MÜNİR SATKIN’IN KALEMİYLE; SAKLI HATIRALAR
Münir Saktın,
Tekirdağ’a hizmet eden, Tekirdağ için kadersel bir yazgı içerisinde olan
araştırmacı yazarlardan birisi.
Dokuzuncu kitabı;
Tekirdağ’ın Mustafa Kemal’de Saklı Hatırası, isimli çalışmasını yeni bitirdim. Kendisini,
kendisine katkı veren herkesi gönülden kutluyorum.
Bir yeri sevmek için
orada doğmuş olmak gerekmediğini, gerekmeyeceğini gösteren yazarlardan
birisidir Münir Saktın. Kitabın ismi kadar içeriği, geçmişi olan bu kadim
şehrin aynı zamanda terk edilmiş, yok edilmiş anı, hatıra ve fotoğraflarının da
bir şekilde tekrar ortaya çıkartılması adına çok mutlu oldum.
Öksel Demir’in
çalışmalarından nasıl etkilendiysem, Münir Satkın’ın son çalışması da öyle
etkilenmeme neden oldu. Bir yerin tarihini, hikâyesini, efsanesini bilmek;
güne, ayrıcalık kazandırdığı gibi, o yere olan bağlılığımızı, bakışımıza da
zenginleştiriyor.
Münir Satkın’ın
Tekirdağ’ın Mustafa Kemal’de Saklı Hatırası isimli çalışmasını okuduktan sonra;
elimde kitap, gezmeye başlayacağım, fotoğrafı, hikâyesi anlatılan o ahşap eserleri,
hiç olmazsa orada olduklarını bilmenin zengin görgüsü ve yüzleşmesi içinde
olacağımı biliyorum.
Her gün geçtiğim
Kolordu Caddesi, hemen köşesinde bulunan Belediye İş Merkezi; eski halini
bilmeme rağmen, daha eskiyi; Orta Hamamın bulunduğu zamanı da bilerek geçmek,
üç boyutlu film izlemekten çok öte, yaşama, şehrine dokunmak, göksel bir
izlenim edinmek gibi bir şey…
Kolordu Caddesi;
Yahya Soyuer isimli apartmanı; eski ismiyle; Fitnat Hanım Konağı; her gün
binlerce insanın, kapı önünden geçtiği yerlerden birisi. Benim de günde birkaç kez,
önünden geçtiğim bu yerin; sağında orta hamam, sağında Fitnat Hanım Konağını bilmek,
bu konakta; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in saklı
hatıralarını öğrenmek; destansı bir şey…
Bu şehir,
unutturulmuş tarihini, hafızasını tekrar kazanmak zorunda. Mehmet Serez,Öksel
Demir,Münir Saktın ve daha birçok yazar,şair bu kentin kaybolan hafızasını
geriye kazandırmak için uğraş veriyor.
Bu tür çalışmaların
en küçüğünün bile önemi büyük. Bu fakirliği, yoksulluğu, unutkanlığı başka
hiçbir ilaç yerine getiremez. Eskilere, viran, geçmiş gözüyle bakmak; kendi
kendimizi zehirlemekten başka bir şey değil…
Homeros Destanını
ezbere bilen insanların, kendi yaşadığı yerin destansı güzelliklerini, acı ve
hoşluklarını bilmemesi; bilmiyor oluşumuz; ciddi bir hastalık göstergesinden
başka bir şey olamaz!
Yunus Bey Caddesi ile
kesişen Çınarlı Çeşme; Mehmet Ertetik’in ahşap evi de Mustafa Kemal’in kaldığı,
hasret giderip, geceyi güne; esareti kurtuluşa düş kurup,planladığı yerlerden
birisi.
Hükümet Caddesi;
Şifa Eczanesinin yakınları ve sokağı; şimdi yerinde olmayan, bu aziz hatıraya
sadece bir çınarın şahitlik yaptığı bu yerde ki kahvehaneler de, bu saklı
hatıralara can veren mekânlardan; her gün önünden geçtiğimiz, hiçbir mimarisi,
görselliği olmayan beton ruhsuz yerlerden birisidir.
Bu değerli bilgiler ışığında;
Mustafa Kemal’in, Gelibolu Savaşı gibi dönüm noktası, çıkış ve dönüşüm yaşandığı,
önemli bir zamanın tanıklığına ev sahibi olmuş Tekirdağ, şehrimizin mekânlarından
birkaçını, belki de beş on tanesini tekrar kazandırmak, henüz anı ve hatıraların,
bazı eşyaların izi kaybolmamışken, şehir kültürüne geri çağırmak; belki de
kentimizin de kültür dönüşümü olacak…
Mustafa Kemal’le
ilgili bir çalışma; belgesel, film, tiyatro yapılacak, kitap yazılacaksa;
Tekirdağ da uğranacak en önemli yerlerden birisi haline gelmesi gerekir. Çünkü
çok kısacık bir zaman aralıklarında, farklı zamanlarda bu şehre gelen Mustafa Kemal;
bu şehre, aynı zamanda bir aydınlanma ışığı da barakmış öyle gitmiştir.
Tekirdağ onun için
hiçbir zaman unutamadığı bir yer, belki de coğrafyası bu kadar güzel olduğu halde,
kalkınmada bu kadar geri kalmasının sancısını hep yaşadı. Sırf onun için tanıdığı,
güvendiği Mehmet Ertetik’e sende bu şehrin sanatıyla ilgilen deyip onu gelişme,
değişme önderliğinde uyanık olmaya davet etti.
Münir Satkın’ın çalışmasını
ciddi, yerinde ve değerli bir eser kabul ediyorum. Bu kitabı okuyan herkimse;
19. Tümen binalarını merak edip aramaya koyulacak. Şimdi Devlet Hastanesinin 3.
Kısım binalarıyla iç içe olan bu mekânların, acilen, tarihin sayfalarında ki
dönemde olduğu gibi; şehir kültürüne, borçlu olduğumuz tarihine, sosyal ve
turizmine kazandırılması adına daha hevesleneceğiz.
Hükümet Caddesinden geçerken,
Şadırvanın yanında, onun suyundan beslenip büyüyen ve hatıraların bekçisiymiş
gibi nöbet tutan çınara, sıradan bir ağaca bakar gibi değil; bir anıta, soylu
bir duruşa bakarak ibretsel bir saygı duruşunu ürpererek hissedeceğiz. Sırf bu
yüzden, onu besleyen, geçmişte nice insanın susuzluğunu gideren şadırvanı da
geri kazandırmak için düşler kuracağız!
Çınarla birlikte
başka mekânı, isimleri de saygıyla anacağız! Kahveci Fevzi Efendiyi, Mustafa
Kemal’in Fevzi Efendinin yaptığı kahveyi içişini, her daim temiz ve parlak
duran çizmelerini, yanından ayırmadığı Alp isimli köpeği; hepsi bu şehrin geçmişinde,
bugüne gelişimizin yazgısal hamurunda payı olan, mekân ve insanlar…
Bu kitabı ortaya
çıkartan Münir Satkın’a ve bu şehrin geçmişinde emeği olan, tarihsel, edebi,
sosyal, siyasal alanlarda katkısı olan; onurlu insanlara ve onların ruhlarına
minnet ile selam ediyorum.
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder