Sayfalar

9 Şubat 2024 Cuma

TAVLA KÜLTÜRÜ ve YEDİ UYUYANLAR EFSANESİ

 




                     TAVLA KÜLTÜRÜ ve YEDİ UYUYANLAR EFSANESİ

  Yavuz Mahallesi Yaşar Erkan Sokak, bugün çok önemli bir mekâna ev sahipliği yapıyor: Tekirdağ Tavla Kulübü, fikri de, kulübün kendisi de burada; mücadele, yenilik peşinde koşan bir zekâ: Bülent YORULMAZ tarafından doğdu ve parıldamaya başladı.

  2021 yılında doğumu gerçekleşen Tavla Şöleni, Tekirdağ Dedecik doğumlu İstanbul’da yaşayan iş insanı Osman Bulut desteği ve ismiyle tarihsel yolculuğuna başlayalı sanki yüzyıllar olmuş…

  Neden diyecek olursanız anlatayım. Bu mekâna gitmeyeli neredeyse 1,5 yıl olmuştur. Yeteneğine inandığım Bülent Yorulmaz ve tavla kültürü içinde olan insanların alacağı yolu aşağı yukarı biliyor, bilinen yolculuklarını öyle veya böyle yapacaklarını garanti görüyordum.

   Tavla Kulübü projesi başlangıcında olan dört fikir yaşama geçmiş, yılda düzenlenen dört büyük turnuvayla saygınlığını göstermişti.

  Hora Feneri Bahar Şampiyonası, Ganos Dağı Yaz Şampiyonası, Istıranca Dağı Sonbahar Şampiyonası ve Ergene Nehri Kış Şampiyonası olarak başlayan Tavla Kulübü düşüncesi, felsefesiyle sadece eğlenmeye yönelik değil, Trakya bölgemizin çok önemli doğal güzelliklerine ve aksayan yönlerine de dikkat çekmeyi hedeflemiş, her daim doğanın, doğallığın ve sanatın da yanında olmayı zihin defterine kaydetmiştir…

   Yaklaşık 1,5 yıl aradan sonra Bülent Yorulmaz ve Tavla Kulübü dostlarına bir sürpriz yapmak amacıyla Yaşar Erkan Sokak yolculuğumu başlattım. Tintinpınar Caddesi üzerinde bulunan kadim tanıdık bakkal Cumhur'a selam verdikten 150 metre sonra 19 numaralı yere; Tekirdağ Tavla Kulübü mekânına geldim.

 

  İçerideki manzara, tavla kültürü, şenliği adına muhteşemdi. Benim hiç bilmediğim, izlemediğim takımlar ligi kurulmuş ve sahada dört tavla takımı; üçer kişiden on iki kişi mücadele veriyordu.

     Bülent Yorulmaz işinin başında, sadece bir zihin olmaktan öte mekânın işçisi, bekçisi, yöneticisi konumunda samimi duygularla karşılandım. Eski tanıdıklardan Ender ve Eser de oradaydı. Geriye kalanların hiçbirisini tanımıyorum. Çoğunluğu genç, dinamik ve güler yüzlü insanlardan oluşan yepyeni bir topluluktu.

  Bildiğim, aylardan beri uğramadığım mekânın bahçe kısmına geçtim. Kendime ancak şu sözcüğü fısıldayabildim; “ Yabancı…” İşleyen, dönüşen, sürekli yenilenen zihinlerin aldıkları yol, yakaladıkları başarı da çok daha büyük oluyor.

   Yabancılık hissiyatı içinde düşünmeye, kritik yapmaya bolca zamanım oldu. Güneşe uzak, ama henüz ölmemiş bahçe bitkileri yanı başımda. Bülent’in ikram ettiğim melisa çayı tam kıvamında. Mola zamanı bahçeye gelen tavla oyuncuları kendi aralarında verdikleri mücadeleyi, inanılmaz heyecanlar, taktikler içinde anlatıyorlar. Neredeyse oyuncuların, Eser hariç hiçbirisini tanımıyorum…

  Tavla Kulübü ve Bülent’in 1,5 yıllık zaman dilimindeki bu muhteşem değişim, dönüşüm karşısında hüzünlendim… Mekân ve gelişmeler adına değil; kendimin klasik yaşamı adına…

    Pandemi-Covid–19 esareti ve sonradan artan yaşam, seyahat giderleri karşısında neredeyse üç yıldır atölye ve yazılarla baş başa, hep aynı şeyi tekrarlayan olgun bir hüznün törenini,300 yıl uyumuş ve sonra uyandıklarında etraflarındaki gelişmeler karşısında şaşkına dönmüş, Yedi Uyuyanlar gibi bir efsaneye kadar uzandım…

   Şehrimizin gelişimi için bu tür sivil atılımlar, hareketler, sosyal ve kültürel kuruluşlara çok ama çok fazla ihtiyaç var. Bülent Yorulmaz’ın zihin yapısı, harekete ve değişime aç olan karakteri sessizliğe teslim olmuş, neredeyse hiçbir etkinliğe dâhil olmayan bir mahallede, bir güneş gibi doğup şehrini gün gibi aydınlatmaya başlamış; kutluyorum, alkışlıyorum…

 Güven SERİN 


 

  

 

   




2 yorum:

  1. Ne zamandır bir tavla oyunu oynamadım, özlemişim :)

    YanıtlaSil
  2. Tavla,gerçekten de eğlenceli,neşeli bir oyun...

    YanıtlaSil