internet
ERBABI YAPARSA!
( Eh, erbaptır,
dedik, verdik dizginleri eline… )
Yazımın başlığı argo
dünyası içinde yüzenleri için hemen akla gelen sözcükleri hatırlatıyor
olabilir; “ Erbabı yaparsa yorgan bile titremez…”
Demek ki ustalık her
alanda önemli bir şey… Atilla İlhan için erbap şu anlama geliyor;
“ Eh, erbaptır,
dedik, verdik dizginleri eline, halt etmişiz. Dolapçının, fırıldakçının biri
çıkmaz mı?”
İşin erbabı
olamayanın insanın başına neler getireceğini bilmek istiyorsanız herhangi bir
iş için “usta” diye evine çağırdığı,”erbap” diye geçinen insanların geride
bıraktığı facia anılarına bir kulak veriniz…
Atölyeme sıklıkla
uğrayan bir tanıdık böyle bir erbap arayışı içerisinde evinin banyosunda
yaşanan bir su sorunu için şehrimizdeki çok bilinen, çok iş yapan işyerine
gitmiş.Banyosu için gerekli parçaları aldıktan sonra o büyük,o ünlü yerde
çalışanlara sormuş;
“ Sizin burada su ustası-erbabı var mı?” ; “ Olmaz olur mu
ağabey” dedikten sonra, Hüseyin ustaya seslenmiş. Hüseyin usta bizim tanıdığın
yanına gelmiş. Durumu dinlemiş; arkadaşımızın anlattığı soruna; “ Kolay, şu
gün, şu saat hallederiz” dedikten sonra, bizim tanıdık tamir-tadilat için
gerekli malzemeyi aldıktan sonra işin erbabı verilmesi nedeniyle sevinerek
evine dönmüş.
Güya erbap diye
geçinen su tamircisi söz verdiği günün öğlen vakti bizim tanıdığı aramış;
“ Abi, çocuğum
hastalandı. Ben işe gelemeyeceğim. Ama yerime başka bir erbap-usta
yollayacağım.”
Tanıdık, peki
dedikten sonra gelemeyecek olan erbabın yollayacağı diğer erbabı beklemeye
başlamış… Bu arada yukarıdaki erbap mazeretine halk dilinde; “ Usta
yalanı-erbap yalanı” derler. Nedense bu mazeret hep geçerli olur; “ çocuğum
hastalandı.” Hani, eski zamanlarda “ elektrikler yoktu örtmenim, o yüzden
çalışamadım” mazereti gibi ünlü bir yalandır vesselam…
Biz konumuza geri
dönelim. Erbap gelemeyince diğer erbap gelmiş. Genç bir erbap; güya! (…) Bizim
tanıdığın içine bir şüphe düşmüş. Yapılacak iş epey titizlik isteyen su işi.
Bir yanlışlık nelere yol açmaz?
Tanıdığın gençlere
olan güveni, inancı ağır basmış. Banyoda yapılacak olan işi göstermiş. Genç
erbap, İngiliz anahtarını tutuşundan, çözeceği vidalara olan yabancılığından bu
işe uygun olmadığın işin başında belli etse de, bizim tanıdık yiğitliğe el
sürdürmemeye, laf söyletmemeye karar vermiş…
Genç erbap uğraşmış,
didinmiş, büzülmüş, sıkılmış bir türlü iş olmuyor. Mazereti ise alınan
malzemenin tam ayarda olmadığını söyleyerek o günü kapatmış. Tamam, demiş
tanıdık; yarın sizin işyerine gelir, senin önerdiğin malzemeyi alırız. Yarın
akşama bu işi çözeriz.
Bir gün sonra, genç
erbabın istediği malzeme alınmış. Akşam vakti diğer gecenin senaryoları bir bir
yaşanmış. Genç erbap, yine işi çözememiş. Çözememeyi bırakın; duvardan gelen
ana borudaki saplamayı da kırmış.
“Erbap olmayınca
yorgan da oynar, komşular da duyar,”Halk söylemini bir kenara bırakalım
nazikçe. Genç erbabın sıkılması, utanması ve mahcubiyeti karşısında bizim
tanıdık, yine yiğitlik yapıp;
“ Üzülme be kardeşim; böyle böyle pişeceksin
sen.”
Fakat genç erbap,
tam erbap olmasa bile karakteri sağlam.”Bu işi ben üstüme alıyorum. Kabahat
benim ağabey. Ben sana başka usta bulacağım ve bütün masrafı üstleneceğim.”
Diyerek, birkaç gün geciken, bir gün suların akmamasına sebep olan, bir işin
erbabı olmazsa, evin bile yıkılacağı iş, sosyolojik bir deneye dönüşmüş.
Sonu ise tıpkı
Şekspir’in oyunu olan; “ Sonu nasıl biterse bitsin, yeter ki iyi bitsin!”
felsefesiyle bitmiş. Geriye kalan şey; erbap olan insanlar her alanda olması
şart. Ülkemizin yönetimine sahip her alanda, erbap kişiler bu zengin, bu kadim
ülkeyi nasıl uçurmazlar?
Yaşadığımız bir sürü
aksaklık, dünya ülkeleri arasında ah geliştik ah gelişeceğiz kaygıları ve bir
türlü bitmeyen dış mihrak saldırıları her daim her alanda erbap denen o büyük
meziyete uzak kalışımızdan kaynaklanmıyor mu acaba?
Selimiye,
Süleymaniye, Şehzadebaşı, camilerine bakınca ne görüyorsak; işin erbabına
verilecek her yapıt-görev-sorumluluk; bir eser olarak görünecek, yükselecektir
bu toprakların bitmeyen, dinmeyen çileleri içinde yaşayan insanlarımıza…
Güven SERİN
Erbab olayı anlattığınız şekilde geleneksel sanırım. Bir o kadar da can sıkıcı. Bixim de başımıza gelmişti. Siparişimizi söz verdiği tarihe yetiştiremeyen ve sanırım 5 kez falan tarih verip hiçbirinde teslimat yapamayan marangozdan, benim sinirlenip de söz verdirmem sayesinde ürünü alabilmiştik. Ancak sonradan öğrendik ki fabrikasyon ürün satan bir mağazadan parayla satın almış. Zaten istediğimiz modelle fazla alakası yoktu. Kızmadık ama bir daha da sipariş iş yaptırmadık.
YanıtlaSilBu durum Almanya'da çok düzenli işliyor yalnız. Lise bittikten sonra Abitur denen bir sınavla üniversiteye gitmeyip sadece teknik eğitim alacak öğrenciler ayrıştırılıyor.
Sizin anlatınızdaki genç erbabın dürüstlüğü hayranlık verici bu arada. Konuya dair fikirleriniz ve verdiğiniz örneklerle çok güzel bir yazı çıkmış ortaya. Kaleminize sağlık Güven Bey...
Çok teşekkürler Zeugma,katkılarınız için ve bir türlü sağlıklı,düzenli bir yaşama el birliği ile gelememiş olmanın hüznü ile...
YanıtlaSil