Kamera; Yunus Ganoslar-Tekirdağ
bilgeliğe inanmam
hiç bilge görmedim
bilge olarak
kendimi icat ettim
kimsesizler mezarlığı da
dolu ağzına kadar
karşı çığlıkların
ayyuka çıktığı oradan
toprak altından
kendimi icat ettim
sokaklarda yürüyen biri
ne diyordu herakleitos zibidisi
bir insan çok iyi ise bin kişidir
inanayım mı
ben de bin kişi miyim
hiç bilge görmedim
bilge olarak
kendimi icat ettim
kimsesizler mezarlığı da
dolu ağzına kadar
karşı çığlıkların
ayyuka çıktığı oradan
toprak altından
kendimi icat ettim
sokaklarda yürüyen biri
ne diyordu herakleitos zibidisi
bir insan çok iyi ise bin kişidir
inanayım mı
ben de bin kişi miyim
Leyla Erbil-Saygı,özlem ile...
KORKU ve UTANMA
Daha doğar doğmaz
korkular ile tanışırız. İlerleyen zamanlarda bilinçaltımıza ekilen en önemli
tohumlardan birisi de utanma, oldu. Korku ve Utanma yaşamın ilk yıllarında
ekildi mi bir daha kökünü kazımak mümkün olmuyor. O yüzdendir ki doğru dürüst
konuşamamanın, anlaşamamanın ülke insanlarıyız; şüphelerin, büyük öfkelerin
veya inanılmaz pişkinlikler in, suskunlukların yaşamlarını sürüyoruz.
Günümüzün insanları
çocuk yetiştirme yönünden bir parça yol aldılar gibi görünse de bir arpa boyu yola
benziyor. Genç bir erkek veya kadınla karşılaştığımızda, ya; utanmanın en
yüksek gösterisini yapıyor; ya da pervasızlığın zirve yapmış halini…
Şüphesiz, yaşam
deneyimlerle, kendi kendimize güvenme, anlam ve değer kazanacaktır. Erasmus bu
konuda oldukça iyi irdeleme yapan filozoflardan birisidir. Bu yüzden biricik
kitabı Deliliğe Övgü defalarca okunup, okunduktan sonra süzülen her damlayı
pratik yaşama hediye etmeliyiz; yaşımız ne olursa olsun, hangi korkular,
utanmalarla donatılmış olursak olalım…
Erasmus Deliliğe Övgü
Kitabında belki de yaşamı bir parça daha önemli kılma adına, detaylardan büyük
eserler yaratma adına sesleniyor;
“ Kudretimle
ustalığımı övdükten sonra, ihtiyatlığımı övmeye koyulursam ne dersiniz? Bana,
‘iyi diyeceksiniz, ihtiyatın delilikle birleşebileceğini kanıtlamak, suyun
ateşle karışabileceğini kanıtlamaktır.’ Fakat beni şimdiye kadar dinlediğiniz
kadar dikkatle dinlerseniz, bunu da başarabileceğimi umuyorum. İlk önce,
ihtiyat deneyimden ibaretse, ihtiyatlı gibi şanslı bir unvana kim daha
layıktır; korku ya da utanma yüzünden hiçbir şeye teşebbüs edemeyen bilge mi,
yoksa utanma olmadığından tehlikeyi de hiçbir zaman görmediğinden, aklından
geçeni pervasızca yapan deli mi?
Burnu daima eskilerin kitaplarına yapışık
bulunan bilge, ancak ustalıkla bir araya getirilmiş boş kelimeler öğrenir; bana
öyle geliyor ki, deli, tersine, talihin bütün heveslerine maruz olduğundan,
başarısızlığın ortasında gerçek ihtiyatkârlığı öğrenir. Homeros, her ne kadar
kör idiyse şu sözü söylemekle, bunu pekiyi gördüğünü anlatmıştır: ‘ deli kendi
zararına olarak, bilge olmayı öğrenir.’ Zira eşyayı insanın iyice tanımasına
engel olan özellikle iki şey vardır; biri, insanın ruhu önüne perde çeken UTANMA,
öteki, tehlikeyi gösteren ve büyük eylemler yapmasına engel olan KORKU. Oysa
delilik bizi bu iki şeyden mükemmel surette kurtarır. Utanma ve korkudan kesin
olarak vazgeçmiş olanların kendilerine ne kadar çok fayda sağladıklarını
hisseden pek az kimse vardır.
Belki her şey
hakkında doğru bir fikir edinmekten ibaret olan bu ihtiyatlığı tercih edecek
kimseler bulunacaktır; fakat çok rica ederim, dinleyiniz, insanın bu erdeme tam
olarak sahip olduğuna inandığı zaman bile ondan ne kadar uzak olduğunu göreceksiniz.
Belki diyeceksiniz
ki, fikrimi burada fazla filozofça anlatıyorum; pekâlâ; şimdi sizinle daha açık
konuşacağım.
Bir krala, pek
zengin ve pek kudretli bir ölümlü gözüyle kim bakmaz? Ama onun ruhu itibara
layık hiçbir sıfatla süslü değilse, sahip olduğu şeylerden memnun değilse, o gerçekten
pek fakir değil midir? “
Görünen o ki, daha
aile içinde başlayacak öz güven ve yaşam pratikleri; bir hayvanın yavrusuna
gösterdiği gibi, sabır, şefkat ve öğretilerle, deneylerle dolu olmalıdır.
Korkuların, utanmaları, yasakların çocukları, muhteşem dünyanın köleleri
olacaklardır; unvanları ne olursa olsun…
Korkuyu ve utanmayı
yenmek için “deli” olmak zorunda değiliz. Aklın, öğretilere, deneyimlere
ihtiyacı vardır. Deneyimler, kayıpları da getirse, hüzünleri de doğursa; bize
sunacağı harika bir şey var; YAŞAM… Özümseyerek ortaya çıkmış yaşamın hiçbir
unvana boyun eğmeyeceğini, hiçbir zenginliğin kölesi kalmayacağı görülecektir
işte…
Merhaba ilginç bir tahlil ..ellerinize sağlık..insan=korku utanma,delilik, bilgelik,ukalalık ..güven kardeş yaz yaz bitmez..kendini çok akıllı sananları acaba hangi katagoriye dahil edebiliriz???sevgi ve dostlukla..
YanıtlaSil
YanıtlaSilMerhaba Bilge. Bitmez elbet;evrenin icadı olan insan;kendi icadı olan sözcükleri ve anlamları hep var edecek;belli! Sanırım kendini akıllı sananlar,büyük gurur,büyük çalım kulübü üyeleri olmalı :))