Kamera; Güven Kaş
Temiz,dingin bir ruha benziyordu su. İnsanla sarmaş dolaş
oluyor ve her oluşunda insana dinginliğin huzurunu
sunuyordu.
Kamera; Güven- Kaş-Anıt Mezar
Çağlar öncesinden kalma Kral Mezarı.
Likya uygarlığının el işçiliği. İki ahbap
yan yana; çınar ağacı ve anıt mezar.
Bakmak yalnız bakmak lazım onlara...
Kamera; Güven - Kaş
Taş sokakta, mermer çeşmede ve insan eliyle
dokunmuş ipek bezlerde, insanı çeken bir şey
var; evrenin çok uzak serüvenindeki yakın
heyecanı gibi.
Likya Yolu; Kaş ile Liman Ağzı
Medeniyetler yürüyerek aktılar diğer
medeniyetlere doğru.
Likya yolu-Likya Taş Mezarları
Dokunduğum taşlarda eski ile yeni arasında bir şey var;
insani bir şey; bir taşın bir insan kalbi gibi kalp atışları
var.
Kamera; Güven Likya Yolculuğu
Akdeniz ve koylar; renklerin, duruluğun güzel
görüntüleri.
Akdeniz ve Kaş
Milyar yaşındaki gezegenimizin bir günü daha geceye
geçiyor.
Antik tiyatro şehre tepeden bakıyor.
Kamera; Güven Kaş Antik Tiyatrosu
Kamera; Güven Simena-Kaleköy
Bir rüyanın içinde gibi, zamanın akışı durmuş,
zamansızlık başlamış burada.
Kamera; Güven Semena- Kaleköy
Burada düş kurma ve düşlere elle dokunma serbest:))
GÜNEŞ ÜLKESİ
Hiçbir güzellik
gidip görmeden tam anlamıyla anlatılamaz. Beynimiz üretim yapacaksa,
görünenleri izlemek, çok boyutlu kayıt etme ihtiyacını duyuyor. Sesleri,
kokuları, mimariyi, tarihi, rüzgârı, denizi; kısacası renkleri, tonları ve
diğer ayrıntıları gördükçe derinliğin keyfine varıyor insan.
Batı Akdeniz Likya
diyarı olarak bilinir. Yani güneşin ülkesi… Likyalılar güneşi sevdikleri gibi
özgürlüklerini de sevmişler. Onun için dağların en güzel tepelerini, en güzel
vadilerini seçmişler. Denizlerin de en masalımsı ve güvenli koylarını yurt
edinmişler. Bu ülke böyle bir ülke işte; gidip görünce gerçek içindeki masalı,
masalın içindeki gerçeği gözlüyor, ona dokunma fırsatı yakalıyorsunuz.
Bu ülkeden hâla
yerüstünden çok yeraltı zenginliği var. Kazılmayı, ilgilenilmeyi bekliyor. İyi
ki de yerin altında saklanıyorlar diye teselli de buluyorum. Çünkü yerin
üstünde kalan hazinelerin, tarihi eserlerin canını okumuşuz. Likya diyarı insan
icadı uçak ile birkaç saat mesafede. İstanbul’dan Dalamana bir saatte uçtum.
Oradan da Kaş’a iki saat minibüs yolculuğu yaptım.
Bizi bizden daha iyi
bilen ve o bilgiler ile bildiklerine yenilerini koyan turistler güney
illerimizi, kasabalarımızı mesken edinmişler. Hepsinin elinde bir kitap, bir
harita ve sırlarında hiçbir zaman yük saymadıkları eşyalarıyla, gülüşleriyle,
öğrenimleriyle dopdolu hayatın yolcularıyla yan yana yürüdük.
Tarihi Likya yolu
Fethiye’den Antalya’ya kadar uzanıyor. Toplam uzunluğu 507 km . Tam anlamıyla
yürüyerek yolculuk yapmak isteyen yaklaşık 27 günlük yolculuğu göze almalı.
Güneşin ülkesindeki ilk günümü Küçük Çakıl plajında serinleyerek geçirdim. Buz
gibi kaynak suyu ve kaynak suya katkı yapan Akdeniz’in sıcak sularında yüzüp
serinledim. Küçük Çakıl plajı dağ eteğinde olduğu için daha suya girer girmez
serinliğin ve derinliğin ürpertici güzelliği ile karşılaştım.
Güneş ülkesine,
özgürlükler diyarına gidip de Likya Yoluna girmemek olmaz. Bende ikinci günü
Likya yolculuğuna; antik Likya yolunda yürümeye ayırdım. Makilerin büyük orman
olma sevdası ile ağaca dönüştüğü taşlık tepelerden, vadilerden ilerledim. Zorlu
bir yolculuktan sonra Liman ağzına geldim. 5-6 km’lik Likya yolunda önceden
bırakılan işaretler sayesinde yolumdan çıkmadım. Kırmızı, beyaz boya ile
işaretlenen Likya yolunda yürümek, yeşilin, manzaranın, yüksekliğin ve tarihin
sesini, nefesini hissetmek, sağırlaşmış kulaklarımızı açmak insan denen canlıya
iyi geliyor.
Güneşin diyarında
büyük bir uygarlık kurmuş ve sonra her büyük uygarlık gibi diğer uygarlıkların
içine karışıp erimiş başka uygarlıkları beslemiş Likyalıların en belirgin diğer
özelliği de mezarlarına gösterdikleri itina! Dağlara, tepelere oydukları taş
mezarlar tam bir mühendislik gösterisi yapıyor.
Kaş’ı merkez yapıp
kendi imkânlarınızla çevrede ki tarihi, kültürel yerleri görebilir, aynı
zamanda temiz plajlara yürüyerek gidip, güneşin, denizin doyumsuz tadından bir
tat alıp insan olmanın erdemi ile bir “oh be!” çekebiliriz…
Likya diyarında
önemli bir merkez olan Kaş, plajları, koyları ve limanları takdir edilecek
seviyede korunmuş. Yüzeceğiniz yerlerin seçenekleri sizi şaşırtacak kadar çok.
Yat limanı muhteşem genişlikte bir doğallık gösterisi yapıyor.
Tekne turlarıyla
Likya diyarının en güzel ve en yaşayan kalıntılarının olduğu yere; Kekova’ya
gitmeniz Likya yolunda yürümeniz kadar birinci vazifeniz olmalı. Kekova’yı
görmemiş olmak, birçok şeyi de bilmemiş ve anlamamış olmak demektir. Sadece
Likya kalıntılarını, eserlerini değil, muhteşem doğa güzelliklerini de gören
gözler ile görme fırsatını muhakkak yakalamalı… Bu düşüncenin pratiğe geçmesini
sağladım. Akdeniz’in ışık ile dansını, mavi ile yeşil, yeşil ile lacivert
arasındaki geçiş törenlerini izledim. Terkedilmiş şehirlere, yaşamın olmadığı
yerdeki yaşamlara el salladım.
Kekova’ya deniz
yoluyla, güzel bir tatil günü rüyasını; tekneler ile gerçeğe çevirebilir veya
kara yoluyla gitme tercihine sarıla bilirsiniz. Mümkünse orada bir gün ve bir
gece geçirip, güneşin diyarında, suyun o renkten renge geçişinde değişen
hislerimizle atacağımız çentiklere şans vermek büyük bir kazanç olacaktır.
Macera severler için
Jeep ile yapılan yolculuklar, kültür, bisiklet turları da ayrı bir seçenek…
Saklı Kente, Patara’ya, Demre’ye turlar ile veya minibüsler ile de
gidebilirsiniz. Demre, Noel Baba’nın kutsal diyarı turizme büyük katkı veren
yerlerden birisi! Ortodoksların haç yeri olarak kabul ettikleri Noel Baba
olarak bilinen yer ile Myra antik kendi Demre kasabasının ekonomik, sosyal ve
kültürel kaderini etkilenmiş durumda.
Tarihe, turizme önem
vermenin önemini Demre’de görmeniz mümkündür. Taş işçiliğinin, taşa insan aklı
ile bırakılan izlerin ve insanlaşma yolunda her zaman iyiyi, güzeli, merhameti
kovalayan Noel Baba’nın nasıl bir inanca, sevgiye dönüştüğünün de muhteşem
gösterisini izleye bilirsiniz.
Bu ülke, güneşiyle,
rüzgârıyla, yağmuru ve karıyla da güzel… Sırasıyla yaşadığımız ülkemizin
yörelerini bilmek, anlamak ve bu anlamlı ülkede bizim de yapacağımız katkıları
kültürleştirmek oldukça insanca bir şey… İnsanlık ülküsü ile yola çıkan canlı,
zengin bir insan huzuruyla davam eder. Sanatların en büyüğüne yaşam sanatına
katkı yapan her canlı aynı zamanda kendisine vereceği en büyük ödülü de vermiş
olur.
Güven Serin
Gezmeyi, görüp hayâllerimin aç karnını doyurmayı istediğim yerlerin başında gelir bu tanıttığın yerler... ama kısmet olmadı.. ve sen sevgili Güven, gitmiş, gezmiş ve ÖĞRENMİŞ olmama yardım ettiğin yazınla yine muhteşem bir sunu aktarmışsın.. Erkeklerin daha katı daha realist ve duygudan uzak olmasa da duyguyu teşhir etmeyen bir yapıda olduğu kabul edilir nedense.. ve fakat şairlerin bestekârların neredeyse tamamı erkektir.. Senin yazılarını okurken sen gördüklerini tanıtırken ben de seni tanıyorum adım adım.. duygusal ve son derece kararlı ve yerinde yaptığın yorumları kaydediyor beynim..
YanıtlaSilYani sevgili Güven, sayfanda,
"Burada düş kurma ve düşlere elle dokunma serbest:)).. gerçekten.. Teşekkürlerimle.
YanıtlaSilMerhaba öğretmenim. Çok teşekkür ederim. Güzel dünyanızın övgülerini duymak da onur verici.
Beautiful see. Beautiful sky. Everything is beautiful!
YanıtlaSilRuzmarin hello. The sky is beautiful, the sun is beautiful, very beautiful traces of civilizations
YanıtlaSilSevdiğimiz özgürlük diyarlarını sizin güzel anlatım ve görsellerinizle tekrar dolaşmak çok iyi geldi. Teşekkürler Güven bey.
YanıtlaSil
YanıtlaSilHoş geldiniz Mehmet Bey. Ben teşekkür ederim size.