Kamera; Tamer Kaptan Ganos Dağları
İnsan yükseklerde aşağıları, aşağıda ise yukarıları
merak eder; bütün telaş,görme, dokunma ve sahip
olma üzerinedir; ya dinleme...
ULİS’İN BAKIŞI
Bu dünya için, kendi edinimlerinde kendi hayatlarından çok
daha öte emeğin, düşüncenin, oluşumların içine giren insanlar vardır; o
insanlar, onlara kızan, onlara taş atan, küfür edenlerin bile saygısını kazanır,
öyle giderler bu dünyanın bitmeyen kargaşalarının içinden.
Theo Angelopoulos
Yunanlı yönetmende öyle insanlardan birisi; sadece birisi, iyilerinden,
insanlığa, günahsız-lığa ağırlıksızlığı adanmışlardan yani. Ulus’in Bakışı da
onun yönettiği ciddi, düşündürücü bir filmdir.
Dünyanın sinema
tarafından kurtarılacağına inanmak isterim, der Teho Angelopoulos. Gerçekten de
inanmak ister! Aynı inancı bende taşıyorum; inanmak istiyorum sinemanın dünyayı
kurtaracağına. Sadece sinemanın mı; tiyatronun, şiirlerin, romanların,
felsefenin, tarihin, sanatların…
Sinema ciddi bir
iştir. Günü kurtarmak adına yapılan binlerce film, günün büyük kargaşalarda yok olanlar gibi doğarlar ve sessizce ölürler. İnsana, hatta insandan öte
insana seslenen filmler sanat yapıtlarıdır. Görselliğinin yanında işitselliği,
insanın incecik ruhuna akan, süzülen insanlık pınarları-dır.
Theo ile aramızda
sınır olarak Meriç Nehri vardı. O sınırın ötesinde filmlerine can verirken, ben
sınırın beri tarafında İpsala Ovasının, Meriç Nehrinin, masal dağları gibi görünen
Balkanların tadını çıkarmakla, çocukluğumun haylazlığı sürmekle meşguldüm.
“Ruh kendini
kurtarmak için kendine bakmalıdır.” Sözü, filme mitolojiden, eski çağlardan da
bir tat katar. Yakın tarihimizin gözyaşları, hayal kırıklıkları, iç içe geçmiş
kültürlerin nasıl bir kıyıma uğradığını da anlatır sinemanın sanata, büyük bir
esere dönüşmüş gücü.
İnsana unutmak
yakışır; unutmasa çıldırabilir insan. Tarihe de hatırlamak görevi verilmiştir;
tarihe arkadaşlık yapan kitaplara, yönetmenlere, senaristlere, müzisyenlere
hatırlamak evrenin büyük, içten bir ricası gibidir.
Sinema bu yüzden
önemlidir, içinde azap çeken ruhları da anlatır. Onları hatırlatır ki,
savaşların, lanetli adaletsizliklerin, kan içiciliğin önemi anlaşılsın;
anlaşılsın ki bu kadar güzelliği olan dünyaya güzel bir eser olarak gelmiş
insanın insanlıktan çıktığının kanıtları da önümüze serilsin.
Teho Angelopoulos’u
2012 yılında kaybettik. Geride bize ve bizden öteye anlatacağı, seyrettireceğini
dinleteceği ve insana yakışan düşüncenin erdemini tattıracağı filmleri kaldı.
Bu filmler, bize bizi getirecek. Kulaklarımız kemanla, viyola, akordeon la,
gitarla, piyano ile sarmaş dolaş olacak. Hüznü, geçmişin büyük çentiklerini en
iyi keman ile viyola anlatır; sanki bütün şikayetçi ruhlar o an ayağa kalkar ve
bize seslenir; bir türlü kendimize gelemeyen, hâla sınır çizmek, ülke bölmekle
meşgul olan bizlere.
Tekirdağ şehri; yani
benim, bizim şehrimiz sinema salonu yönünden zengin olmasına rağmen sinema
salonları çığlık atıyor. Ne okulların, ne üniversitenin sinemaya gözle görünür
bir katkısı var; oysa ilericiliğin, geçmiş ile geleceğin en güzel köprüsünü bu
zamanımız, şimdiki bulunduğumuz zaman kuracaktır. Ama nasıl? Susarak, korkarak, özendiremeyecek mi? Sinema salonlarımız boş olduğu gibi, sanata adanmış
filmlerden çok uzaktalar; oysa altı yedi salondan bir tanesi sadece sanat
yapıtlarına ayrılıp, insanlar birer birer özendirilerek, sinemanın büyük
gösterisi, büyük insanlık için gerekli olduğu anlatılarak bir yol alınabilecekken ne hazindir ki böyle bir düşüncenin yoğrulmuşluğun el
uzatmasına uzak kalarak, bize ayrılan zamanı, diğer unutulmuş zamanların
canlılarına ayrılan zamanlar gibi büyük bir hoşluk ve boşluk içinde
geçiriyoruz.
Ulis’in Bakışları
bir Teho Angelopoulos filmidir; ümitsizliğin, savaşın, hayal kırıklıklarının
içinden bile ümidin yeşereceğinin zamanına sinema ile Teho Angelopoulos ile
başlayın.
Bu filmde belki de
içinizdeki diğer kendinizi çıkaracaksınız ortaya. Balkanlara düşen ateşlerin
acılarıyla göğe yükselen ağıtları, Teho ustanın büyük yardımcısı büyük müzisyen
Eleni Karaindrou’yu da bu filmde dinleyecek; dünyanın içinde değer dünyalara;
sanki yeraltının, gökyüzünün başka dünyalarına da tanıklık edeceğiz.
Ulis’in Bakışı
filminde müziği, felsefeyi, yakın tarihimizi bulmanın yanında bakışı, yolculuğu
şu sözle daha bir özümseyeceksiniz;
“Yolculuk bitmedi henüz. Keşke sana döndüm diyebilsem… Yunanistan
ölüyor, yolun sonuna geldik…”, “ Ey tabiat çok yalnızsın değil mi; bende senin
gibi yalnızım!”
Duyuyorum, kemanı,
viyolonseli, top seslerini, insan çığlıklarını ve ölen uygarlıkların büyük
seslenişlerini duyuyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder