KUMSAL MOTEL’İN SIRLARI
Tekirdağ’a çok yakın bir ada, Marmara Adası’nın güneye kuzeye bakan cephesinde, küçük mü küçük bir koy koynunda bir köy; Çınarlı Köyü…
1950’li yılların başında İstanbul’dan tatil amaçlı Marmara Adası Çınarlı Köyü’ne gelen Nazım Hiçyılmaz, bir daha geri dönmek istemez. Aradığı yeri, kuytu köşeyi bulmuştur. Adı Kumsal Motel olacak bu yer; tepeler, zeytinlikler, çam ağaçlarıyla iç içe geçmiş, iki katlı binalar, yetmiş yıllık serüvenin başlangıcı olacaktır…
Nazım Hiçyılmaz, taşlık, makilik, çalılık yeri, kendi elleriyle ektiği çam ağaçlarıyla şenlendirir. Kırk yıl burada ağırlar konuklarını, ada, kum ve deniz sevdalılarını…
1990’lı yılların başında ise bir başka ada sevdalısı gelir Çınarlı diyarına. Nazım Hiçyılmaz’ın kırk yıllık koşusunu devralır. O gün bugün, otuz seneyi doldurur; Sefer Kırmızıgül’ün ikinci sahibi olduğu Kumsal Motel ile kavuşması...
Tatile niçin gidilir? Onarılmak için değil midir? Sadece kum, deniz, ormanlar, tepeler, dağlar yeterli midir insan denen hassa canlının yenilenmesi için? Değildir dostlarım değildir. Buralara tat ve tuz katan kişiler, kurucular, önderler ve öncüler olmayınca, her şey bir yara kadar; kendiliğinden sönüverir…
Marmara Adası, Çınarlı Köyü’nde bulunan Kumsal Motel’in sırlarından birisidir; ağırladığı konuklarının mide ve ruhlarını doyurmak. En tecrübeli aşçılar, çalışanlar yıllardır gelenleri doyurmakla kalmayıp; onarır, lezzetli sofraları bandırma kültürü ile tamamlar.
Peynirin, zeytinin, zeytinyağının, ekmeğin, suyun, hünerli ellerin en iyileri burada olmakla kalmayıp, aynı zamanda kumsalın, denizin, güneşin, zeytinliklerin, huzurun, sükûnetin de en iyilerinin toplandığı yerin adıdır: Kumsal Motel…
Her şey dâhil, oldukça süslü, makyajlı yer arayanların uğrayacağı bir yer değildir. Hatırlatmalı korkmadan, haykırmalı Kumsal Motel’in Ağustos böcekleri korusuyla birlikte. Kumsal Motel sevdalılarının kimisi otuz, kimisi yirmi beş yıl önce başlamış buraya gidip gelmeye. Kısacası, yüzlerce, binlerce insan-aile; zaman, düşünce, irade, sevgi, buraya gelip gidiyor…
Kim bilir ne umutlar tazelendi, sırtını tepelere, zeytinliklere yaslamış Kumsal Motel’in plajında, geceye süzülen serin ve neşeli böceklerin şarkılarının olduğu yerde…
Kumsal Motel’in ön bahçesi çam ağaçlarıyla dopdolu, serinliğin her çeşidi ağaçların altında oturan insanlara iğne uçlu çamların orkestrası eşlik ederken, arka bahçesi de zeytinliklerle, dağlara, tepelere doğru akıp gider…
Tıpkı, insan denen canlının, evrimi gibi; denizden çıkıp, mağaralara,ağaç kovuklara,ormanlara,nehirlere,oradan da köylere,kasabalara,kentlere ve artık uzayın derinliklerine kadar merak salan,süzülen,yerleşen bir canlı telaşının serüvenidir buraya ait olmak ve tekrar tekrar gidip gelmek…
Yıldızlı otel arayan, tıka basa doyma adı altında her şey dâhil yiyecekleriyle, oburluğun taşkınlığına ait olanlar gelmemeli buraya. Gökyüzünde yıldızları, yeryüzünde Ağustos böceklerinin şarkılarını, çam ağaçlarının rüzgârla birlikte zamanlar ötesi ürpertici seslerini duymak isteyenler uğramalı.
Belki de şairinin çıkmak isteyin de bir türlü çıkamadığı ada ve liman da burada bir yerde; Kumsal Motel’in sırları gibi, kapıyı, hissiyatı aralayacak insanları bekliyordur; kim bilir…
Temiz denizi, incecik kumları olan kumsalı, adaçayı kokusu duymak isteyenler uğramalı buraya. Kırık ruhların, bütüne bir türlü erişememiş bedenlerin, kendini kaybedip de bulmak isteyenlerin sığınacağı bir liman, bir şehir ve bir masaldır Sefer Kırmızıgül’in işlettiği Kumsal Motel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder