Kamera; Güven
YAZ DEDİ OKURUM
Beni ne zaman görse,
gülümseyen bir yüz. İlk önce gülümsedi; sonra elimdeki dergiye baktığımı
görerek biraz bekledi. Ve hafif, uzattığı başının gülümseyen yüzüyle; “ bugün
Bekir Coşkun’un yazısını oku! Sende bir yazı döşe!” Dedi ve gitti.
Bana niçin Bekir
Coşkun’u önermişti? Beni Coşkun ile aynı düzlemde mi buluyordu yoksa yeterince
siyasi yazılara zaman ayırmıyor olmam adına nazikçe hatırlatıyor muydu;
bilemiyorum…
Elbette, gülümseyen
bir yüz, istikrarlı bir gülüş önemsenir. Ben de onun söylediği gibi Bekir
Coşkun’un “oku” dediği yazısına yöneldim. Coşkun, köşesinden şöyle sesleniyor;
“ Cumhuriyeti yıkmazsınız çünkü Cumhuriyeti yıkmak için de
Cumhuriyete ihtiyacınız olacaktır.
Cumhuriyeti
yıkamazsınız…
Çünkü bir köy kahvesine git, onu kuran Mustafa Kemal’e
küfret…
Anlarsın…”
Coşkun, bu ülkede
yaşayan en uygar insanın yaptığını yapıyor; korkusunu, moralsizliğini, edebi
öfkesini bu şekilde dile getiriyor.
Sabahın tenhalığında
gülümseyen yüzeyle bana “oku” diyen okurumu dinleyip, içimden teşekkürü de borç
bilim, uzun zaman ihmal ettiğim, hür fikirle cesur, bilgili, görgülü ve aynı
zamanda taraflı yazarlara da göz attım; bir şeyin tarafı olunacaksa,
Cumhuriyetin, Hürriyetin, Adaletin, Bilimin, Sanatın tarafı olmamı düşünerek, düşleyerek…
Yaşar Nuri, ilahi
adalete inanmışlığını, yaşamın gerçekleriyle harmanlamış, yaşama yansıyan hükumetin
tipik uygulamalarına görkemli bir sesleniş yapıyor;
“ Fazıl Say’ın eserlerini Cumhurbaşkanlığı korosunun
listesinden çıkarmışsınız. Size yakışanı yapmışsınız. Siz onun eserini listeden
çıkardığınız sırada o, Pekin’de konser veriyordu. Her konser verdiği yerde
biletler birkaç gün önceden bitiyor.
Bu öldüren ruh hali… Öfkeniz sizi öldürüyor…”
Yaşar Nuri, bilginin,
öğrenmişliğin en hakiki olanı yapıyor; dur-durak bilmeyen, şüphe, güç gösterisi
yapmaktan kurtulamayan iktidara, Maun suresini hatırlatıyor!
Şüphesiz her gün
Kur’an surelerini ağızlarından düşürmeyenler bu önemli uyarıyı da iyi
biliyorlar. Ama bakmak, görmek ve kendi beyninde onu anlamlandırmak; esas püf
noktası orada! Sana, bana, ona göre
değil; biricik adalete, biricik ilme göre netleştirilmesi gerektiğinin
çığlığını atıyor.
Yaşar Nuri, Maun
Suresini hatırlatmakla çok önemli bir şey yapmış. Bir başka şey daha
hatırlatıyor; Zeynep Oral’ın daha önce köşesinde yazdığı bir makaleden alıntı
yapıyor;
“ Bilin ki, korkunç
bile değilsiniz! Sadece gülünçsünüz! Dünyanın alay konususunuz! Parmak-la
gösterilen ucubelersiniz.”
Hasan Cemal, Tutsak Akıl, Özgür Akıl’dan söz
ediyor. Bir ağıt, bir destan gibi; zorla ezberletilen tarihe, zorla seçilen
özgürlük sloganlarına özgürlük, akıl adı altında sarılmaların ne büyük
yanılgıları olduğunu; yutkunarak anlatıyor.
Mahmut Övür kendi
köşesinden Kürt siyasetçilere açık mektup, diyerek sesleniyor;
“ Bırakın 90 yıllık Cumhuriyetin yasak yıllarını, çok uzağa
gitmeye gerek yok,90’larda bu ülkede neler yaşandığını herkes biliyor,
özellikle de bugün yaşayan Kürt siyasetçiler. Bu yüzden, Ahmet Türk’ten, Leyla
Zana’ya, Hatip Dicle’den, Sırrı Sakık’a, o günleri iliklerinde hisseden tüm
siyasetçilerin şu soruyu sormasında yarar var.
Nereye gidiyoruz?
Konjonktür el fırsatlara göre mi davranacağız, yoksa bir arada yaşama
becerimizi dikkate alarak yeni bir yaşam mı oluşturacağız?
Çünkü bin yıldır
birlikte yaşayan, son yüzyılda ise iç içe geçen farklı bir Türkiye toplumundan
söz ediyoruz.
İstanbul’a Mardin’in,
Diyarbakır’a İzmir’in, Şanlıurfa’ya Trabzon’un kader ortaklığını siyasi
vizyonunuzun bir parçası yapamıyorsanız, siyasetinizle bir sorun var demektir.”
Yaz, dedi okurum.
Yazmadan önce okumanın, ülke gidişatını takip edenlerin fikirlerini almanın erdemiyle
yazdım bende; bu ülkenin ne kadar huzura ihtiyacı olduğunu bilerek, isteyerek
yazdım; içimdeki sınırları, sınırsızlığa adanmış olarak yazdım…
Ben ne yorum yazayım sevgili Güven yazmayı hiç bırakmayın..bir zamanlar ne çok yazardım ama nedenini bilemediğim bir körelme oldu eskisi gibi yazamıyorum.. bu kadar güzel bir yazıya yorum yazamamkiiiii dilerim kalemin hiç durmasın ...yaz yaz yine yazmaya devam diyorum...sevgi ve dostlukla..
YanıtlaSil
YanıtlaSilHoş geldin Bilge Hanım. Bazen her insan,duyarlı,hassas bedeni bakıma alır. Coşkunun,yaşam inancının yüksek itenekle devam etmesi için... Ama bir tek şartla; küsmeden, paslanmaya izin vermeden;zaten,büyük sistemin istediği o; doğallığı kaybet,emre itaat et ve bir kenara çekil,kaderine razı ol...Dostlukla...
Keşke insanlar insanca yaşamayı ve yaşatmayı öğrenebilse işte o vakit huzur kendiliğinden gelirdi.
YanıtlaSilSevgili Güven paslanmaya küsmeye kenara çekilmeye karekterim asla izin vermez...şu anda gözlem ve irdeleme yapıyorum..biraz dinginlik ihtiyacı hissediyorum..sevgi ve dostlukla...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Bilge Hanım;elini sımsıkı,sıkarak..
YanıtlaSilHamiyet,tabiatta ki dinginliğe bir bak;her türlü oluşum,zıtlık;ama yaşam dengeleri adına,her daim değişimlere uyum sağlayan,ışığı,nemi görüp,bir şekilde devam ediyor mevsimlere..
YanıtlaSil