınız duyar, görmeyen gözünüz görür olur.

  2013 yılının ilk doğa yürüyüşü Uçmakdere istikametine yapıldı. Çoktandır çıkmak istediğimiz dağlar, Ganosların bir bölümü köyü bir daire gibi çevirmiş durumda. Gizemli, ahşap ve taş evlerin hâla yaşam ile ölüm arasında ince bir çizgi içinde kaldığı yere geldik. Gün aydınlıktı aydınlık olmasına ama kapalı bir hava soğuk bir gün.

 Doğa yürüyüşü bu sefer bize ilk kez katılan Erdem arkadaşımız ile birlikte, Tamer Kaptan ve Yunus Usta ile dört kişilik gezi ekibi, birbirine uyumlu insanlardan oluştu. Şikâyeti unutmuş, doğayı, doğanın farklı bakışını, seslerini, görüntülerini merak eden dört insanın sekiz gözüyle seyreyledik dağların vadilerini, yüksek tepelerini.

  Gezinin planı ve yönü yıllar öncesinin bir düşüydü. Ganosların bitmez sevdası, yüzlerce tepesi, vadisi, yaylası söz konusu olunca, bu yere ancak şimdi sıra geldi. Zorlu yürüyüşü sevenler için, farklılığa nezaketle yapmak isteyenlere ait muhteşem bir yürüyüşün hikâyesi, bir güne, dopdolu bir güne sığdı.

  Aracımızı Uçmakdere Köyünün doğu yönüne bıraktık. Aynı istikametten çok zorlu bir tırmanma ile izleyeceğimiz yola çıktık. Büyük yürüyüş soluk soluğa başladı. Meşeler, kışı hatırlatıyordu. Kışın kurumuş kahverengi yaprakları, cansızmış gibi gözlerimizin önünden aşağılara süzülüyorlardı. Karşı Ganos tepelerinde ise beyazlık, saf bir görüntü içinde, kahverengi dallara tutunmuş buz kütleleriyle, yere uzanmış beyaz karlarla kendi saygınlığını gözler önüne sermiş.

 Neredeyse rakımın on metresinden başlayıp ağır ağır tırmandıkça, yüze, iki yüze, derken yedi yüzlere kadar ilerledik. Köyün doğu yönünden güney yönüne, sonra güney batıya ve kuzey batıya; beyazlığın merkezine kadar yürüdük.

  Bu zorlu yürüyüşte üç kez mola verdik. Üç molada da, Yunus ustanın marifetli elleri kuru odunlarla anında ateş hazırladı. Yukarılarda rüzgâr soğuk ile arınmayı davet ediyordu. Bu arınma töreninde üşüyen ellerimizi ateşin hiç kirlenmeyen yüzüyle onurlandırdık.

  Birinci ateşte sabah kahvaltımızı yaptık. Yunus ustanın kendi yaptığı şarap ile doğaya bizi zarif uygarlığına davet etti diye teşekkürlerimizi sunduk. İkinci ateş, tam manasıyla yorulan bedenlerimize bir dinlence ikramıydı. Bu ikramı enerji adına elma ile ödüllendirdik. Üçüncü ateş zamanı ise öğle yemeği vaktini gösteren 13,15 civarı gerçekleşti. Yine Yunus ustanın marifetiyle çarçabuk yanan ateş, közlenen biberler ve tam kıvamında pişen sucuklar, açıkmış yorgun bedenlerimize, yaşama hakkını sundu.

  Ganos dağları, vadileri avcı kaynıyordu. Avcılar yörede oldukça fazlalaşan domuz avına çıkmışlardı. Bu diyar öyle bir diyar ki, can derdine düşen domuzlardan hiçbirini bulamamışlar. Çünkü öyle arazi oluşumları var ki, insanın girmesi mümkün değil. Böyle zamanda av durumundaki domuzlar, avcılardan kaçmanın, kurtulmanın en güzel yeri olan derin vadi içlerini seçiyorlar. Avcılar boşu boşuna gezip durdular.

  Ganosların güneye bakan tepelerinde, kuytu yerlerinde yeşil otları gördük. Dağ sümbülleri, çiğdemler baharın kokusunu çoktan duymuşlar. Sarı renkleriyle direniyorlar bitmeyen yaşam, ölüm ve yaşam töreni için.

  Rakım arttıkça, yönümüz de kuzeye doğru yöneldikçe bizi şaşırtan, daha önce hiç bu kadar görmediğim krallığın merkezini gördüm. Burası kardelenlerin uygarlık merkezi olmalı. Ağaçların altı, yamaçlar tam manası ile beyaz, nazik, zarif kardelenler ile süslenmiş. İnanılmaz güzel bir manzara.

 Yürüyüşümüz arttıkça bir süre sonra bir inanılmaz daha çıktı karşımıza; bembeyaz kar örtüsü ve ağaçlardan yılbaşı süsü gibi sarkan buzlar; beş on dakikada bu kadar değişimin olabileceğinin büyük şaşırtmacasını yaptı. Artık yürüyen ayaklarımız karları çıtırdatıyor, beyazlığın, saf beyazlığın insana huzur veren ikna büyüsü içinde yürümenin, fotoğraf ve video çekmenin ustalığı için yarıştık.

  Aynı günde, biraz farlı rakımlarda, terledik, üşüdük, şaşırdık, huzurdan huzura dönüştük. Büyük ağaçların, neredeyse yüzyıllanmış yosun tabakalarının gizli mağaralarına eğilip baktık.

  Büyük yolculuk esnasında beslediğimiz bir köpek, avcıların köpeği ile dost olduk. Daha genç bir yavru olmasına rağmen oldukça heyecanlı ve meraklıydı. Uçmakdere Köyü içinden eşeğiyle dolaşmaya çıkmış yaşlı adamla sohbet etmekten öte fotoğraf çektirdik. Eşeğin uysallığına, insan denen canlının emrindeki duruşunun kabullenişine baktıktan sonra yolculuğumuz, köye yaklaşmanın heyecanı, akan büyük şırıltılı derelerin berrak süzülüşleriyle bitti.

 Özlediğimiz köy kahvesinde çaylarımız içildi, günün masraflarının matematiksel bilmecesi çözüldü ve şehri Tekirdağ'a hareket ettik; betonun, trafiğin ve oldukça meşgul olan insanların olduğu büyük uygarlığa doğru…

 Güven Serin






4 yorum:

  1. 'Kardelen krallığı' sözü hoşuma gitti,keşke diğer bitkilerimizde kendilerine yaşıyabilecekleri böyle doğal bir ortam bulabilseler.Tabi biz insanlar doğal bir yer bırakırsak.Selamlar,sevgiler

    YanıtlaSil

  2. Teşekkür ederim Kadir Bey. Selamlar ve saygılar,benden de.

    YanıtlaSil
  3. Bembeyaz karlı dağlarda kardelenlerle içiçe ve doğanın o muhteşem değişimlerini an ve an hissettiğiniz bu harika yürüyüşlerinizle; büyük uygarlığa! tam bir doping alarak geri dönmüşsünüz...Ayaklarınız dert görmesin! daha çok gezin, temiz havayı hep içinize çekin, bedeniniz sağlıkla ve siz(ler) hep esenlikle kalın...

    YanıtlaSil

  4. Gerçekten de öyle Esmir,büyük uygarlığa tabiatın doping alarak döndük. Çok teşekkür ediyorum; bu ayaklar beni taşıyana kadar gezgin olmanın erdemli yürüyüşlerini yapacağım.

    YanıtlaSil