Enez-Edirne
Tarih,ziyaret ve fark etme,etmediklerini.
"Zihnim,dişi yanımın açığa çıkışına direniyor; düştüğüm
boşlukta içgüdülerime ve iç sesime tutundum" diyor,
sözcüklerin yazıya dönüşme sanatına tutunan kadın.
İNSAN YANIMIZ
Bir kadın, yaşamın
büyük fırtınalarını, insan zihninin kâbuslar arasında sıkışıp parça parça
olmasını düşüncenin yazmaya dönüşmesiyle çözmüş bir kadın şöyle sesleniyor;
“ Zihnim, dişi
yanımın açığa çıkışına direniyor: düştüğüm boşlukta içgüdülerime ve iç sesime
tutundum” diyor…
Bir başka kadın, bir
genç kız; haftada bir uğradığımız Sekiz Kardeşler çay evine gelmiş bekliyor.
Gün yeni ağırmış, günlük spor çalışmalarımız sona ermişti. Uzun zamandır birlikte
olduğumuz dostlar ile çay, sohbet ve açma keyfinde buluştuk. Buğday tenli genç
kız, iş bulma umuduyla çay evine uğramış. Umutları var; gözlerinde pes
etmişliğin büyük çöküntüsü yok. Zekânın insan tarafı öne çıkmış ve oldukça
güzel ve zarif bir çiçek gibi, onu kurtaracak meşguliyetin bir an önce
başlaması için iş yeri sahibini görüşmek ümidiyle bekliyor.
İş için geldim, diyor
buğday renkli kız; ama ihtiyaçtan, yani maddi durumum için değil; okulumu
dondurdum. Bazı sıkıntılarım var. Bu sıkıntılarımı aşmak için çalışmalıyım,
meşguliyetin sihirli kollarına atılmalıyız, diyor genç kız.
Yazar Günseli
Önal’da “Sınırsız Tutku” romanı hakkında Tülay Dilek ile söyleyişi yapıyor.
Söyleyişi insan denen canlının insan yanına seslendiği gibi, insanın kaderini,
kader seçeneklerini değiştirecek bir etki, heyecan ve insanın neler
yapabileceğinin büyük gösterisine dönüşmüş.
Tülay Dilek soruyor
yazarımız Günseli Önal’a; “ İçsel yolculuk yapmak ve bilinçaltınızı yabancılara
açabilmek için nasıl bir hazırlık süresi içine girdiniz?”
Sınırsız Tutku kitabı yazmayı düşündüğüm ve hazırlığını
yaptığım bir çalışma değildi. Kırklı yaşlarımın sonuna yaklaşıyordum. Çok zor,
hep mücadele ile geçen bir hayat yaşamıştım. Geldiğim noktada içimden bir şey
yapmak gelmiyordu, hiçbir şeyden haz alamıyordum, motivasyonumu yitirmiştim. Ne
kadar ilerlemeye çalışıyor olsam da, aynı yerde dönüp duruyordum sanki. Daha
ilerisi yoktu artık. O güne kadar yürüdüğüm yolun sonuna gelmiş, hayat
mücadelesinin içinde kalmamı sağlayan itkiyi kaybetmeye başlamıştım. Akıntıya
karşı yüzüyor gibiydim ve yorulmuştum. Hayatımı aynı şekilde devam etmek
zorundaydım. Yönümü kaybetmiştim, boşluktaydım ve bir şeye tutunmaya ihtiyacım
vardı.
“Bu boşlukta neye
tutundunuz?”
İç sesimi dinleyerek
içgüdülerime tutundum. Ne olduğumun ve yeryüzünde neyi yaşamak için
bulunduğumun farkına varmanın yolunun, ailemin ve toplumun cinsel organından
dolayı hissettirdiği utancı, suçluluk duygusunu ve korkuyu aşamadan geçtiğini
algılıyordum içten içe. Yaşadığım her şey, utancımın kaynağına inmeye
hazırlamıştı beni. Daha fazla ilerleyemeyeceği-mi görmüştüm. Bir mola verip
zamanda geriye doğru yürüme ve başladığım yere dönme isteği uyanmıştı içimde.
Yaşarken görmediğim, görmek de istemediğim her şey bilinç altımdaydı.
Arzuladığım sonuçlara ulaşabilmek için hep ileriye doğru yürüdüğüm yolun
paraleli gibiydi bilinçaltım.
Ağlayarak
başlamıştım yazmaya. Karanlıkta kalan yanımı merak ediyordum. Neyi kaçırdığımı,
yaşamadığımı görecektim. Duygularımla yüzleşme ve dışa vurma ihtiyacım, beni
aşıyordu artık. Zamanı geriye çevirmek için tek yapmam gereken U dönüşü idi.
Gazeteciliğe ara verip yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, aklımda
hiç olmadığı halde “Korkutan Güzellik” diye bir başlık atmış ve ağlamaya
başlamıştım, ama yazmaya devam ettim.
Günseli Önal röportaj
yaptığı Tülay Dilek’e bunları anlatıyordu; insanın insan yanının,
içgüdülerinin, her şey bittiği bir anda bir U dönüşü yapıp zamanın gerisine
gidebileceğini, büyük gururlu insanın en çökmüş zamanda bile ayağa kalkıp,
insan yanımızı da yanımıza alıp yeniden, yepyeni bir hayata başlayacağımızı da
anlatıyordu; bizi de yüzleşmeye, insan yanımızı aramaya davet ederek…
Sekiz Kardeşlere
gelen genç kız da okulunu insan yanını aramak için dondurmuştu belki! Belki,
her şeyin bitti dendiği, kendiyle çok erken savaşmaya başladığı bir anda, bir U
dönüşü yapıp, çalışmanın, hareketin, meşguliyetin insana, insanca “hadi yeniden
başla” demesinin içgüdüsel sesini duydu; kim bilir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder