ŞEKSPİR (
SHAKESPEARE) ve HAMLET
( Üst
Tarafı Sessiz Bir Dünya )
Kolay yaşamayı
seven insanlık, kolay sözlere, hazır sloganlara tutunmayı sever. Toplumumuzun
büyük çoğunluğuna edebiyat nedir? Diye bir soru yöneltsek, art niyetsiz bildik şu
cevapları verirler; “ Gereksiz, boş sözler…” Bu yüzden, arkadaşlar veya
insanlar kendi aralarından gerildikleri birbirini suçlayacakları zaman; “ Bana
edebiyat yapma!” diye seslenip karşıdaki insanın canını acıtmak isterler.
İşin garibi,
romanlara, öykülere; edebi dünyaya armağan edilmiş her türlü esere yabancı ve
uzak duran insanların da yaşamsal umutları edebiyata bağlıdır. Şairini
hatırlamadıkları bir şiir dizesi, çok ötelerden dinledikleri bir masal, efsane,
destan kalıntısıdır onların yüreklerindeki ateşe odun taşıyan şey…
Dört yüz yıldır
dünya sahnesinden; tiyatro, opera, sinema ve kitaplara tutunan okuyucuların
dilinden düşmeyen kişidir Şekspir… Tıpkı Homeros gibi, varlığı ile yokluğu ayrı
bir gizem oluşturan Şekspir, Hamlet ile başköşeye oturmayı çoktan hak etmiştir.
Hamlet, ilk bakışta
bir tragedya algısı yaratsa bile, onun içine girdikçe, kahramanların
davranışlarını ve karakterlerini tanıdıkça, sadece trajediden beslenmediğini
bulmak mümkündür.
Gücün ve hırsın
neler yaptıracağını işlerken, hem görünür hem de görünmez olan SEVGİ, insanı körleştirip,
kör sevgiye dönüşmesiyle, tıpkı güç ve hırs kurbanları gibi bir dönüşüme, asil
bir ölüm yolculuğuna, delirme içgüdüsüne tutunduğunu buluyoruz; Hamlet ve
Şekspir’in gizemli ve derin dünyasında…
Bu büyük eserin en
dikkat çekici yanı “ Kör sevgi” ve onun ihtişamlı savunuculuğudur. Hamlet’in
amcası tarafından öldürülen babasının yasını tutması, amcasına olan korkunç kini,
karakterinde olan sevgiyi, halkın ona duyduğu büyük saygıyı gölgede bırakmış,
belki de yıllarca kral koltuğunda oturup, halka huzurlu, barışçıl yıllar yaşanacakken,
sevgiden doğan delilik nöbetleri; tragedyanın kalbi olan kan gölüne
dönüşmüştür.
Şekspir’in zekâsı,
bütüne yayılmış olan sahnelerin diyalogları bir ormana dönüşmüş hali, sizi korkutmasın.
Ölmeden önce, bu eserin kahramanı Hamlet’in sözleridir dört yüz yıldır bizi
bize daha fazla sokulmaya iten şey;
“ Vakti olsa derdim
ki size…” Hamlet’in son sözlerinden birisidir bu söz… Yarım kalmıştır… Vakti olsaydı,
zehirlenmemiş olsaydı ne derdi bizlere? Kaç sanatçı, kaç insan bunu düşünecek
vakti bulabilir, bu işe kafa yorabilir acaba?
Cemal Süreya’nın
kısa şiirindeki gibi; “ Hayat kısa, kuşlar uçuyor” mu derdi? “Bunca ölüm ve öldürme,
yaşamaktan daha değerli değil!”(…)Onun diyemediğini herkes kendi
diyemediklerinle kıyaslasın…
Neredeyse hepimizin sonu Hamlet’in sonu gibi
değil mi? Sevgi ile rüşveti karıştırmış, kurban olma ile bağımlılığı,
alışkanlıkları korkuya dönüştürmüş, doğada yaşayan en sıradan hayvanın
özgürlüğüne imrenecek kadar uzak kaldığımız bu dünyada… Gelinen noktada yaşamın
kısalığından ve hırslarımızın, kinlerimizin, nefret ve sevgilerimizin menzile
erişemediğinden söz etmeyiz mi yaşamın kıyıcığına geldiğimiz zayıf ve titrek
soluğumuzu duyduğumuz o son anlarda…
Hamlet’in ardından
onun dostu olan Horatıo da zehir içip ölmek ister. Bir sevgi bağımlılığı daha,
belki de çoğumuz için ASİL bir dostluk haykırışı, destanı sahnelenir. Fakat
Hamlet ölmek üzere olduğu halde arkadaşı Horatıo’nun zehir içmesine izin vermez.
Ona yalvarırcasına şu sözleri söyler;
“ Sen erkek adamsın Horatio,
ver kupayı bana!
Ver Allah aşkına…(Kalkıp kupayı alır ve düşer.), ( Hamlet,
ölmek üzere son sözlerini fısıldar)
Bak, canım Horatio
Kimseler bilmez olanları,
Ne berbat bir ünüm kalır dünyada benim!
Yüreğinde bir yerim varsa,
Geç git biraz gideceğin cennete,
Biraz daha katlan bu kötü dünyamıza
Benim hikâyemi anlatmak için.”
Hamlet, son
sözlerini söyler ve ölür; “ Olan bitende benim de az çok… Üst tarafı… Sessiz
bir dünya...”
Bu büyük eserin en
can alıcı sözcükleridir Hamlet’in ölüm anındaki tespitleri. Gerçekte ölmek istememektedir.
Bütün iyi niyetine, taşıdığı yüce sevgiye rağmen, kendi kusurunu da insanlığa
bırakır Hamlet’in ağzından Şekspir…
Edebiyat tam da
böyle bir şeydir; sosyoloji, psikoloji, trajedi, eğlence; velhasıl tam bir
insanlık sanatıdır; ucu bucağı olmayan bir şey; koca romanı, öyküyü iyi anlamazsanız,
kaçırdınız demektir kendi geleceğinizi; kısacık yaşamın uçan kuşlarının
peşinden…
“ Vaktim olsa derdim
ki size…”
Güven SERİN
Hamlet'i halen okuyamadım ne yazık ki. Ancak, Shakespeare'in henüz 11 yaşında ölen oğlu Hamnet nedeniyle eserine bu adı verdiğini biliyorum. Eseri yazarken bir anlamda ölümden beslenmiş -olmalı. Her nerede olursa olsun ölüm gerçeğinin akla düşmesi sonsuz bir uçuruma yuvarlanmak gibi.
YanıtlaSil''Vaktim olsa size derdim ki...''
Devamı için herhangi bir yanıt bulamadım Güven Bey. Yazı için çok teşekkürler.
YanıtlaSilÇok sağ ol Zeugma; bu korular,onların ilerisindeki ormanlar,dağlar ve gizli geçitler,derin kanyonlar arasında ki sular; hepsi edebi dünyanın çeşitlemesi gibi; gönüllü irdeleme,amatör yürüyüş başlamaya görsün insanda; var olan gizemleri,her daim karşımızda duran yaşam kaynaklarını fark etme biçimleri; koskoca Şekspir tragedyasında vakti olsaydı Şekpspir'in kahramanı Hamlet şöyle diyecekti; " Bunca kan,öfke ve hırs,yerine yaşamayı,yaşatmayı seçebilirdik...Bütün olanlarda bir parça benim de payım var; üst tarafı sessizlik,boşluk..."