Kamera; Güven
KUDRET
Günün çeşitli
saatlerinde olmak üzere, özellikle sabah saatlerinde bir ses yankılanıyor
sokağımızın arka bahçesinde; “Kudret” diye. Bir kadın sesi, öyle ihtişamlı,
öyle güçlü sesleniyor ki, seslendiği Kudret isimli canlının onu duymaması mümkün değil.
Çok uzun zamandır bu
sesi ve Kudret’i merak ediyorum. Sesi aramak için bahçenin olduğu balkona
gittiğimde ne Kudret diye çağrılan canlı, ne de ona seslenen kadın var ortada.
Hangi binadan, hangi yönden sesleniyor onu da bilmiyorum. Bahçelerin olduğu
yerde, birkaç kez seslenen güçlü bir ses; Kudret geliyor olmalı ki, birkaç
seslenişten sonra ses kesiliyor ve büyük sükûnet yeniden Kumrulara kalıyor.
Günler, haftalar ve
aylar Kudret’i merak etmekle geçti. Kimdi bu Kudret? İn mi, cin mi? Bir çocuk,
bir köpek, yoksa bir kedi miydi?
Kudret ismi, güç
demek; bu güce inanmış kadın, günün sabah saatlerinde Kudret'e güçlü, güce
yakışır sesiyle seslendi durdu. O seslendikçe ben yattığım yerden fırlayıp
dışarı çıkıncaya kadar, bir masalın içindeki periler gibi kayboldular; sanki
Kudret ismi çağrılmamış, o kudretli kadının sesi bahçenin olduğu yerde karga
seslerinin bile üzerine çıkmamıştı.
Kudret’i düşüne
düşüne geçen hayatım, en sonunda Kudret’i göreceğim güne kadar geldi. Nihayet
Kudret’i tanıma şansına kavuştum. Meğersem Kudret bir kediymiş. Ama öyle
sıradan bir kedi değil, gerçekten de ismine yakışır bir kedi. Hatta ona kedi
demek bile yanlış, o bir leopar, o bir çita; bilinen kedilerden çok öte,
besili, güçlü ve iri. Kudret’in kafa yapısı da oldukça farklı; ona bakan, ister
istemez saygı gösterir; sanki antik zamanların kudretli gladyatörü gibi.
Meğersem Kudret,
ismi gibi gücün temsilcisi, kedi kılığında bir aslanmış da haberim yokmuş.
Kudret ile ilk tanıştığımda, yani onu ilk görme şansını yakaladığım gün, yine
beslenme saatiydi. Kudret'e yakışır bir şekilde seslenen kadın, evinin
balkonundan altta bulunan viran evin kiremitlere et ve kemik parçaları atmış.
Kudret’le birlikte beş altı kedi daha var. Diğer kediler muhtemelen Kudret’in
haremi ve çocuklarıydı. Çünkü hepsi o büyük gücün çok yakınında ve ondan arta
kalanlarla büyük bir minnet duygusu gösterisi içindeydiler.
Kudret’i olağanüstü
bir manzara izler gibi izledim. Çalımını, o büyük alımlı dolaşımını, ondan
izinsiz bir şeyler yapmak isteyen kedilere haddini bildiren pati vuruşlarını,
yuvarlak başını, güçlü çenesini, besili sırtını, kül rengi tüylerini, beyaz
ağırlıklı güçlü ayaklarını, kahraman bir savaşçıyı izler gibi izledim; demek
Kudret bir kedi, yok, bir aslan parçasıymış…
Biliyorum, ilerleyen
zaman Kudreti de eskitecek, güçten kuvvetten düşürecek. Ama o zamana ilerleyen
Kudret, son ana kadar gücünü, kuvvetini göstermeye çalışacak. Bu hep böyle
olmuştur. Güçlü, kuvvetli, hiç yenilmez, hiç aldanmaz, hiç kaybetmez insanlar
arasında da böyledir; son ana kadar büyük gösteriyi, büyük çalımı tanrısal bir
gösteri içinde yapmak isterler; sanki zaman onları hiç eskitmeyecek gibi,
sanki sonsuza adanmış ölümsüz bir beden taşıyorlarmış gibi etraflarına yüksek
duygularla bakarlar.
Kudret'e, o muhteşem
hayvana bakarken, kudretin, büyük gücün karşısında derin saygıyı ve bir o kadar
büyük gücün, en büyük zarafeti, adaleti de anlamasıyla gücün daha bir güç
olacağını irdeledim; güç, ihtişam iyidir, hoştur ama aynı zamanda sarhoş edicidir;
paylaşılırsa, gücün, güçsüzlüğü, yokluğu da anlaşılır ve bunlara yatırım
yapılırsa, eskimenin de, güç ve takatten düşmenin de kendi yaşam kültürü
oluşur, diye düşünmeden edemedim…
Balkona çıkmış güçlü
bir siyasetçi gibi büyük gücü tanımanın büyük sevinciyle Kudret'e son kez
baktım; tartışılmasız o bölgenin, bahçenin, sokağın, hatta mahallenin
lideri oydu. Ta ki, onu taşıyan güçlü ayaklar, parlak postu, bakımlı bedeni pes
edene kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder