Kamera; Güven İSTANBUL
Mimari ruhun temizlenmesine katkı sağlarken,
hınkırma bedenin temizliğine katkı sağlar.
Kamera; Güven Yeniköy
Panayia Kilisesi-Rum Vakfı 1837
Dini mekanlar da ruhun ve aynı zamanda
bedenlerin temizlenmesine katkı yapıldığı
yerler olarak amaçlanmıştır. Ama insanın
insanlık yolundaki büyük çekişmeleri ve
büyük kurnazlıkları bu temizliği kuşkuya
düşürmüştür.
Bendeniz nazikçe bütün dini mekanlara el
sallıyorum. Ama en büyük dini mekan; evrene
onun önünde eğildiğimi söylemeyi büyük
insanlık vazifem olarak görüyorum.
HINKIRMA
Şimdi bu hınkırma da
nereden çıktı, nedir bu diyenlerin merakını fazla bekletmeden böyle bir
sözcüğün Türkçede olmadığını söyleyerek söze giriyorum. Hınkırma hani
bildiğimiz hınkırma işte! Burnumuzu temizlerken hınk diye bir sez çıkarırız ya
işte odur bu hınkırmanın anlatmak istediği; yani burun temizliği…
Burun ve ağız
temizliği üzerine ne kadar yazsak, konuşsak ve “ah” çeksek azdır. Çünkü sokak
ve caddelerdeki ağız ve burun temizliğinin gösterilerini kısacası soylu
pisliklerini görmemiz kaçınılmaz bir gerçektir.
Her kez söyler;
“eğitim ilk kez ailede başlar” diye. Ama her ne sebepten dolayı bu başlaması
gereken eğitimin büyük temizliği bir türlü başlamaz. Laf açılınca dünyanın en
temiz milleti olma yolunda büyük kahramanlık destanları yazsak da lafın
gerçeğini sokaklarımıza, kaldırımlarımıza ve bahçelerimize bakarak görebiliriz.
İçler açısı pisliğin büyük ormanları çoğalmaya devam ediyor. Toz-toprak bir
yana, kendi tepişmemizin, kendi temizliğimizi yapıyoruz derken çevremize
verdiğimiz kötülüğün farkına varmamışlığının büyük cehaletini anlamadım;
anlayamayacağım da.
Söz
temizlikten-temizlenmeden açılmışken bu hınkırma; yani büyük burun temizliği,
aynı zamanda iç temizliği, iç huzurdan söz etmenin huzuru içindeyim. Burun
akmasına, temizliğine gösterdiğim titizliği küçük beyaz mendillerle
destekliyorum. Hangi cebime el atsanız muhakkak bir mendil bulabilirsiniz.
Artık ceplerden öteye, dolaplarda, çekmecelerde mendiller gizliyorum. Çünkü
yaşayan, soluk alıp veren insanın burnu da yaşama büyük katkı sağlıyor. Koku
olmadan öte solunumumuzu destekliyor. Burun kılları sayesinde zararlı maddeler
de burnumuzun içinde hapsediliyor.
İnsan denen canlı,
kalbiyle de, beyniyle de, burnuyla da bir mucizedir. Beyni ile icatlar,
çözümler, faydalar yaratıp insanlığa armağan ederken aynı beynin büyük
felaketlere büyük planlar hazırladığı, büyük bombalar da yaptığı ortadadır.
Köpeğini incitmekten
korkan, köpeği için kılı kırk yaran avcının öldürdüğü fil ve gergedanın veya
geyiğin yanı başına geçip fotoğraf çektirip gülümsemesi de insan denen canlının
bir başka mucizesidir.
Bu yaşa geldim
hınkırma işini; yani burun temizliğini sadece mendil ile yapılır zannederdim.
Üstelik mendil ile silinmeyi bir marifet, bir meziyet görür, diğer insanlardan
mümkün mertebe öteye gider, güya insanlık vazifesi yapıyor sanırdım. Meğer
kazın ayağı öyle değilmiş… Lakin zararın neresinden dönersen kardır felsefesi
ile yeni öğrendiğim hınkırma-burun temizleme işine şaştım kaldım.
Plajda karşılaştığım
ve faydalı sohbetini imrenerek dinlediğim hınkırma ustası arkadaşa minnet
duygularımı büyük bir şükranla sunuyorum. Ne kadar mendil kullanırsam
kullanayım burun akıntım, yani temizliğim tam anlamıyla bir türlü gerçekleşmezdi.
Hınkırma ustası arkadaşım; “bu ne iştir?” deyince şaştım. Hangi iş? Diye
sorduğumda, niye sürekli burnunu mendil ile siliyorsun? Bak, sile sile burnunun
derileri soyulmuş, uyarısı ile karşılaştım. Gerçekten de öyle. Peki, ne
yapayım, deyince; HINKIRACAKSIN! Demez mi?
Nasıl, deyince;
önceden hazırladığı tuzlu suyu avucuna döküp burnuna çekti. İnanılmaz bir
hınkırma ile burnunu bir güzel temizledi. Bu işlemi üç kez yaptı. Arkasından
bana da tekrarlattı.
Görünen köy kılavuz
istemiyor. Burun günlük hınkırmasını; yani temizliğini esaslı bir şekilde
yaptığı zaman tüm gün yardım istemiyor. Bir hınkırmayı, burun temizliğini bile
korkarak, titizlenerek tabulaştırmanın içinde yaşadığımızı anlatmama gerek bile
yok. Ya, temizlik adı altında yolları, kaldırımları kirletiyor, büyük
pişkinliğin kör gözlü misafirlerini oynuyoruz; ya da ayıp olur mantığı ile
beyaz mendile sarılıp burnumuzu kızartana kadar siliyoruz.
Gördüm, izledim ve
denedim ki burun temizliği lavaboda hınkırarak yapılır. Ayıracağımız on saniye
neredeyse tüm günümüzü, soluk alış verişimizi, diğer insanlarla sohbetlerimizi
etkileyecek derece fayda sağlayıcı. Üç avuç tuzlu suyun hınkırması belki de
yepyeni temizlik anlayışımızın başlangıcı olacaktır; denemeye değer…
Güven Serin