Kamera; Güven Tekirdağ
Hıfzı Topuz;buluşma anı;içe taşınmış şeylerin dışa sunulma anı...
Kamera; Güven Tekirdağ
Hıfzı Topuz
Kökler,derine ve daha derine...
Hıfzı Topuz - Tekirdağ
Yarınlar dedi, Fikret de yarınlar demişti;
bitmeyen yaşamın, devam eden ümitleri...
Kamera; Güven Tekirdağ
METİN FEYZİOĞLU
Yüzleşmeyi seviyor. Polemiği sevmiyor. Soyut şeylerden
çok somut olaylardan besleniyor; vicdanı sağlam;
deposu dolu...
BİR ÇINAR ve BİR FİLİZ
Tekirdağ Kiraz
Festivali yarım yüzyıldan bu yana devam ediyor. Üzülerek söylemeliyim ki
festival olmaktan çok harika bir panayır gösterisidir. Dışarıdan gelen
kirazların şehrimizi temsil etmesi, bol traktör tanıtımlı bir şey…
Yapılan bir şey
varsa, ne kadar eksik olursa olsun, içinde insan ve emek dolaşıyorsa, faydaları
da çok oluyor. Festival nedeniyle ilk günü; kültür çadırına ülkemizin iki
önemli değeri geldiler. Birisi, Hıfzı Topuz; çoktan görkemli bir çınara
erişmiş. 91. yaşının içinde olmasına rağmen derin hafıza, güçlü ses, kömür
kömür bakışlar; yeryüzü cennetinin istilasına karşı duran bir komutan gibi…
Diğer önemli konuk;
ülkemizin en taze filizi; hukuk alanında, hak ve adalet diyarında; uygar ülke
olma özlemiyle haykırıyor. Bu kişi, Metin Feyzioğlu’dur. Hıfzı Topuz’un
yaşamışlığının tam yarısında; taze bir filiz gibi toprağını delip yeryüzüne
fışkırıyor. Güneşi, suyu, toprağın minerallerini minnet ile kabul edip, aç
gözlülüğe, hukuksuzluğa, büyük insan gururuna meydan okuyan; bir o kadar nazir,
bir o kadar usta…
Metin Feyzioğlu
konumunu, insan olarak bulunduğu yeri çok iyi bilenlerden; bu ülke sevdalısı
olanlardan birisi; belki de en iyilerinden de birisi. Beyaz kültür çadırına
toplanmış olan büyük kalabalık, ona kurtarıcı gözle bakıyordu. Onun sert
konuşacağını sanıp, alkışa susamış ellerini hazır etmişti büyük çoğunluk. Ama o
taze filiz, göğe yükselen bilgi fidanı, siyasi söylemlere itibar etmedi.
Peki, ama ne yaptı?
Tekirdağ insanını
gerçekler ile yüzleşmeye davet etti. Birçok siyasetçinin, arkadaşın, dostun
yapmadığı şeyi!
Tekirdağ,
İstanbul’un arka bahçesi oldu, dedi; niye? Büyük göçler kontrolden çıktı, dedi
niye? Mustafa Kemal’i yeterince anlamadığımızı hatırlattı. Onun en önemli
devrimi, üniformasını çıkartıp sivillerini giymesiyle başlamıştır gerçeğini
hatırlattı.
Hıfzı Topuz, o büyük
çınar, bakışlarındaki insana güven, yüksek mücadele isteği hiç sönmemiş yazar;
her ne kadar ben emekli oldum dese de; uygarlık savaşına gidiyoruz desek; en
önde koşacak kadar sağlam duruyor bedeni.
Hıfzı Topuz anılardan
söz etti. 15 yaşında 1937 yılı Mustafa Kemal’in İstanbul'a, Pendik ilçesine
geldiği gün onun elini sıkmanın heyecanını tıpkı 75 yıl öncesiymiş gibi yine
hissederek anlattı.
Hıfzı Topuz'a
kitaplarını imzalatmak için yaklaşanlar da tıpkı onun Mustafa Kemal’in elini
sıkarken duydukları heyecanı duyumsadılar, o çınarın ellerini sıktıkları anın
yüksek duyumsamasını yaparlarken.
Hıfzı Topuz’u
dinlemeye gelenler arasında tanıdık yüzler de vardı; şair Zahit Güney, eğitim
ve kültüre adanmış yaşamın dik duruşlu kadını Gömeç Göçmen, arkadaşım Metin hep
oradaydık.
Hıfzı Topuz Fransız
yazarın sözünü son nefese kadar hatırlatacağı o seslenişi hatırlattı;
“ Ben, yarınlara
güveniyorum; her zaman…”
Yarınlar, insanın en
güzel ümididir. Geçmişin malzemeleri, bugünün yüksek mühendisliği ile büyük
projeler yapılırsa kesinlikle yarınlar, çocuklarımız ve son nefes anı, şüphesiz
bir güzel oyunun kapanışı; son uykuya, geçişin zarif şölenine döner.
Metin Feyzioğlu,
kinden, gururdan, cehaletten arınmış; çoktan… Hukukun bilgisiyle, vicdanın
adaletiyle, uygarlığın yenilikleriyle beslenmiş; duruşundaki güven verici
insani belirtiler insana, halkına düşkün, akıl ile hukuk, adalet ile beslenmiş
yöneticilere ne büyük ihtiyaç duyulduğunu anlatıyordu.
Göçlerin teşhisi
belliydi. Feyzioğlu da bunu söyledi. Toprağını ekip-biçip aldığı üründen
geçinemiyorsa kişi, yaşadığı yerde malının ve canının güvencesi de yoksa
göçecek elbet. Ve dünyanın en güzel şehri İstanbul da bu göçlerin korkunç
yağmasına, paylaşımına sunulacak…
Halkçılık ilkesini
üzerine basa basa anlattı Feyziğoğlu. Ziraat Bankasının, Halk Bankasının bu
amaçla kurulduğunu, çiftçinin faizler ile yok edilmemesi için bu bankaların
öncülük etme görevleri olduğunu bir kez daha hatırlattı; yüzleşme ile meşgul
olan şehir insanıma.
Ve en önemlisi, diğer
insanlara, şüphe, gurur ile başkalarının yapıştırdıkları etiketlerle bakmamamız
gerektiğini, kendi yüksek irademizi ortaya çıkartacak, kendi düşüncelerimizin
ön planda olması gerektiğini ısrarla vurguladı.
Hıfzı Topuz elbette
ümitler adına “yarın” dedi. Fikret de aynı seslenişi; “ Yarınlar senin; senin
bu devrim, bu yenilik/Her şey senin değil mi zaten?/Sen ey gençlik, ey umudun
güzel yüzü, işte karşında aynan…” yaptı.
Metin Feyzioğlu da
kendi seslenişini daha işin başında bugünü yaşama heyecanı sönmemiş bir fidan
coşkusu içinde seslendirdi;
“ Yarınları inşa etmek için bugünleri iyi anlamalıyız! Dün
yapılanlar yanlıştı; bugün de yanlış! Dün bir bayan örtülü diye işe
alınmıyordu; bugün başı açık diye!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder