SORUMSUZLUK BELGESİ
Tam olarak nedir?
Nasıl bir belgedir; bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki, bizim halk arasında
bilinen “kafa raporu” gibi veya buna benzer bir şey…
Sorumsuzluk Belgesi;
bir kitapta, edebiyatın içinde geçiyor. Edebiyatta insanlara ait sosyal,
sosyolojik yansımaları; içinde insanın olan yaşamın ürünleri gibidir.
Erich Maria
Remarque’nin değerli eseri; her insanın okuması gereken, okuduktan sonra sadece
savaş yaşamının değil, şartların değişimiyle insanın da nasıl değişeceğinin
trajikomik olaylarını anlamak mümkündür.
Remarque’nin bu eseri
sıradan bir şey değil. 50 dile çevrildiği gibi 20 milyona yakın satıldığı
kayıtları hiç şaşırtmıyor beni.
Yeterince ölümün;
özellikle zamansız ölümün olduğu mavi dünyada; dünyamızda savaşın anlamsızlığını
anlattığı gibi, bu anlamsızlık içinde insanın yaptığı, yapacağı kendi
buluşlarını da anlıyoruz.
İrlandalı şairin
seslenişinde anlatmaya çalıştığı gibi; “ Yaşam, tüm insanları eşit tutar. Ölüm,
seçkin olanı ortaya çıkarır. Uyanmak, en mutlu rüyadan bile daha mutludur.”
B. Show bu
seslenişini yaparken, Remarque de dünyaya,
dünya klasiklerine bir armağan şeklinde bıraktığı eseri; savaşı, savaşın
insanın içindeki insanı gözler önüne seriyor. Yani bizleri. Her gün başka
dünyalarda veya başka bölgelerimizde aynı savaşın, savaşların olduğu bu
zamanda, duygularımızı, duyarlı hale getirmek veya getirmemek, yine bizlerin
tercihi olacaktır.
Sorumsuzluk Belgesi
dedim ya; insan bunu duyup, düşününce içi bir hoş oluyor. Bir insanın veya
insanlığın her türlü nezaket içinde; kurallara, kanunlara uysalca uyup
özveriyle yaşarken, bir türlü yeterli önemi, önemsenmeyi, saygıyı görememesi
tam da burada Sorumsuzluk Belgesini hatırlatıyor.
Nedir bu belge?
Remarque’nin eserinde
geçiyor. Savaşta başından yaralanan, zaman zaman ne yaptığını bilemeyen er;
Sakat yedeklerden Josef Hamacher, diye dile gelen karakter.
Hastaların, ağaran
kemikleri, kanayan yaraları o kadar çoktur ki; alışılmışlık, duyarsızlık ve
duygusuzluk yaratmıştır. Ölüm ve yaralılar savaşın midesinden kusarak çıkardığı
birçok insanın vahşet, iğrenç diyebileceği, kan, pislik ve dehşet taşır
taşımasına fakat bir süre sonra kanıksanma da başlar.
Sanatçılar
fikirlerini anlatmak için komediye de başvururlar. Ciddiyetin önemsenmediği,
ciddi bulunmadığı veya bir başka formül aranırken bu çere üretilir. Bazen
şairler, bazen yazarlar, karikatüristler veya sıradan insanlar bu yola
başvurur.
Batı Cephesinde Yeni
Bir Şey Yok, eserin yazarı da kanın, canın, insanlığın oluk oluk aktığı bu
eserde komediye; kara mizaha başvuruyor. Bu başvuru içinde ortaya şu diyaloglar
çıkıyor;
Hastane savaş yaralılarıyla doludur. Bazı hemşireler her
sabah dua etmektedirler. Dini inançlara saygının gereği yazar bu işin iyi
niyetle yapıldığını anlatır. Yaralıların oda kapıları açılır ki duadan onlar da
faydalansın.
Bu fayda
düşünülürken, yaraların sızılarından, ağrılarından yeterince uyumamış hastalar
sabah karşı biraz dalmışlardır. Uyumak isterler ama ne mümkün! Hemşireler
dualarını inanmışlığın hırsıyla okurlar.
Tam da bu anda,
koridora bir şişe fırlatılır. Yaralıların kovuşundan atılmıştır. Kapının
kapanması, sesin kesilmesi istenmektedir. Hemşireler bu davranışı müfettişe şikâyet
ederler. Gelir ve sorgular;
Kim attı bu şişeyi?
Ben! Sen kimsin? Sakat yedeklerden Jossef Hamecher! Hameecher’in Sorumsuzluk
Belgesi olduğu için suçu üzerine aldığını görüyoruz.
“ O zaman herkesin
aklı eriyor. Böyle bir belgesi olan her aklına eseni yapabilir. Pek keyifliyiz.
Aramızda bu Josef Hamachar oldukça her şeyi göze alabiliriz.”
Bir kez daha
anlamalıyız; savaş her daim kılık değiştirir. Eğer ki insanlar kıyılıyorsa;
bazen bedenen, bazen Ruhen; canlı ve doğa da aynı akıbeti yaşıyorsa aramızda
bulunacak cesur olan herkesin önemi büyüktür; Sorumsuzluk Belgesi olanların
dahi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder