Sayfalar

3 Kasım 2016 Perşembe

RÜYA ÖLÜM GİBİ SİYAHTIR




RÜYA ÖLÜM GİBİ SİYAHTIR
----------------------------


  Theodor Adorno bir kitabında bu cümleyle başlar insan yolculuğuna. Tıpkı, herkes gibi ben de ölüme inanırken, sıranın bana gelmeyeceğinin kurnaz gülümsemesini yapıyorum çoğu zaman.

  Sanat dünyası, özellikle tiyatrocular bu rüyayı daha bir yaşarlar. Onlar sahnelerler hakikatin yalan, yalanın hakikat olduğunu… Bütün bu hakikatler içinde, çok kısa bir rüya gibi geçer ömürler…

 Yaşama ebedi bir düş gibi, her türlü insan algısıyla sarılmayanların meşhur sözüdür; “ Hiçbir şey anlamadım ben bu hayattan!”

 Hâlbuki Bülent Somay bir seslenişinde başka bir şey anlatır yaşama dair;

“Ben sana aşığım” aşkı yaşarken rüyaların en pembesi, yeşili, kırmızı, sarı, mavisi görünür insana. Ne büyük lütuftur insanın ilerleme destanına katkı adına. Bülent Somay böyle der demesine ama Özcan Erdoğan da “ Ben sana aşığım” cümlesini aklın matematiği, sosyolojisi ve felsefesiyle yorumlar;

“ Ben sana aşığım, dediğim andan itibaren ötekinin benim üzerimde iktidar ediyorum, çünkü iktidar emretmek, istemek ve rica etmek parametreleri üzerine kuruludur. Hatta rica etmeyi yalvarmaya kadar götürebiliriz. Egemenlik ilişkisi demek, iktidarın kalıcılaşması, kurumsallaşması demek...”

  Erkeklerin ölümcül rüyasıdır kadınlar. Dalga dalga gelir yokluğun en amansız anında. Sanatçı, Bertolt Brecht için de böyle bir rüya tüm yaşamı boyunca devam etmiş. Onun için; Bütün kadın çalışma arkadaşları onunla en az bir kere yatmıştır inancı hâkimdir edebi dünyada.

  Bu kadar çok kadınla birlikte olması, belki bir parça Nazım Hikmet’i hatırlatır. Ama Brecht Nazım’dan çok öte… Bu çirkin, ama sanatında üretim çılgınlığı yaşayan adam için kadınlar hep vardır. Hatta ona sığınmış, onsuz yapamayan Helene, Margarette ve Ruth…

 Brecht’in rüya gibi yaşamını Elias Cennetti belki en doğru yorumluyor;

“ Brecht arabasına gösterdiği şefkati başka hiç kimseye göstermez.”

 Bu rüyanın içinde var edeceğimiz en pahalı şeylerden birisi de kendi şefkatimiz olacak sanırım… İşte bu yüzden, Tasavvufu felsefesinin, İbnü’l Arabî’nin Füsusu içinde yer alan;

Âlem Hayal İçinde Hayaldir, açılımı, anlatısı anlaşılmaya çalışılmalı…

 Güven Serin  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder