MUSON YAĞMURLARI
Hindistan'ın bir
bölgesinde yaşamını çobanlık yaparak devam ettiren bir ailenin ve daha
nicelerinin öyküsünü belirleyen en önemli doğa olayı; Muson yağmurlardır. Neredeyse
dört ay süren bu yağmurlarla birlikte sellerde yaşansa da,bitki örtüsü olmayan
yerlerde;kırlar,dört aylığına yemyeşil olur.Uzağa gitmiş olan çobanlar,bu
yağmurlar sayesinde ailelerinin olduğu yerlere geri dönerler.Çünkü,yağmurlarla
birlikte otlaklarda hemen yanı başlarındadır.Her yer yeşil ve yaşam alanıdır…
Göçebe çobanların en
mutlu oldukları yağmurların ıslattığı topraklarda,birbirinden ayrılmış aileler
bir araya gelirler.Hayvan sürüleri,hemen kulübelerinin yanında yapılan çalmarlara
kapatırlar. (üstü açık,çalı,taşlarla çevrili yer)
Bir araya gelen
göçebe aileler mutludur.Onlarla birlikte yörede yaşayan,çakallar,sırtlanlar ve
kurtlarda mutludur.Çünkü,hayvan sürüleri onlar için besin ve beslenme
demektir.Sürüleri kollayan çobanlar ve köpekler ne yaparsa yapsınlar,bu süre
içerisinde beş-on kuzu kurtlar tarafından kaçırılır.Kuzuların kaybını sürünün
sahibi olan göçebe çobana sorduklarında verdiği cevap hayli önemlidir;
“Birkaç kuzudan bir
şey fark etmez.Muson yağmurlarının bize sunduğunun yanında bu birkaç kayıp hiçbir
şeydir!”
Göçebe çobanın
diploması yok.Yeterince hijyen değil;apartmanlarda,havuzlu sitelerde yaşayan
insanlara göre çok uzak bir yaşam.Ama almış olduğu diploma,kim bilir kaç
binyıllık kültürlerin devamı olan şey;kendi rızkını düşünürken,diğer canlıların
da haklarını saygıyla karşılamak;meğer,birkaç yabancı dil bilmeyi veya çok iyi
üniversitelerden mezun olmayı gerektirmiyor…
Geçmiş olduğumuz
günlerde,evlere,şehirlere hapsolmanın ne demek olduğunu,ekranlara yansıyan ölüm
ve hastalık mücadelelerini görünce,bu tür felaketlerin daha da büyüğü ortaya
çıktığında hayatta kalacak olanların kimler olacağını değerlendirmek isterim!En
kıyıda,yabanıl hayatın içerisinde,tıpkı doğanın süreçleri gibi doğal ve saf
yaşayan insanlar;belki de yaşanası büyük felaketlerden sonra insanlığın
devamını sağlayacak göçebeler olacaktır.Onların bilgisi,görgüsü,süslü laflardan
ibaret değildir.Anlamını bilmedikleri lafları;kat'iyen kullanmazlar.Onların
bilgisi,doğanın kendisidir;rüzgarı,yağmuru,güneşi ve Muson yağmurları…
Muson yağmurları ve
göçebe çobanlar, tıpkı şairin (Dylan Thomas) şiirindeki gibi usulca gider ve
gelirler;
“ Gitme o güzel geceye usulca
İyi insanlar, son defa ellerini sallarlar,
Öylesi ateşli bağırarak.
Faydasız işler yeşil bir koyda
Dans ediyor olabilir ama onlar da,
Öfkelenirler,
öfkelenirler
Işığın
ölümünün karşısında.
Güneşi uçarken yakalamış olan vahşi insanlar”
Bilge kişiler dünya malından, gösterişten, şatafattan hep uzak durmuşlar zaten. Bir çobandaki bilgelik ve tok gözlülük takdire şayandır. Doğanın, mis gibi havanın, sessizliğin, yağmurların, hızla büyüyen çimenlerin, papatya ve gelinciklerin tadını en çok onlar çıkardığından imrenilesi insanlardır bence.
YanıtlaSilYazıda bahsettiğiniz yeterince hijyen olmayış iyi bir özellik aslında. Bağışıklığı güçlendirip daha dayanaklı olmayı sağlar. Son yıllarda doktorlardan tavsiye olarak duymuşluğum var. ''Mutfakta fazla hijyen olmayın. Her yeri çamaşır suyuyla ovmayın'' diyorlar. Dolayısıyla göçebe aileler kimyasallardan da uzaklar. Su ve sabun yeterli onlar için. Dağların ovaların tadını hayvanlarıyla beraber en doğalından onlar çıkarıyor.
Karantinadaki insanların diplomalarının, paranın, malın mülkün bir değeri olmadığını nasıl da acı bir tecrübeyle iliklerimize kadar hissettik. Muson yağmurlarına ve çobanın bilgeliğine özendim açıkçası. Şiir de muhteşemmiş. Kaleminize, yüreğinize sağlık Güven Bey...
YanıtlaSilTeşekkürler Zeugma; "Hijyen" ifadesini iyi anlamış ve anlatmışsın;teşekkür.Ne çok şey var,yabanıl dünyadan uygar dünyaya aktarılması gereken.Uygar dünya bilim insanları Afrika'da yaşayan insanların,kanlaranı,hatta kakalarını dahi inceleyip,kendi kanlarıyla karıştırıyorlar;onlarda ki doğal ve güçlü bağışıklığı anlamak için en ilkel olanın peşinde koşuyorlar.Ya bizlerin aydınları;çok bilmişleri?Popilizm,pop ve hop kültürüyle,beylik sözcüklerle kendi küçük tarikatlarıyla mutlu olmanın beğenme ,beğenilme doymazlığı içinde tüketirken tükeniyorlar...