Kamera; Güven Tekirdağ
ERGUVANLAR ÇİÇEK AÇIYOR
Baharın duyurusunu erguvanlar da yapıyor, mor, mavi, pembe çiçekli zarif erguvanlar. Bir zamanlar
Bizans'ın, sonra İstanbul’un simgesi haline gelen, efsanelerin dilden dile
aktarılışında da var olan güzel şeyler…
Yakın zamanda çıkan
bir araştırma makalesinde insan burnunun sanıldığından çok daha fazla koku
algıladığı tespit edilmiş. Şimdi dikkat; burnumuzun algıladığı koku miktarı 1
milyar. Bir milyar farklı kokuyu algılayacak muhteşemlik içindeyiz.
Kokular hakkında
yapılan açıklama onların ne kadar karmaşık olduğunu da anlatıyor. Sadece gül
çiçeğinin 275 farklı bileşimden oluştuğu biliniyor. İnsan mucizesi sadece
kokularla sınırlı değil; aynı zamanda 7,5 milyon farlı rengi görebilir, 340 bin
farklı sesi duyabiliyor.
Dostlarım, insan;
yani sizler işte böyle bir mucizesiniz. Elbette bu mucizenin bir parçası
olarak, Tekirdağ'ın aylak bahar gününde, uçurtma şenliklerindeki çocuklar gibi
sevinçli çıktım sokağa, caddelere. Çünkü kırlardan kokular geliyordu, beton
yığını, mimari özürlü şehrimin meydanlarına.
Poyraz, tam bir deli fişek,
eski günlerdeki gibi esiyor. Kırlara biraz daha yaklaşınca erguvanların da
çiçek açtığını gördüm. Kirazlar, çiğdemler, laleler gibi… Tekirdağ Gençlik Spor
İl Müdürlüğünün bünyesinde bulunan yüzme havuzu ve Atatürk Spor Salonu,
kırların hemen başladığı, çim kokularının, çam, buğday, erguvan kokularına
karıştığı yerde bulunuyor.
Şüphesiz ki bu
yatırım insan denen canlının kahve köşelerinin kuytularından, dedikodunun hiçliğe düşüşünden kurtulmasına, kendi cevherini, yüksek algıların bize sunduğu
muhteşem hazineleri fark etmeye yardımcı olacaktır.
Olimpik yüzme
salonuna gittiğimde çeşitle yaş aralıklarında onlarca çocuğun; kızın, erkeğin
yüzme dersi aldığını izledim. Salon görkemliydi görkemli olmasına ama bana ait
olan ısı tercihinin çok üzerindeydi. Bir saat kadar anca dayana bildim;
çocukların küçük kurbağalar, balıklar gibi yüzmesine.
Hemen bitişikte
bulunan Atatürk Spor Salonuna gittim. Çok amaçlı kullanıma açık 1500 seyircili
güzel bir bina. Masa Tenisi Müsabakaları yapılıyordu; heyecan dorukta, top ile
raketin esrik kavgası yaşanıyordu.
Şehrimin, ülkemin
bitmeyen kavgalarını da irdeleyerek, yeni yatırımların sadece bir avuç insana
hizmet sunmasını, şimdilik bir kenara unutmadan bıraktım. Yürüdüm, erguvan
kokulu 100. Yıl Mahallesinde. Buraları kötünün iyisi şehir kokuyordu; daha
bakımlı evler, evlerin bahçelerinde yeşil, pembe, mor, beyaz, sarı çiçekli
ağaçlar…
İnsan bedeninin
mucizevî koku alma algılarına minnet duyarak, bahçelerden sarkan erguvanları
kokladım; tıpkı çocukluk günleri gibi, bahçemde beslediğim, büyüttüğüm ve
koklamaya doymadığım erguvanların mor kokusu…
Bitmeyen
insan-insanlık kavgaları devam ede dursun; Türk insanı da anlayacak evrenin
büyük ritmini; bilginin, sanatın, felsefenin, sevginin o muhteşem evrensel
gücünü… Bu Cumhuriyet o bilgilerin, o kokuların, o seslerin, o renklerin
ışığında, mimarlığında kuruldu. O yüzden, burnunuza dokunurken, gözlerinize
bakarken, kulaklarınızı algılarken, kendinize minnet ile bakın; bir milyar
kokuyu algılaya bileceğinizi bilin! 7,5 milyon rengi, 340 bin farklı sesi
görüp, duyabileceğinizi unutmayın! İşte, mor renkli erguvanlar; onlara usulca
dokunun, küçük bir çocuğu, yeni doğmuş bir bebeği, zarif sevgiliyi koklar gibi
koklayın; incitmeden…
Bir not, bir yazı
geldi aklıma; kadim zamanlardan;
“ Ötekiler belki daha iyi söyleyebilecek bu şarkıyı”
Bu şarkı, kokuların,
renklerin ve seslerin şarkısıdır; tabiatta ve insanda en bulunan şeyler;
hoyratlığı, kabalığı, cehaleti bir kenara bırakmanın çoktan zamanı geldi; çünkü
hayatımız, kokular, renkler, sesler kadar değerli; dokunun güzel kokulu mor
erguvanlara; dokunun şehriniz Tekirdağ'a; sevgiyle, saygıyla…
Güven Serin
Gençlik ve talebeliğimizi anımsatan ve sevdiğimiz erguvanı sizin üslubunuzdan okumak keyifliydi, teşekkürler Güven.
YanıtlaSil
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Mehmet Osman Bey;erguvan çiçeği,tıpkı,karanfil,gül,yasemin gibi sevdiğim bir çiçek