TEKİRDAĞ’IN EN ÇALIŞKAN KADINI
( Suskun Yüreği, Nasırlı Elleri ve Ardında Sürüklediği Yükleri )
Bazen bir söz, bir küçük ödül dünyalara bedeldir. Yetir ki içten, en samimi bir dille söylensin; duyurulsun…
Kim bilir kaç yıldır kâğıt toplayıcılık yapıyor; yüreğinde kocaman bir suskunluk, ayağında siyah terlikleri, pazen dokumalı koyu renk giysileri ve nasır tutmuş elleriyle, her daim topladığı kâğıtlardan oluşmuş bir tepe taşıyor ardında; bazen sürükleyerek, bazen tekerlekli arabasını çekerek…
Yine gördüm onu bayramdan iki gün önce. Onun bayramı, kıyıdan köşeden topladığı kâğıt ve plastik atıklardır. Yine bir yığın ve her zaman çektiği tekerlekli aracı yoktu. Çok büyük bir naylon torba, içine bir kulübe sığacak büyüklükte; çektikçe ağırlaşıyordu, şehrin en suskun, en çalışkan kadınının ellerindeki derman…
Onun yönü belli idi akşam vakti olunca. Muratlı Caddesi geçtiği son cadde oluyor. Her gün, diğer bir günün tekrarını yaşıyor, bıkmadan usanmadan. Oradan Zafer Mahallesine çıkan en keskin yokuşu, sürüklediği kâğıt, plastik ağırlığın dışarıdan görüntüsü ne kadar zorlandığını da gösteriyordu. Yaşı birçok insanın çoktan emeklilik, yaşlılık, dinlenme denen yaşta.
Görünen o ki, onun her gün topladığı, taşıdığı-sürüklediği, ekmek parasını kazandığı yüklerden çok yüreğindeki yükleriydi. Belki de suskunluğu, her daim bir ağırlığı sürüklemesi ondandı…
Biraz mitolojiye merakınız varsa, Tekirdağ’ın en çalışkan kadınının büyük bir sükûnet içerisinde gün ile başlayan onurlu ekmek mücadelesinin tanrılar tarafından bir ceza verildiğini sanırsınız.
Zeus’un sırlarını açığa çıkardı diye Kral Sisifos’a ( Bilge ) verdiği ceza çok büyüktür. Sonsuza kadar yeraltı krallığında en yüksek dağa, her gün sırtında bir kaya taşıyacak ve o kaya tekrar aşağı yuvarlanacak…
Kral Sisifos’un bitmeyen eziyeti-cezası böyle başlamıştır. Homeros tarafından “ Bilge insan” olarak ifade edilen Sisifos’un bugünkü hali, şehrimizin en çalışkan kadınının suskun yolculuğunda ortaya çıkmış gibi…
Neredeyse hep aynı giyiniş, sağlam duruş ve onurlu bir suskunluk içerisinde, ardında taşıdığı büyük çoğunluk sürüklediği büyük yükü, her günün akşamı, en keskin tepeden yukarıya çıkarışı; bu şehrin anlı sanlı yöneticileri, çokbilmiş aydınları tarafından hiç mi fark edilmez?
Kadınlar gününde bir ödül verilecekse bu emekçiye niçin verilmez? Fark edilmesi; emek, çalışmak, kendi kendine yetmek, onuruyla yaşamak denen kavramların; gençlerimize daha saygın bir şey olduğu öğretilecekse bu insan-bu çalışkan kadın niçin fark edilmez?
Kuru, kupkuru törenlerle hiçbir zaman gençliğin taze heyecanları yeşertilemez. Değişim, nasıl yaşamın kendisi, kaçınılmaz olanıysa, insanlarımızın değişime katkı verdiği bu tür yüce çalışkanlıklar, yüce suskunluklar, bilge kral gibi neredeyse her gün o büyük ağırlık şehrin en tepesine çıkartılıyorsa, her gün aynı çalışma zorluğu hiçbir zaman şikâyet etmeden yaşatılıyorsa; bu kadının yaşarken onurlandırılması, hatta seçilecek en iyi hediyelerle ödüllendirilmesi; şehrimize ayrıcalık katacağı gibi; gençlerimize çalışan insanın değeri, kıymeti, sadece tüketimin var oluşu değil, asıl olan çalışan insanın kıymeti de ortaya çıkmaz mı?
Z Kuşağı’nın en sevdiğim yanlarındandır; çok tüketiyor görünen bu gençler o kadar ciddi algı ve anlayış içerisinde ki yeter ki samimiyetle onlara verilmek isten şey iyi anlatılsın. Onların vicdanları, onların algıları tertemiz ve SAMİMİYETE aç…
Tekirdağ’ın en çalışkan kadını ilerliyordu en geniş caddemizin yukarısına doğru. Ardında büyük bir yük; Zeus’un verdiği ceza gibi… Yükü, gün boyu topladığı kâğıt ve plastik atıklarla dopdolu… Günün yorgunluğuyla birlikte bedenine binen yaşlılığın yükü de sürüklediği yüke tutunmuş. Kimi zorlanıyor. Kimi duraksayıp, ardından sürüklediği yükün üzerine oturup, terleri korumadan tekrar kazandığı enerjiyi birkaç atıp için harcıyor.
O anı, neredeyse her gün tanıklık ettiğim zamanı fotoğraflamak ve videoya almak istedim. Bir parça utanç, bir parça mahcubiyet ve her gün taşıdığı yükü yardım edememiş olmanın acısı içinde…
Birkaç fotoğraf çekerken, caddenin yukarısından gelen bir kamyonet tam da yanımda durdu. Şoför koltuğunda oturan kırk beş yaşlarındaki kişi;
“ Ağabey, kadını niçin çekiyorsun?” Sorusu karşısında verdiğim cevap;
“ Tekirdağ’ın en büyük emekçisini yazıya dökeceğim. Ondan…”
Bana niçin fotoğraf çektiğimi soran, neredeyse kızma, kavga içine girecek olan şoför, bu cevap karşısında en az o emekçi, o pazen basmadan giysileriyle suskun yüreği çalışkan kadının duruşu içinde gülümseyerek;
“ Anladım ağabey” diyerek, sanırsınız ki onun da büyük emeği, büyük suskunluğu ve ardında taşıdığı o büyük yük de hafifleyecek…
Güven SERİN
Çalmadan, çırpmadan sadece çöplerden atıkları toplayarak sadece kendine değil, ekonomiye de kendi çapında katkıda bulunan o insanlara selam olsun.
YanıtlaSilKeşke daha düzenli bir çalışma içinde emekleri değerlendirilse.
YanıtlaSilO insanlar,o kadar çok davalarına inanmışlar ki Makbule öğretmenim,suskunlukları davalarına gönülden inanmakta yatıyor; teşekkürler,selamlar..
Gerçek bir emekçi. Ortalık vurguncudan geçilmezken "Alın teri ile çalışmak" deyiminin tam karşılığı aslında.ve alnından öpülesi. Pandemi ortamında bile onca riske rağmen çalışmaya devam etmesi, etmek zorunda kalışı yürek burkucu.
YanıtlaSilOnca yükü yerden çekerek götürmek yaptığı işin ağırlığını katlıyor mutlaka. Arabası bozulmuş olabilir mi? Umarım yazınızı okuduktan sonra birilerinin aklına gelir de çözüm üretilir. Kamyonet sürücüsünün duyarlılığı takdire şayan bu arada
Öykü tadında buruk bir hikâyeydi. Farkındalığınıza, duyarlılığınıza, kaleminize sağlık Güven Bey...
YanıtlaSilHer zamanki gibi duyarlılığınız,katkılarınız yazı sanatıyla emek sanatına gönül vermiş bir insan olarak mutlu oldum; çok teşekkürler.Bir de onlara yakından bakınca,ne kadar az şeyle zengin olduklarını biliyor,görüyorum.Ulusal tv'ler bazen Anadolu'nun derinlerine haber yapmaya giderler,bu tür emekçi insanları nasıl da göklere çıkartırlar; tamamen arka fon,reklam lazımken,onların ellerinden çıkan ürünleri karşısında şaşkına dönüyorlar.Yoksul görünen,suskun görünen zenginlik böyle bir şey olmalı...Selamlarımla...
Bir önceki portre yazınızı da okumuştum ama o an yorum yazamamıştım. Her ikisi de etkileyici. Kaleminize sağlık!
YanıtlaSil
YanıtlaSilÇok teşekkürler Sezer; selamlar,kolaylıklar..