BAŞARI NEYE BAĞLIDIR?
Girdiği sınavda bilmem kaç tane soru çözen veya şampiyon olan insanların sınav başarısından söz etmeyeceğim. Tolstoy’un en önemli eseri Savaş ve Barış içerisinde geçen başarıdan söz etmek isterim.
Eninde sonunda her insanın aradığı o ilahi, manevi, saygınlığın, itibarın başarı ihtiyacından söz etmek isterim. Bugünlerde tesadüf mü yoksa şans mı bilinmez eski, yaşlı Tekirdağ insanlarıyla karşılaşıyorum.
Seksen, doksan yaşına gelmiş, iyi, güzel, faydalı, duyarlı yaşamış insanlar. Onlarla yaptığım sohbetlerin sonunda yaşadıkları hayal kırıklıklarını da saklamadıklarını da gördüm, şahit oldum. En çok vefasızlık, çoluk, çocuk ve akrabalarına karşı maddi nedenlerden dolayı mesafe koyarak yaşamaları canlarını sıkıyor.
İnsan, insanlık yolunda didinir durur. Tam olarak sorsak niçin? Özellikle büyük mal-mülk yaratanlara, biriktirenlere, geride bıraktıkları insanlar ile kurmuş oldukları akraba ilişkisi çoğunun tadını tuzunu kaçırmaya yetiyor.
Tolstoy kötülüklerin iki kaynağı olduğunu savunur; “ Aylaklık ve kör inanç.” Erdemin de iki kaynağı olduğunu görüyoruz; “ Çalışmak ve akıl”
21.yüzyılın ikinci çeyreği biterken, dünya akılla mı yönetiliyor, yoksa duygular, duygulara hükmeden başka alışkanlıklar, başka kör değerler mi diye tartışmaya kalksak, akıldan çok öte sonuçlara, cevaplara ulaşmak mümkün…
Tolstoy’un büyük eseri Savaş ve Barış, tam manasıyla büyük çok büyük bir koşu… İçindeki karakterler, insan dünyasında bir türlü bitmeyen savaş taraftarlığı, insanlığın yaratmış olduğu kendi kahramanlar bu davanın daha yüzlerce yıl sürüp gideceğinin kanıtı gibi…
Bir deha olan Tolstoy, binlerce sayfaya yayılan büyük eseri içinde insanın beyin kıvrımlarındaki zekâ, vicdan ile oynuyor. Derin uykuya yatmış olanlara, hiç ummadığı bir anda, birkaç sözcükle evrensel zekâyı, vicdanı ve öğretileri de anlatıyor.
Savaş ve Barış eserinin ikinci cildinin başlarında olmalı. Başarıyı sorguluyor Tolstoy. Görünürde, Napolyon ile Rusya’nın savaşından söz ediyor. Gelin hep birlikte Tolstoy’u dinleyip hissedelim;
“ Başarı hiçbir zaman silahların, askerin sayısına bağlı olmamıştır. Hiçbir zaman da olmayacaktır.
—Peki, neye bağlıdır ya?
—Yüreğindeki duyguya, benim
içimdeki, onun içindeki duyguya. Her erin-askerin içindeki duyguya.”
Savaş başarısını böyle yorumlarken, savaşın yarattığı tiksintiyi, korkunç görüntüleri de aklın, bilimin, sanatın, felsefenin vicdanlı yoluna çıkmış insana şöyle yorumluyor;
“ Savaş bir salon oyunu değildir. Hayatta en kötü, en pis şeydir! Bunun anlamı savaşçılık oyunu oynamamalı. Her şey buna bağlıdır. Sahte davranışları bir kenara bırakalım.
Savaşın amacı öldürmektir! Aracı da ihanet ve ihanete kışkırtmaktır. Bir yerde oturan insanları mahvetmek, onları soyup soğana çevirmek ya da orduya iaşe sağlamak için hırsızlık etmektir. Aldatmaya dayalı kurnazlıklardır…”
Bakın etrafımıza veya biraz daha ötelere. Ya insanları susturmak ya da yaşadıkları yerdeki yeraltı zenginlikleri için öldürülüyor, bölüp bölüştürülüyor, sürekli göç ve vahşet ile birlikte kahramanlıklarıyla birlikte eriyor yok ediliyorlar. Bu insanlar ve insancıklar ABD ve Rusya’dan çok önce kadim milletlerin süzülen saf halleri bile olsa, bu dev kurnazlıklara, hilelerle güçleri yetmiyor, hiçbir zaman yetmeyecekmiş gibi görünüyor.
Bir başka konuşmasında Tolstoy,ölmeden önce belki de tüm insanlığa haykırdığı sözcükler çok net;
“ Cinayet cinayettir. Kim onaylarsa onaylasın veya meşru kılmaya çalışırsa çalışsın öyledir. Bundandır ki bütün öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler… Kim olurlarsa olsunlar canilerdir…
Güven SERİN
İnsanoğlunun içindeki o hırs, güçlü olma arzusu, hakim olma isteği yüzyıllardır devam ediyor. Silahlar, stratejiler değişse de amaç hep aynı. Daha güçlü olmak, daha çok kazanç sağlamak. Ünlü yazar Tolstoy yıllar öncesinden ne güzel saptamalar yapmış.
YanıtlaSilÇocuklar ve gençler bilgisayar oyunlarında çağın istediği tipler olarak eğitiliyorlar. Dünya duygudan yoksun robotlar yetiştiriyor. Gelecek neler getirecek?
YanıtlaSilBelki de insanoğlu dönüşümün,değişimin en üst basamaklarına doğru yaklaşıyor.Bir yandan yalnızlaşıyor,bir yandan da bilgi teknoloji dünyası içinde boğulmamak için yüzme öğreniyor.Sanıyorum,başlayacak uzay kolonileri için bir başka evrimsel dönüşüm,değişim...Yine de şuna inanıyorum; edebiyat uzayın en derin yerlerinde,kuytu köşelerinde bile özlenecek,aranacak ve istenecektir.Çünkü,yoğurma işi ancak onunla oluyor.Teşekkürler Makbule Öğretmenim...