Sayfalar

12 Eylül 2024 Perşembe

TÜM ÜLKE: NARİN...

 


                                               TÜM ÜLKE: NARİN…                         

( Öyle Bir Yerdeyim Ki! )

   Dünyanın diğer coğrafyalarında da kan nehirleri, öteden beri akar… Tarih’in sesi bu acıklı öykülerle dopdoludur. Zamansız ölümler ve eninde sonunda bardağı taşıran o büyük acılar; toplumun bütün fertlerinin vicdanlarının, kalplerinin aynı sofraya oturduğu zaman; bu zamandır…

   Tüm ülke, Narin; tepeden tırnağa, iliklerden, diğer organlara, saflığın vahşetini aktaran duygularla dolu ve taşmış durumda…

  Şu sorunun cevabını hiç kimse, hiçbir kurum ve kuruluş veremez:

—Daha kaç Narin öldürülecek? Daha kaç çocuk, en güzel ve en saf çağlarında zamansız bir trajedinin içine çekilecekler?

  Masallarda, mitlerde sabah kuşu öter ve kötülük son bulur. Tekinsiz olan geceler ve tenha yerlerdir. Ya vicdanın, bilimin, sanatın girmediği yerlere ne demeli? Daima şiddet, öfke, kin ile beslenen, onca medeniyetin yıkılış sebebi olan bu korkunç dramları hangi üniversite, enstitü alıp inceleyip artık; “ Sabah kuşu öttü, gece sonsuza kadar bitti ve gün doğdu” diyebilecek?

  Hüzünlerimizi ve bu ülkede yaşanan trajedileri üst üste yığsak çoktan Cin Seddi ile yarışır bir halde, uzaydan bile görünürdü; Küçük Asya’nın gül yüzlü çocuklarının, kadınlarının solmuş ve gülümsemesi yarıda kalan yüzleri…

  O yüzden bu topraklarda çok ağıt, çok destan vardır. Hepsi, Narin gibi saf ve temiz çocuklardan, kadınlardan, masumlardan doğmuştur. Onların ruhlarından geriye kalanlarından doğmuş, vahşetin tüketmeye çalıştığı masumiyetin tohumlarından filizlenmiştir;

  “ Öyle bir yerdeyim ki/ Ne karanfil ne kurbağa/ Dostum dostum güzel dostum/ Bu ne beter çizgidir bu / Bu ne çıldırtan denge/ Yaprak döker bir yanımız/ Bir yanımız bahar bahçe “

  Dünyanın ilk kütüphanesinin olduğu Asur başkenti Ninova antik kenti için arkeologlar neredeyse hiç durmadan çalışıyorlar. Üç bin yıllık şehrin, altı bin yıl öteye uzanan öyküsü, eşsiz kütüphanesi, mimarisi için çırpınıp duruyorlar…

  Ninavo şehri, dünyanın ilk kütüphanesinin kurulduğu o güçlü şehir nasıl battı? Ya Sümerler? Mısırlılar? Frigya, Likyalı, Roma ve Osmanlı’nın yanında yüzlerce uygarlık; nasıl yok oldular?

  Doymak bilmeyen hırsların ve insan dünyasının yetmezlik içinde çırpınan sanrılarının da sebebiyle olabilir mi?

  Narin’in bedeninde kötülüğü binlerce yıldır tekrarlayanların var olduğunu herkes bildiği halde, sadece ağıda benzer haykırışların, günü kurtarma ve vicdanları susturma çabalarının yetersiz olduğunu görüp bilmek de yetmiyor. Kötülüğü bu güzel ve değerli ülkeden kovmak için gerçekten çabalar gösteriliyor mu? Kurutmak için o kötülük bataklıklarını bunca yıldır ne yapıldı?

   Hani toprak reformu? Hani, aşiretlerle adaletli, ilmi, demokrasilere yakışır mücadeleler? Ne zaman susacak bu kara vicdanlı kötülük sahipleri? Ne zaman bitecek, son bulacak?

  Öyle bir ağıt yaksak, tüm dünya ağzından düşürmese, bizi teselli eder, Narin’leri geri getirir mi? Bugün için tüm ülke Narin için ağlıyor! Ya yarın? Yarınlar? Her gün gündemleri delen, zekâmızla neredeyse alay edecek olan binlerce kötülük tohumu da nöbet tutuyor. Neden mi? Dağınık haldeki milyonlarca iyiliği hep korku ve panik içinde bırakmak için…

  Narin, oyun oynamaya çocukluğa doymayan o küçük kız; teslim ederken o taze ve yaşama doymamış bedeni; “ Beni unutmayın diye fısıldamış olabilir…” , “ Beni unutmayın…”

  Belleklerimizdeki bütün kirli bilgiler, alışkanlıklar silinip Narin’in buyruğu, ricası oraya, sonsuza kadar kayıt edilip, toplumsal bilinç geri gelecek, şaha kalkacak mı? Herkes gibi sanmam… Kişisel dürtüler, çıkarlar, çığlıklar, öfkeler henüz kendini toplumsal bilince teslim etmemişse, sadece her gün, usul usul silinecek ve başka Narin’lere başka yaslar tutacağız…

 Güven SERİN 

   

 

 

 

 

  


2 yorum:

  1. Yazınızı satır satır okurken farklı duygular yaşadım: Acı, utanç, merak, şaşkınlık, merhamet... Daha bir dolu insani duygular.
    Ancak son paragraf-özellikle son cümle- derin derin düşündürdü beni. Acaba...? Bu toplum artık o kadar da duyarsız ve acımasız olmamalı dedim kendi kendime.
    Tüm kulaklar sağır, tüm gözler görmez olabilir mi...?

    YanıtlaSil
  2. Uzay çağı,aynı zamanda belki de evrimsel olarak insanın yaşayacağı utanç çağı ortaklığıyla şekillenecek gibi...Üzgünüm...Duyarlılığınız için teşekkürler Makbule öğretmenim...

    YanıtlaSil