Sayfalar

11 Nisan 2017 Salı

TAŞ MEKANLARA SIKIŞAN GENÇLİK...






                                       TAŞ MEKÂNLARA SIKIŞMIŞ GENÇLİK




  Altları oyulan, direkleri zayıflatılan binalar, dağlar, taşlar nasıl ki çökmeye mahkûmsa; gençliğini sağlam ayaklar üzerine oturtamayan; dershane adı altında oluşturulan binalara mahkûm ettikten sonra; yüksek bir manevrayla ÖZEL okullara çevrilen; taş, beton ıssız yerler…

  İçlerinde atılan çığlıklara aldanmayın siz! Buz gibi yalnızlık hüküm sürüyor büyük çoğunluğunda… Böyle bir acının geçtiği yerdir Çınarlı Çeşme Sokak ve orada ki özel lisede yaşayan genç kızın intihar eylemi…

  Bildik insan kalabalığı ve tanıdık sesler; “ Ambülâns geç geldi! Polis daha gelmedi!” Beni tanıyanlar; Bütün kızgınlığını benden çıkartmak üzere; “ Yaz Bunları be kardeşim.” Ses öfkeli; ses acılı… Birisi vurun şu yazan ama yazgının halini değiştirmeyene dense; bir trajedi de benim yanımda; benim bedenimde yaşanacak.

 Genç kız, yerde yatıyor. Bacaklarını görüyorum. Kollarını; yaşamın içinde geçen zamanlarını düşünürken, onun yüzüne doğru gidemiyorum. Korkuyorum. Kendimden, yeterli eğitimden, görgüden, neşeden, müzikten, danstan, deneyimden geçip acıyı bile yüksek bir sevgiyle kucaklayamayacağımdan…

  Olayla; genç kızla yüzlemedim… Ambülânsa binerken gördüm kana bulanmış halen oynayan; titreşen kollarını. Bir süre yok olmak istedim; yerin yarılışına, göğün sonsuzluğuna uzanırcasına.

 15 dakika sonra yine geldim; henüz kanı, silinmemiş, temizlenmemiş; biraz önce bir felaketin yaşandığı Çınarlı Çeşme Sokağa…

 Beş altı kişi halen kanın, olay yerinin başında; acı, şaşkınlık ve korku içindeler… Eminim ki her kez aynı şeyi düşünüyor. Bizim de yakınlarımız; kızımız, oğlumuz var! Acaba! Bu büyük kaos, bu can çekişen eğitim süreçleri; yaz-boz algıları; betona, çeliğe ve teneffüssüzlüğe sıkışan çocuklar…

 Özel Lisenin kapısını açıp içeri girmek; idarecilere ulaşmak istedim. Bir ses; “ Buyurun!” Keskin, hüzünlü ve öfkeli… Bir idareciyle görüşmek istediğimi, gazeteci olduğumu söyleyince; öfkenin sınırı gösterildi kapının açılmasıyla birlikte. Dışarıya öfke hapşucuğu gibi bir şeş seslendi;

  “ Arkadaşlar gazeteciymiş!” Bir sunum, bir tanıtım? Değil; beni kollamalarını, bana herhangi bir söz, bilgi vermemeleri için ciddi bir uyarı. Gördüm ki, olay yerini bekleyenler o idarecinin tanıdıkları. Yan binada bulunan özel markete yöneldim. Olayın dibinde; çok yakınında, çalışanlardan bir yorum, daha doğru bir bilgi alabilmek amacıyla…

 Çalışanlara ulaşana kadar, özel lisenin yüksek koşucusu olan idareci, ayak, irade hızı, kurnazlığıyla beni çoktan geride bırakıp, orada bulunan çalışanlara bir şey fısıldadı. Sanki içeri bir canavar girmişçesine; çalışan erkek ve kızın yüzleri kasıldı.

  Niçin geldiğimi; kısaca anlattım. Korkmamalarını, yanlış bir şey varsa, bizlerin doğru önerilerle bu tür felaketleri azaltabileceğimizi ifade ettim. Bana verdikleri cevap; “ Biz bir şey görmedik zaten!”

 Vicdanlar, yoksul iradelerimiz ne çabuk kapanıyor. Ne büyük korkuları geceye, yalnızlığa saklıyoruz. Özel Lisenin idarecisi onları hangi sözle korkutmuştu? Muhtemelen; gelen gazeteci, başınızı yakar! Demişti.

 Kimse başı yanmasın diye, olaylara hep uzak kalmayı, öykülerle, başka ülkelerin gelişimi, geliştirdikleriyle avunmaya devam ediyoruz. Akıllı telefonların mahkûmu olduğumuz gibi…

 Olay yarenin yaşandığı yerin yakınlarında durdum. Oraya 40 metre uzaklıkta ki çay ocağında çayı içerken tadına varmadım. Tanık olanlardan edindiğim bilgi, ürpertici bir gerçek!

 Daha önce orada çalışmış birisi; lisenin önemini, öğrencilere verdiği değeri anlatırken; sıkı bir ders programı uyguladığını anlatıyor… Lisenin felsefesi, en başarılı öğrencileri yetiştirmek! Çünkü öyle isteniyor; yarışın en yüksek üniversite başarısı gösterin ve müşterilerinizi-öğrencilerinizi daha çok arttırın…

 Eğitim sistemlerimiz, eğitimde rekabetin olmayacağı üzerine; rekabetin ticari korkulardan sıyrılıp, dünya veya ülke çapında; bilgisel, kültürel rekabetlerin olması gerektiği üzerine acilen verilecek kararlar, çıkacak kanunlara o kadar çok ihtiyaç var ki…



 Güven Serin 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder