Konyaaltı Antalya
Akdeniz bir enstrüman gibi kullandığı çakıl taşları,
bir kaplıca duyarlılığında dokunuyor insanın bedenine.
KİRLİ ARAÇLAR
Araçlar da insanlar
gibi kirlenirler. Onlar da bakıma, yıkanmaya, temizlenmeye ihtiyaç duyarlar.
Araçlara olan özencimin azalması, belki de ona istediğim gibi bakamayacağım bir
garajımın, bahçemin olmayışının da etkileri olduğunu biliyorum.
Sahip olduğumuz
eşyalar, araç ve mekânlar aslında bizim yaşam içindeki görgümüzü, bilgimizi,
aydınlığımızı da gösterir. Bir eşyanın lüks olmasından çok, insana özgü
paylaşım ve bakımların, uyumların birlikte diğer insanlara verdiği bir parça
güven ve tebessüm ile fark edilir.
Her sabah yürüdüğüm
caddenin dükkânlarından birinin önüne yanaşan siya araç her geçen gün,
kirlenmeye, siyahtan griye, sarıya dönüşmeye devam ediyor. Gün karanlığın
içinden sıyrılırken araç da de sürücüsü ile birlikte her sabah aynı saatte aynı
dükkânın önüne park ediyor. Sürücüsü genç bir adam! Aracın sürücüsü olmaktan
dolayı kilolarına rağmen oldukça gururlu ve pehlivan görüntüsü içinde yürüyor.
Öyle ya, kocaman araba onun emrinin altında; o ne derse yapıyor; bir de kendi
kendini temizlese! …
Siyan arabanın
sürücüsüne dikkatli baktığımda, uykusuz şiş gözlerinde, beş on günlük sakalında
araç ile aynı kaderi paylaştığını da anladım. Gösterişi, göstermeyi ve daha
büyüğe sahip olmanın yüksek baş döndürücüsünü seven bir halkın bireyleriyiz.
Genç adamın da, bu gösteriş çilesi içinde kendine bir oyuncak edinmesi, her
türlü borç, harç ve vergi ve sorumluluklar karşısında zorlansa da değer… En
azından, geçici de olsa alınan hazlar, atılan büyük çalımlar oldukça önemli!
Bazılarının yaptığı
işle ilgili olarak kullandığı araçların kirli ve bakımsız olmasını anlarım.
Özellikle arazi araçları için, geçici bir durumdur. Bazılarının da sahip
oldukları araç sayısı birden fazladır; onlar hangisine bakacaklarını
şaşırdıkları için ve bazı araçlarını gözden çıkardıkları, o araçları kirli ve
hoyrat kullanmalarına neden oluyor. Bu insanları da anlıyorum; büyük
midelerinin büyük iştahları ve teknolojinin harika araçlarına meydan okuma
istekleri, zenginlikleri, ukalalıklarıyla orantılıdır.
Fakat yolumun
üzerindeki siyah aracın düştüğü, hatta düşürüldüğü bu zavallı durumu bir türlü
anlamıyorum. Ona sahip olan genç adamın arazi işi yapmadığını, yapsa da her
sabah gelmek zorunda olduğu şehir merkezindeki işyeri olması nedeniyle araç ve
kendisinin bakımlı olmasını isterdim. İnsanlara, kullandığımız ve sahip
olduğumuz eşyalara saygının, ruhumuzdaki zarafetin ayrıcalığıdır diye
düşünüyorum.
Kabalık, hoyratlık,
kirlilik ve bakımsızlık o kadar arttı ki, sanki yaşamın değişmez parçaları
gibi; estetikten, duyarlılıktan yoksun evlerden, bahçelerden, insan
kılıklarından ve sahip olduğumuz araçların bizim ile karakter sahibi olmalarına
kadar her şey lüks ve gereksiz gibi algılanıyor.
Hazin bir toplumsal
sorun; algıladığım, tespit ettiğim görüntüler-gösteriler. Sınırlarımızın
kontrolsüzlüğü, medeniyete uyum adı altında sadece ithal ve taklit merakımız,
sanat ve felsefeden, bilimden öcüden korkar gibi korkmamız; kirliliği,
hoyratlığı, haksızlığı kurnaz bir zenginlik gösterisi haline getirdi; ne büyük
bir yanılgı, insan ruhunun temizliği, doğa ile sonsuza uzanan değerli uyum
adına…
Estetik de, güzellik de, yürekler de tozlandı, hatta çamurlar altında...
YanıtlaSil
YanıtlaSilGünaydın Hamiyet. Hep düşünürüm,bataklıklarda bile doğan o güzel Nilüfer çiçeklerini;yeşilin üzerine beyaz,beyazın içine sarı;bir şey anlatın;döngünün,değişimin baş döndürücü gizemli şeyini...