HAKKI KESKİN: ÖRNEK
VATANDAŞ
Bulgaristan’ın Büyük Tırnova şehrinde dünyaya
gelen Hakkı Keskin, zengin eski Osmanlı topraklarının az kalan Türk
ailelerinden birisinin oğludur. Tırnova’da bir hisar’ın-kulenin dibinde olan evleri,
tarihi ve doğal güzelliklerin kesiştiği yerde olmuş olsa da; dedesi, babası;
büyükleri için bir başka özlem; Türkiye’ye gelme ateşi yanmıştı.
Dedesi Başpehlivan unvanını almış, aynı zamanda çok sayıdaki faytonları sayesinde ticaretle uğraşıyordu. Babası, dokuz koltuğun olduğun büyük bir berber salonu sahibi olmakla birlikte, Avcıbaşı unvanını almış, tam da Hakkı Keskin’in gelecek yaşamı için inanılmaz derecede pozitif görgü ve hünerlerin bol olduğu Bulgaristan’dan 9 yaşında Türkiye’ye, Tekirdağ’a gelmişlerdi.
Hakkı Keskin’i birkaç sözcükle izah etmem istense; “Hareket” ve “Spor” ve “ Hüner” diyerek cevabımı tamamlarım… Hareketten hiçbir zaman uzaklaşmayan Hakkı Keskin, hiçbir zaman spordan uzak kalmamış; sporu öğrencilik yıllarından başlamak üzere, tüm yaşamı boyunca öğrenim ve daha sonra aile bütçesine katkı kültürüne dönüştürmüştür.
Yüzmeye duyduğu derin saygı, irade gücünü, kas gücüyle birleştirme becerileri sayesinde dalgıçlık yapmaya başlamış. Sünger avcılığı, zıpkınlı balık avlama hobilerini bir yerde geçim kaynağına da dönüştüren örnek vatandaşlarımızın en başında geliyor.
1970’li yılların sonunda almaya başladığım Bilim Teknik Dergisinin bana öğrettiği ilk şeylerden birisi; evren ve dünyamızın hareketi sayesinde yörüngede kaldığı ve milyar yaşlarına rağmen, şaşmaz bir yaşam iksiri icat etmeleri; yine muazzam hareket güçleri sayesindeydi…
Eski insanlar, hareketten uzak kalan insancıklara; “ Miskinler “ derdi. Zordur miskinliğin beyhude çabaları ve korkunç durağan saplantıları… Henüz gençken bile işe yaramaz bir ruh âlemine sürükler insanı…
Tekirdağ Süleymanpaşa’da yaşı sekseni geçtiği halde kaç kişi yüzme sporuyla meşgul olur? Yazlık gezintisinden dönünce ilk uğradığı yerlerden birisi; Olimpik Yüzme Havuzudur. Öyle, birkaç yüz metre değil, Bin metreleri aşan sportif iştahı vazgeçilmezleri arasındadır.
Namık Kemal Lisesi yıllarında Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne Beşiktaş Futbol Kulübü’ne uzanan yolculuğu altı ay sürmüş. Hızı, sportif zekasıyla Beşiktaş Kulübü’ne kadar uzanmış,yeterince ilgi görmediği için,daha o zamanlar sünger avcılığından iyi para kazandığı için İstanbul’un masalımsı dünyasından gönüllü olarak ayrılıp tekrar şehrine ve lise biter bitmez üniversite için tekrar İstanbul’un yolunu tutmuştur.Hakkı Keskin için yakışan sözcüklerin en başında “Hareket” gelir dedik ya; öğretmenlik,Anadolu,okullar,sınıf ve öğrenciler serüveni de böyle hareketli zamanlarda başladı.
Bitmeyen özlemlerinden birisi de kırlara olan tutkusuydu. Kara avcılığını da bu yüzden seçmiş, benimsemiş, her fırsatı kırlarda almıştı. Bildiğim kadarıyla kara ve denizde, yapabileceği her şeyi yapmış, bir hava sporlarına vakit ayıramamıştı.
Deniz ve karada avcılık sporunu, hobi ve ticari olarak başarılı şekilde sürdürmesi ona bir başka kapıyı açacaktır. Atıcılık Sporu, Türkiye Atıcılık Sporu ve Milli Takım Antrenörlüğü yanında oğlu Ataberk Keskin ile onlarca sporcuyu ulusal Atıcılık Sporu bilincinden uluslar arası şahlanışlara hazırlamış, inanılmaz başarıların altına imza atmıştır.
Oğlu Ataberk Keskin ve kızı Elif Keskin Yurtbulmuş Milli sporcularımızın başında geliyor. Ataberk Keskin’in onlarca başarısından değil de birkaç tanesinden söz etsem şöyle derdim:
Yedi kez Balkan Şampiyonluğu…
İki kez Dünya İkinciliği… Ne demektir bütün bunlar? Milli Onur ve Milli
Marşımız ve bayrağımızın dalgalandırılması, ülke saygınlığı yanında Tekirdağ
isminin defalarca göndere de çekilmesi anlamını taşımıyor mu?
Hakkı Keskin, hiçbir zaman bulunduğu yaşla uğraşmayan nadir ve örnek insanların neredeyse nesli tükenmiş olanıdır. Hünerlerini saymakla bitiremeyiz… Hareket enerjisini, kaslarının genç insanlara örnek duruşunu nereden alıyor derseniz; iç enerjisini besleyen kaynağı; üretkenliğidir.
Yemek yapmasını, yiyecekleri dönüştürmesini bilen ve kendisine hizmete üşenmeyen örnek vatandaşımız; şimdi Akdeniz’in koylarında, suya, dalış sporuna en yakın olduğu yerlerde; kendi kendini, yeniden İCAT etme peşindedir…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder