İNSAN-IN KAÇ HALİ VAR?
( Tekirdağlı Yakup… )
Kimya derslerinde suyun üç halini öğrenmiştik; sıvı, katı ve gaz hali. Bilimin ışığında ve öncülüğünde bugün geldiğimiz noktada maddenin dört hali olduğunu biliyoruz; sıvı, katı, gaz ve plazma…
Asıl düşüncem şudur: İnsanın kaç hali var? Hangi sosyolog, psikolog bu cevabı verebilir? İnsan denen canlı, kendi icat ettiği, sosyal ve kültürel yaşama kattığı kavramlarla kendisini tanımlamaya ve tanıtmaya doyamaz.
“ İyi, kötü, kahraman, efendi, hanım hanımcık, yiğit, şövalye, pısırık, namusuz, namuslu, âlicenap, hain, vefalı, değerli, değersiz “ diye binlerce kavram içinde yüzer; insan ve insanlık… Sadece Akdeniz ve Ege’de boğulan göçmenlerin-MÜLTECİLERİN varlığı ise kıpırtısız oracıkta durur; balık ve deniz yemi-yemeği olarak…
Bu sabah Muratlı caddesinden inerken şehrin merkezine, atölyeye doğru, karşı kaldırımda Yakup’u gördüm. Yakup’u ünlü olmadığı, bir koltuğu bulunmadığı için çok az kişi tanır ama ben yine tanıdım ağır aksak yürüyen Yakup’u. Sağ bacağında bir sorun vardı. Ayakkabılarının üzerine basmış, üzerinde emanet bir devetüyü renginde kaban; hem battaniyesi, hem kabanı. Başında da siyah bir bere vardı Yakup’un.
Farklı kaldırımlarda ama aynı yöne birlikte yürüdük. Elli metre sonra Zafer mahallesine çıkan merdivenlere yöneldi. Aksıyordu sağ bacağı. Zorlanıyordu ama yinede seviyordu yaşamın içinde olmayı; yabanıl bir canlı gibi, yaşamın içinde gün ışığı gibi süzülmeyi biliyordu.
Tekirdağlı Yakup’un Edip Cansever’in şiirindeki Yakup’dan haberi var mıdır yok mudur bilinmez! Günümüzden 55 yıl önce yazmış şiirini sanatçı. Öyle bir şiir ki; uçsuz bucaksız insan, sosyoloji ve psikoloji kokuyor;
“ Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup
Bunu kendine üç kez söyledi
Ben, yani ‘Yakup!’ her türlü çağırılmanın olağan şekli
Daha hiç çağırılmadım
Biri olsun ‘ Yakup!’ diye seslemedi hiç
Yakup! “
Şiire konu olan Yakup’un bilinci fazlasıyla açık! İstekleri sosyolojik sınırları zorlayan derecede büyük ve önemli!
Ya Tekirdağlı Yakup? Üzerinde uydurma bir kaban, başında siyah bere ve elinde her daim bir poşet! İçinde kim bilir neler var? Belki de kurumuş bir ekmek dünden kalan. Atamayacağı kadar değerli, bir kediye, köpeğe ve kuşlara ayırdığı kırıntılar…
Yakup için büyük insanlık şunları düşünecektir; “ Kendi halinde bir insan! Zavallı! Şekerlinin birisi!” Daha kim bilir kaç insan hali savuracaktır ortaya. Her savurma söz, kendimizi büyük insanlığın-sürünün içinde daim, anlaşılır ve kabul edilir kılmaktan başka nedir?
Maddenin dört hali var. Ya insanın? Öfkelenen, sabır çeken, kimi derviş kılığında, kimi kahraman, kimi hırsız ve kimi vahşet saçan insanın kim bilir kaç hali dolaşıyor şehirlerin, kasabaların, köylerin içlerinde.
Tekirdağlı Yakup da insanın hallerinden başka bir şey değil. Biraz, kılığına kıyafetine, söz sanatına değer verse bir derviş veya bilge gibi dolaşacak; üzerine bastığı ayakkabılarıyla sürüklemeye çalıştığı ağır aksak bedeniyle…
Yakup, bildik insan manzaralarından çok öte bir Yakup. Şiire yansıyan Yakup gibi kimse tarafından “Yakup” diye seslenilmediği için şikâyetçi de değil. Acaba, kendi kendine sesleniyor mudur şairin arkadaşı olan Yakup gibi;
“ Ben, yani Yakup, her türlü çağırılmalın olağan şekli
Daha hiç çağırılmadım.
Biri olsun ‘Yakup’ diye seslenmedi hiç
Yakup!”
Şiirle ne güzel örtüşme, ne anlamlı bir yazı. Kaleminize sağlık!
YanıtlaSilTekirdağlı Yakup ile büyük bir ortak noktamız var: İnsan olmak
YanıtlaSilDolayısıyla insanı "insan" olduğu için sevmeli diyerek göz göze gelmeli, gelmeye çalışmalı, tebessüm etmeli. Bir selam çakmalı ya da. Halini hatırını sormalı, "Yakup" ya da " Yakup Amca" diye seslenmeli. Eminim ki çok mutlu olacak, şu dünyada bir yeri ve varlığı olduğunu, farkedildiğini hissedecektir. Ve bunu yapmak hiç de zor bir şey değildir.
Yok sayılmak kadar kötü şey yoktur insan hayatında bana göre. İyilik güzellikten yana olmak, insan gibi davranmak birinci görevimiz.
Tekirdağlı Yakup'a selam olsun. Sizin de kaleminize ve güzel gönlünüze sağlık Güven Bey...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Zeugma; öyle bir anlatmışsınız ki bir başka renkte,desende duygulandım çağrılmayan Yakup için; selamlarımla..
Çok teşekkürler Sezer; sanırım bir insanı anlatacak,insanın katmanlarına-derinlerine inecek en değerli şiirlerden birisi; iki sanat bir araya gelince; duyguların ritmi,nice eğlencelere,lüks yaşamlara,saraylara sırtını dönüp doğaya geri dönüyor; canlı olmanın en değerli sessizliğine,evrenin derinlerine...
YanıtlaSil