Kamera; Güven-TEKİRDAĞ Resim Sergisi
DAHA İYİ OLMAK
KABİLDİR BİRADER
------------------------------------------------------------
Şimdi Amerika’da
yaşayan, yaşamın her daim olumlu yönlerini gören, yakalayan bir insandan söz
edeceğim.
Bardağın dolu
tarafını görse de, bu insana “Nasılsınız?” dendiği zaman, iyiyim sözünden çok;
“ İyiyim ama daha iyi olmak kabildir birader!” dermiş.
Öteden beri
alışılagelmiş NASILSIN? Soruları, hal hatır sormaktan çok öte anlamını yitirmiş
olmalı ki; şimdi Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan iş adamımız, bildik o
sözcükleri; “ Çok şükür iyiyim!” hiçbir zaman söylememiş.
Aslında bizim
yazgımız, kaderimiz tam da burada başlıyor gibi! Kaç insanda, konuşma, sohbet
esnasında tanıklık ettim. Karşısında ki kişi döküldüğü, yıkılmak üzere olduğu
halde; “Seni iyi gördüm!” iltifatları; yıkılmak üzere olan kişinin de vay be;
ben iyiymişim! İnanmamış inanma görüntüleri; kuru nehirler gibi; çoktan
yatağının yataklarına çekilmiş sular misali…
Kaç insan, kendini
iyi görme merakı yüzünden erken gitti diğer dünyaya… Ayıp olmasın diye
açıklanamayan, anlatılamayan nice sorun-dert; hiç bilinmeden, fark edilmeden
uçup gitti; canlar, ruhlar gibi…
İyi olmak nasıl bir
şey? Laf olsun diye iyi olunur mu? Dişin ağrıyorsa dişin ağrıyordur! Başın
ağrıyorsa ağrıyordur! Açsan; açsındır! Üzüntülüysen, üzüntünün de gerekli
olduğunu bilerek üzülme hakkına sahip olmak gerekirken…
İşte bu yüzden;
gülen, gülümseyen insanların ses tonları; sanata, sanatçıya ve doğaya
yakışmayan doğa ötesi bir korkutucu tonla yapılıyor. Şişen, gerilen, neredeyse
inme inecek insanların doğa dışı gülmeleri komik değil; korkutucu oluyor…
Baş edemediğim bir
tek atasözü var. Kol kırılır yen içinde kalır! Asla kabul etmeyeceğim bir şey!
Kol kangren olacak! Doğrusu tedavi sürecine adım atmak; değil mi?
Yiğitlik edeceğiz
diye nice suskunluk!