Kamera; Güven Tophane Amire
DÖNÜŞÜM
Dönüşüm, Franz
Kafka’nın eserinin ismidir. Dönüşüm adlı çalışma, edebiyat üzerine çalışma
yapanlara göre; “, “anlatım sanatının gerçek anlamda doruklara ulaştığı bir
yapıttır.” Küçük burjuva çevrelerinin tiksindirici aile ilişkilerini, en ince ayrıntılarına
kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini
çoktan yitirmiş olan akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını
dile getirir.”
Kafka’nın eserindeki
başkahraman Gregor Samsa’nın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir
çarkın dişlisiyken, boyun eğen, kuralların, geleneklerin içinde sessizliğe
gömülü yaşarken, değişim geçirdikten sonra böceğe dönüşmesi ve böceklerin
yazgısı olan dışlanma ile karşı karşıya gelişini de anlatır.
Kafka’nın kahramanı
Gregor Samsa ve ona benzer yaşamlar, bir böceğe dönüşüm olmasa da, yaşam
serüveni içinde değişen, kaybeden, zayıf ve hasta duruma düşen milyonlarca
insanın başına gelebilecek, hatta gelen şeyleri edebi bir dille ama gerçeğin
esintisini bedenimde hissederek okudum.
Yazarlar, şairler,
ressamlar işte bu yüzden önemlidir; toplumun yitirilen insani değerlerini,
makineleşen, ruhunu kaybeden; değişimler karşısında bütün metanetini,
merhametini, sevgisini kaybedip, öfkesine, basit günlük çıkarlarına kul-köle olabileceğinin
işaretini, senaryolarını anlatırlar.
Gregor Samsa’nın bir
sabah uyanınca her sabah yaptığı gibi telaşla kalkıp işine gidecek trene
yetişmek isteyince böcek olduğunu öğrenip gidememesi, böcek haliyle ailesi
tarafından dışlanması muhteşem bir geçit töreni gibi beynimde, benimle birlikte
şehrimin sokaklarında, caddelerinde, girdiğim marketlerde, spor yaptığım
kortlarda, sohbetlerimde; hemen hemen her yerde…
Girmiş olduğum
marketten alış-veriş yaptıktan sonra alışa geldik hızla dışarı çıkma girişimim
gerçekleşmedi. Hemen önümde oldukça yaşlı bir kadın da çıkmak için ağır ama
ürkek adımlarla ilerleme çabası içindeydi. Marketten caddeye açılan kapının
sadece iki basamağı olmasına rağmen yaşlı kadın, kapının girişinde ağır yürüyen
bedenini yürümez hale getirdi. Belli ki sağlıklı ve genç bireyler için çok
basit olan iki basamak, onun için oldukça zor bir iniş olacaktı.
Yaşlı kadın korkuyor
olmalı! 5-10 saniyelik bekleme süresi onun arkasındakileri sanki birkaç saatlik
bekleme sıkıntısına soktu. Hıza alışmış bedenim yaşlı kadının hatırına
yavaşlamanın bıkkınlığı içinde ve onu rahatsız etme korkusuyla bende durdum.
Yaşlı kadın, iki basamağa ayağını atmamakla ısrar ediyordu. Israrı bir süre
sonra anlaşıldı; onu taşıyan ayakları, aşağı ve yukarı çıka bilme gücünü
yitirmişti; belki de başından geçen kötü bir hadise yüzünden, artık daha
temkinli adımlar için yavaşlamayı öğrenmişti.
Yaşlı kadın, yoldan
geçenlere yönelik seslendi;
— Evladım
be bana biraz yardım edebilecek misiniz?
Bu seslenişi duyar duymaz, yaşlı
kadının yanında yavaşça sıyrılıp, ilk yüz metreyi en iyi koşan şairin kahramanı
gibi kadının yardım isteyen eline elimi uzattım. İki dostun, özlem gideren iki
akrabanın birbirine sarılan bedenleri gibi iki elin sımsıkı sarılışı; yaşlı
kadının sıcak ruhuna, bakışına inat soğuk eli aklımdan hiç çıkmayan Gregor
Samsa’yı, bir sabah dönüşüm yaparak böceğe dönüşen insanı getirdi. Alışa gelmiş
yaşam biçimi içinde, yaşamın diğer çığlıklarını görmeden, duymadan, hatta
bilmeden yaşama kulaç atarken, derin suların fırtınalı zamanlarda baş başa
kalınca, insani bir yalvarışı, yardım isteyişi irdeledim…
Bazen beş on saniye duraklamak bile bizi
ürkütüp, geç kalmışlığın içinde korku ve paniğe yol açıyor. Makinenin büyük
çarkı içinde milyarlarca dişliden birisi olmayı, sürekli boyun eğip, itaat
etmeyi, mahalle, gelenek, akraba baskılarıyla insan kılığından çıkıp başka
dönüşümlere teslim olmayı yaşam haline getirdiğimiz ortadadır. Bütün ahlaki,
insani, hukuki değerler bilinirken dahi her gün insanlar ölüyorsa, çocuklar,
kadınlar öldürülüyorsa, savaş çığlıkları hiç durmadıysa; söylenecek çok şey
yoktur…
Bende Gregor Samsa’yı, ona ruh veren Kafka’yı
bilmenin insani huzuruyla Aşiyan mezarlığında büyük bir sükût içinde sevdiği
İstanbul’a, boğaza bakan Attila İlhan’ın İstanbul Ağrısı şirini mırıldanmak
istedim;
Sen eğer yine İstanbul’san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ibneler eğer
beni aldatmıyorsa.
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya
kadar
Yine senin emrindeyim.
Utanmasam
Gözlerimi damla damla kadehime
damlatarak
Kendimi yani şu bildiğin attila
ilhan’ı
Zehirleyebilirim.
Ne yazık ki Kafka'nın Dönüşüm'ü geçerliliğini ve güncelliğini korumaya devam edecek.
YanıtlaSilKimse bu dünyada bu beden içinde aynı kalmayacak elbet her beden yavaşça teslim olacak yaşlılığa ama ne var ki öylesine dönüşüm geçirdiki insan denen varlık unuttu geldiği ve gideceği yolu.
YanıtlaSilBilirim o yardım eliyle size dönüp bakan bir yüzün huzurlu, minnettar bakışlarını ve değişmem hiç bir şeye o müthiş anı.
Güven, hep böyle kal..
YanıtlaSilGünaydın Dalgaları Aşmak;ne yazık ki evet; bütün evetlere rağmen sıra dışı insan,nadide yaşamın bütün ara renklerini ve bütün ara mevsimlerini de aramaya,bulmaya, küçük çığlıklarla kendini ödüllendirmeye devam edecek;böyle buyurdu Zerdüşt:))
YanıtlaSilGünaydın Hamiyet;en zor olan şeydir öğretilerin, deneyimlerin, ve yaşamın içinde o büyük yolculuğa çıkmışlığın içinde hep aynı kalmak; en zor olanı... Bütün değişimleri yaşarken, bir elinde zımpara, bir elinde rende , törpü ve bir elinde şarap; en güzel şey sezgilerle sahip olduğumuz şeydir; bizi her an bir dost gibi kabul eden ve karanlığa rağmen korkmama cesareti veren şey...