BİLGİ SÖRFÜ
---------------------
Sörf deyince akla
birkaç şey gelir; Rüzgâr, büyük dalgaları olan deniz veya okyanus! Bir de, ince
uzun bir tahta… Üzerine tünemiş insanı da yok sayamayız…
Önümde bir kitap;
yıllardır… Kim bilir kaç kez patinaj yaptım;20–30 sayfadan öteye gitme cesareti
göstermedim. Hâlbuki sayfalar; 841… James Joyce’nin sörf yaprakçıkları…
Bir yazarın bilgi
cambazı olması, onu sınırsızlık ile dans etmeye zorlar. Sörfün boyutlarını,
dalgaların yüksekliğini hayal etmekten çok öte zorlar insanı. Doymak bilmez,
dalgalarla boğuşmaktan, onları yenmekten büyük keyif alır.
5–109. sayfa; nice sörf yapış gibi, Joyce yine coşmuş; dile
geliyor; zamanlar, dalgalanmalar, kütüphaneler arası;
“ Bir bilge sokak kedisi, göz kırpan bir sfenks, sıcacık
eşiğinden bakmakta! Onları rahatsız etmek, yazık! Muhammet, kediyi uyandırmasın
diye binişinin bir parçasını kesmiş”
23 söz; Kadim
zamana, yüzlerce, binlerce yıl öteye uzanıyor. Şaşkına çeviriyor insanı. Mısır
ve diğer medeniyetlere, firavunların tanrılarına, anlaşılmazlıklara ve
gizemlere; suyun, toprağın altında kalacak büyük medeniyetler…
Koparılan, parçalanan
küçük bir deri parçası; Sünnet; erkek ve kadınlardan çalınan bir parçanın; ne
büyük bir soru işaretine dönüştüğünü; sayfalarca, günlerce anlatılıp,
milyarlarca uzlaşmazlık ve uzlaşı acıları yaşatacağı 23 sözcük; bu James
Joyce’in sörf tahtası; benzemez Vergilius’un yatağından yatıp, hiçliğin bağrını
deşmesine…
Güven Serin
joyce çok iyi. özellikle, sanatçının bir genç adam olarak portresini seviyom :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilUlysses'in içinden çıkamadım;bir çıksam,diğerlerine bakacağım:))