BEN, YAZAR
SUAT DERVİŞİM
Ülkemizin
kabuk-rejim değiştirmiş Cumhuriyet’in ve demokrasinin doğum sancıları içinde
var olmaya çalışan aydın bir kadının hikâyesidir; Suat Derviş’in hikâyesi…
Onu anlatan hikâye
şöyle Başlar ve biter; “ Yaşama ağzında
altın kaşıkla merhaba dedi. Son nefesini yoksulluk içinde verirken, üzerinde
saraylı annesinin hediyesi ipek sabahlık örtülüydü.”
Her ne kadar öldüğünde TKP Genel
Sekreteri Reşat Fuat Baraner’in eşi olarak bilinse de, kedi içinde öz
iradesiyle baştan beri emeğin, emekçinin yanında yer almış önemli bir
yazar-aydındır. Bu ülke, kendi demokrasisini oturtayım derken, canına okuduğu
aydınlarımızdan birisidir Suat Derviş…
Nazım Hikmet’in
belki de baş eğdiremediği tek kadındır Suat Derviş. Nazım boyun eğdiremediği
gönül verdiği kadına şiiriyle seslenir; “ Ağlasa da gizliyor gözlerinin/B:ir
kere eğdiremedim bu kadının başını.” Başlı başına bir ömre sığacak başkaldırı
ve sanatçı duyarlılığını anlatır Suat Derviş’in huzurunda…
İdealist aydınlar
zor olanı seçer. Kaybedeceğini bilerek bir çiçek gibi sonbahar zamanı savurun
bütün tohumlarını. Bir çiçek, bir ağaç nasıl biliyorsa rüzgârın savurduğu
tohumların toprağa düşünce tekrar yaşam açacağını, idealist aydınlar da öyle
savurun bir sonbahar vakti tohumlarını; bir gün toprağa düşen tohumlardan
birkaçının yeşereceğini, güneşle birlikte tekrar yaşamın içindeki o değerli
süreci izleyeceğine yazgılı ve inançlıdırlar.
Günümüzde yaşanan
“Kadın Cinayetleri” devam ederken, bir kadının yolculuğunun öyküsünün başı dik
kahramanıdır Suat Derviş. Bir gün, yolunuz İstiklal Caddesine düşerse Suriye
pasajının yanında durunuz. Başınızı yukarıya doğru kaldırınız. Burada son
günlerini viran bir dairede yaşayan görme zorluğu içinde şeker hastalığıyla
boğuşan ve yetim maaşıyla kıt kanaat geçinen sanatçıyı; Suat Derviş’i
hatırlayınız…
İstanbul gibi
şehirlerin şanlı gizemleri sadece coğrafyasından kaynaklanmaz. Boğazın
güzelliği, iki kıtanın birbirine kavuşma arzusu yetmez İstanbul gibi efsane şehri
anlatmaya. Bu şehrin öz evlatlarıdır onun koynuna sığınmış sanatçılar. Onların
şiirleri, öyküleri, romanları maya çalar şehrin şehir olmasını tamamlar
İstanbul…
Sait Faik
dokunmasaydı öyküleri, şiirleriyle Burgazada eksik kalırdı. Haldun Taner
geçmeseydi Kadıköy’den eksik kalırdı. Dokunmasaydı Moda’nın sokaklarına Barış
Manço, öksüz kalırdı. Çıkmasaydı “Kuş Yuvası” dediği Aşiyan tepesine Fikret,
anlamsız kalırdı. Orhan Veli yaşamasaydı İstanbul’da, bir ses, bir soluk
olmazdı İstanbul; gözlerimiz kapalı dinleyemezdik yeterince…
İstanbul’un henüz
kaybolmamıştı erguvanları ve sümbülleri. Bozacıların gece çökünce sokağa çıkıp
“Bozaaaa” geldi diyen bağırışları “İnsan” kokardı henüz… Demokrasi doğum
sancıları çekerken, kuşkular paranoya korkusuna dönüşmüş, yemiş, tüketmiştir
aydınlarını dönemin kör, sağır idarecileri…
Gücü elinde tutan
halkı kandırmak için ses çıkartan, uyaran aydınlarına her türlü zorluğu
çıkartan günün idarecileri, aydınlarını sürgün etmiş, yaşam çileleriyle baş
başa bırakmak için her türlü hileyi, baskıyı bir meziyet gibi öne sürmüştür.
Nazım Hikmet de
sürgünde yaşayan ve ölen aydınlarımızdan birisidir. Bir şiirinde şöyle
seslenir;
“Kapıları çalan benim
Kapıları birer birer…
Gözünüze görünmem
Göze görünmez ölüler.”
Ve bir başka şiiri Saman Sarısı devam eder uzun uzadıya
derin mısralarıyla;
“ Vakıt hızla ilerliyordu, yaklaşıyordu gece yarılarına.
Yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığımız yoktu.
İki şey var ancak ölümle unutulur,
Anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü!
Ölüler bir SS mangası da olsa ölüler öldürmez.
Ölüler dirilerek öldürür, kurt olup elmanın içine girerek.”
Suriye Pasajında
hastalık, yoksullukla boğuşan Suat Derviş sanırsınız ki acıklı bir halde ve
boyun eğmiş SS mangası öfkesini taşıyan dirilere. Katiyen eğmemiştir sanata
yazgılı kalbinin, iradesinin asil boynunu; söylemiştir bir fısıltıyla; “İpek
sabahlığı üzerime örtün” sözlerinden sonra o anlamlı sözü, dik duruşun aydın
kadını anlatan kelimeleri;
“ Ben Suat Derviş,
kimsenin karısı olarak anılamam; yâd edilemem…”
Güven SERİN
iki üç romanını okudum çok severim. çok tanınmaz. aksaraydan bir perihan en sevdiğisim :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilDeğerli bir yazar;öncü bir kadın;onu geç tanımanın buruk hüznü tanımış olmanın mutluluğuyla dengelendi:))