Kamera; Güven Bozcada
Bu kaleyi, Enez kalesini, Selçuk kalesini, Alanya kalesini;
sevmekten öte tüterek özlüyorum;ruhun bülbülün dağlarda
dolandığı gibi onların özlemiyle yanıyorum; tıpkı, sevgilinin
özlemiyle yananlar gibi...
TANRIM HAYAT MUAZZAM
“ Anılarımı eksik
yaşamak yerine şiddet ve aşırılık konusunda hata yapmak isterim. Hüzünlerin,
sevinçlerin besleyici olduğunu bilirim.
Her şeyi yapmak
istiyorum. Hazzı arıyorum; aklın, iradenin, hislerimin dokunduğu, kokladığı hazzı.
Nelere inanıyorum;
Özel hayata, kültürü desteklemeye, müziğe, Shakaspeare’e, eski binalara.
Nelerden keyif
alıyorum; Müzik, âşık olmak, çocuklar, uyumak.
Kusurlarım; Hep geç
kalmak, yalan söylemek, çok konuşmak, tembellik, hayır deme irade zayıflığı.
Evlilikle kişiliğimi
belli ölçüde yitirdim. Saygılarımı, ideallerimi suyun üstünde tutmak için
mücadele ediyorum. Beyaz aklımı kitaplarla suluyorum. Onları duvar olarak da
kabul ederim, geçip arkalarına saklanırım.
Fikir sahibi
olmaktan bıktım, konuşmaktan usandım.”
Bütün bunları
söyleyen, göklere değil de anılara döken ben değil Susan Sontag’dır. O bir
kadın; arayışın, cesaretin, sonsuzluğu hissedip sonlu insanın hiç çekişini
yapan bir kadın. Saygı duyulacak şey…
Susan Sontag
söylemekten öte yapacağı hataların bile o büyük insan medeniyetine taşıyacağı
büyük sütunları düşünerek, mimari ve mühendisliği, güzel sanatları hayata bakış
felsefesinde taşıyarak tutunuyor hayata.
Ya ben; ben de bütün
bunları yazmakta, sözcük arayan şair gibi keşfedilecek hislerin arınmış
ruhlarına tutunmakta büyük heyecan duyup sarılmam, bunları paylaşmaktan
hoşlanmam, yaşamı en zor anlarında, dibe vurmuş acıları yaşarken; küçük bir
kelebek, yavru bir kuzu gibi kırları düşünüyor olmam ve değişimi hak edecek
koşuşturmanın damlalarını içe süzen canlı değil miyim?
Bu yüzden saf
iyiliği, deneyimsiz doğruluğu istemeyerek, çocukça yalanların kötülüklerinde EN
BÜYÜK acıyı çekiyorum.
Kaç kişi Susan
Sontag gibi olabilir? Bu cesareti, edebi sözcüklere ruh verip, yaşama hediye
ederken kendi tanıklığını, çıraklığını yapabilir? Soruyorum kaç kişi?
Sadece başımızı gömüp
örtmemiş-iz; ruhlarınızda gömülmüş; düşünmekten, aramaktan, dokunmaktan, hata
yapmaktan, güzeli kovalayan yalanlardan korkan ruhlarınız, bedenlerinizi
zamansız solduruyor; sizler doğru şeyi suçlayacak kadar eğrilere bile
tutunamamışsınız!
Neşe ve hüznü bile
tanımlamaktan yoksun, sürekli bir suç-suçlu arayan SİZLER, kurtarıcı aramakla
en büyük UTANMAZLIĞI yapıyorsunuz.
Hayatın akışına
tutunan, tutunduğu yerden uzaklaşsa da döngünün getirdiği her yerde kök salıp
bir mevsim daha yeşillenen, renklenen Susan Sontag; minnet ile selamlıyorum
ruhunu.
Kıyamet gibi yağan
bilgi kirliliğinde, korkunç insan sürüsü bolluğunda edebiyatın, felsefenin
yanında duran Ali Bulunmaz; teşekkürü borç biliyorum sana.
Güven Serin
Son zamanlarda okuduğum en muhteşem yazı.Suzan Sontag'ın anlatımına hayran kaldığım gibi;yaşamın dolambaçlı kıvrımlarında devinirken''Dur hele!Bak nerelerde, ne haldesin?'' dedirten bir sorgulamayı Susan Sontag aracılığı ile anımsattığınız için size de minnet duydum.
YanıtlaSil
YanıtlaSilGünaydın Begonvilli Ev. Susan Sontag, size el salladı; bunu hissettim; inanın...
Ve ben, teşekkür ediyorum.