Kamera; Güven Ganoslar - Tekirdağ
Kamera; Güven Ganoslar-Tekirdağ
Yunus Usta şafağı,günü minnetle selamlıyor
Kamera; Güven Ganoslar Şafaktan Bir Saat Sonra..
Kamera; Güven Ganoslar - Tekirdağ
Karaçalı ve Şafak Vakti;Karaçalı hep buradaydı,
insanlardan önce...
Kamera; Güven Ganoslar
Yunus Usta Alıç Ağacı meyvelerin selamlıyor;
kendi hissesine düşeni;sadece bir avuç alıçı
alıp yoluna devam...
Kamera; Güven Ganoslar,
Sıradanlığın en sıra dışı olduğu yerler...
ŞAFAKTAN BİR SAAT ÖNCE
Bazı zamanlar “deli”
zamanlardır. Hani herkesin uykuda horultular çıkararak uyuduğu zamanların
birisinde, diğer sürü zamanlardan kurtarmak adına Ganoslara yani Işıklar
Dağlarına; Kekik süslü tepelere doğru yol aldık.
Yunus Usta ile yolun
yolcusu olalı 10 yıl oldu. Nice tepe, vadi; dağ… Ganosları tam olarak tanıdım
dediğiniz an yanıldığınızı anlar; yüz metre ötede değişen toprak, kaya, bitki
örtüsü karşısında düşlerinizi, bilgi ve görgünüzü yenilersiniz.
Kumbağ yöresinde
Bayrak Tepe olarak bilinen yer; Yeniköy ile Kumbağ arasında; etrafınızı 360
derece; görebileceğiniz yükseklikte. Kuzeyde Işıklar Köyü, doğuda Kumbağ,
güneyde Marmara Denizi ve adalar, batıda ise; Yeniköy, Uçmakdere; uzanıyor iç
içe geçmiş Ganoslar; alabildiğine; kekik kokuları, ardıç ağaçları, artık bağ
olmaktan çıkıp, doğanın ilk hanine dönen nice tarla, bağ, bahçe…
Hani Veysel’in;
bizim aşığın dediği gibi;
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır.
Bir sadık yar
gibidir Ganoslar. İçinde ne hikâye, mitolojik öykü saklar; tıpkı, kendi
tepelerini, vadilerini, çataklarını, bitki ve meyvelerini sakladığı gibi…
Şafaktan bir saat
önce; karanlığın aydınlığa yolculuğu henüz ışık vermemiş… İki ulvi çam ağacı;
eskiden bağ, bahçe olan tarlanın ortasında; birbirinden elli metre arayla
uzanıyorlar gökyüzüne. Birinde Yunus Usta; diğerinde ben; kuzey rüzgârını siper
ettik kendimize; şafağın doğmasını beklerken.
Rüzgârın sesi
ağaçtan ağaca fark eder. Kavak ağacı panik içinde korku ve telaş ettirir size.
İğde, boynunu hemencecik büker görünür; sarhoş edici kokularından çok öte,
incecik dallarını savurur erişim hedefine…
Çamların, servilerin,
köknarların rüzgâr ile kucaklaşması bir başkadır. Mitolojik bir anlatı,
hatırlatma; belki de hiç eskimeyen bir şarkının melodisinin kalıcı bildirimim;
haykırışı tekrar eder; zamanlar ötesinden.
Sırtımı dayadığım çam
ağacı; karanlık doğa, ileriki ormandan etrafa yayılan karatavuk, bülbül, saka,
alakarga sesleri… İğne yapraklı çam, ürpertici sesini, bedene dokunan
serinlikle tamamlıyor; kuşların melodisi ayrı bir koronun, yaşam biçiminin
harekete ve tekrara gebe dünyanın yaşam felsefelerini gösteriyor.
Her daim yeşil kalan
çam; çeşitten çeşide; kara, kızıl, servi, köknar; en önemlisi, toprağa sımsıkı
yapışmış; kimi taşın içinden; kimi en sarp tepelerden yükseliyor göğe; derinden
derine; topraktan toprağa…
Efsaneye göre şair
Orpheus tatlı nağmeleriyle vahşi hayvanları bile büyülermiş. Yine efsanevi
destana göre Homeros; “ onun karısını kaybettikten sonra üzüntüsünü hafifletmek
için Trakya diyarına; Ganoslara uzanıp gece gündüz çalgısını çalıp, ağıtsal
şiirler söylediği biliniyor.
Ağır ağır şafak söktü
Ganosların üstüne. Etraf aydınlıkla birlikte kekik koktu. Günü ve doğayı küçük
termosumda getirdiğim kahve ile selamladık. Serinliğe katkı sağlayan birkaç
yudum kahve…
İnsanın ihtiyaçları
hiç bitmeyecek görünürken, hâlbuki irade ve yetinme duygusuyla seçilen yaşam
felsefesi; ne kadar az şeylerin ne büyük lütuf olduğunu söylemek, anlatmak
isterim. Şafaktan bir saat önce uygarlığa bu kadar yakın bir yerdir Ganoslar.
Aynı zamanda yabanıllığa, doğaya; insanın bağrından doğuran toprağa…
Yürüyüş kimi keçi,
koyun ve insan patikalarından, kimi orman ve doğa açılan yangın yollarından
devam etti. Eskiden bağ olan tarlanın kıyısında iki ceviz ağacı; meyveleri
üzerinde… Olgunlaşmışlar; yeşil kabukları görevini yapmış. Cevizler insan eli
dokunmadan, kendi mucizevî tatları; insandan öte bütün canlılara adanmış gibi…
Ceviz ağaçlarından
sonra Alıç ağaçları; bunca zamandan sonra ilk kez karşımıza çıktılar. Meyveleri
üzerlerinde, bir şölen sunumu gibi; cevizlerden sonra alıçlar; belki de doğaya
koşulsuz, şartsız-şurtsuz gitmenin karşılığı da olabilir.
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder