Kamera; Güven Erdek
Gizemlidir gece gelinen yerler. Sınamak ister sizi,bilinmeyenleriyle.
Bilmek ve görmeye koşulsuz insan bedeniyle gelmişseniz, tapınağın
dehlizlerinden geçer gibi geçersiniz günün içine.
Kamera; Güven Erdek-Merkez
Bu diyar Çınar ağaçlarının krallığa kurulduğu yerdir.
Gölgelerinden yana hiçbir şüpheniz olmasın; varsa bile
şüphe tohumları, çınarın koyu tohumlarıyla mayalanacak,
şüphe-sizliğin dinginliğine kavuşacaksınız.
Kamera; Güven Erdek Cuğra Mevkii.
Çocuklar severler kumda oyun oynamayı. Oyun oynayan
çocukları da kumun kıyısındaki deniz sever; oyun oynuyorlar diye.
Kamera; Güven Cuğra Erdek-Yücel Otel
Yıldızlı bir yer sevenlere değil, doğa ile iç içe, el ele,
yaşamak ve yaşamdan birkaç günü hatırlanası
bir ömür içinde anmak adına "kalınacak" bir yer.
Kamera; Güven Cuğra Erdek
Narin bedenleri taşıyan ayaklar doğallığın
hatırına yürüyorlardı gün sonu gelecek akşama
doğru.
Kamera; Güven Cuğra Erdek
Hareket bedenin son nefese kadar en iyi
dostlarından birisidir;tıpkı beynin dostları kitaplar,
sanatlar olduğu gibi.
KARŞI KIYI
Erdek Kasabası
Tekirdağ’ın karşı kıyısında, güney ve kuzey rüzgârlarının estiği yerdedir. A
bugün, A yarın derken yaş kemale erince uğradım bu diyara.
Barbaros
Kasabası’ndan kalkan gemi güzel deniz Marmara üzerinde suları yara yara ilerledi.
Marmara Denizi, her şeyiyle bizim, bize benzettiğimiz denizimiz. Balıklarını
tüketip, kıyılarını yağmacı kültürüyle katlettiğimiz efsanelerin uçuştuğu, iç
içe geçtiği büyük suyun dalgalandığı büyük çukur… Marmara Denizi, diğer
denizler gibi tonlarca ağırlığındaki gemileri, şaşmaz bir mühendislik gereği
üzerinde taşırken, elli-yüz kiloluk yüzme bilmeyen, bilip de büyük gösteriye
özenenleri ise içe; derinlere çeker.
Barbaros Erdek arası
çalışan gemiler özellikle ağır taşıtları; kamyon ve TIR’ları taşıyorlar. En
önemli konukları da şoförler oluyor. Kooperatife bağlı olarak çalışan bu
gemiler yılın her mevsimi, her ayı kıyıdan kıyıya, kıyıdan adalara yol alırlar.
Saat 17.00 da
kalkması gereken gemi iki saat gecikmeli olarak 19.00’da kalktı. Rekabetin
olmadığı her yerde hizmet aksar, sunulana razı bir kaderin soylu kucağı bizi
bekler. Ne hazindir ki bu güzel ülkenin turizm çılgınlığı yaşaması gerekirken,
plansızlığın, korkunç gösterişlerin büyük ziyanları-kayıpları yaşanıyor. Sırf
bu yüzden, doğalıktan, taştan ve ahşaptan, bizi anlatan ve bize bir lütuf
içinde kalmış uygarlıkları sahiplenemeden dolayı, neredeyse bedavaya
pazarladığımız güzel ülkemizi; kendi insanımıza ise lüks görmenin gururunu hâla
sürdürüyoruz; ne hazin…
Dört saatlik
yolculuk geçmez gibi görünse de denizin bin bir bereketi adına faydaya dönüştü.
Çantamda yeterince kitap bulundurmanın huzuru,
kitapseverlerin bildiği, en zor ve sıkkın zamanlarda sarıldığı huzurlardan-dır. Her kitap, kendi dünyasını, kendi uygarlığını sunar bize. Kitaplara
düşkünlüğünüz dışsal karmaşalardan arınmaya başladıysa, yazanın yazma amacını,
bilgisini-bilgiçliğini, öğretisini, hoyratlığını iyi irdeler; bazı cümlelerin,
felsefelerin önünde yerlere kadar eğilirken, bazılarına zımpara atar, yanınızda
ruhunuzun deposunda bulunan vernik ve ciladan sürersiniz. Hatta bazı cümlelere
biraz patak atmanın keyfini de yaşamınıza katarsınız.
Gemi yolculuğumun
kitaptan başka seçeneği; Tır ve kamyon şoförleri ile sohbet olduğunu anladım.
Konuşmaya istekli, anlatacak çok şeyi olan, binlerce öyküye, yaşam
karalıklarına-beyazlıklarına tanıklık etmiş şoförler, binlerce ameliyat görmüş
doktor kadar soğukkanlı anlatırlar yaşadıkları en sıcak olayları. Mizahın da
ustasıdırlar; külhani beyliğin de, masumiyetin de savunucusudurlar.
Tam bir şoför
kılığına bürünmüş insan artık bizden biri değildir. Sesi, seslenişi, büründüğü
roller; Hacivat ile Karagöz perdesinde, kim varsa; Tuzsuz Deli Bekir dâhil,
hepsinin rolünü en hakiki bıçkın delikanlılar gibi yaparlar. Hayatın tazeliği,
güncelliği her an tanıklık yaptıkları günün gösterimi içindedir. Birçok şeyden;
hatta her şeydan haberleri vardır aynı zamanda.
Tekirdağ Erdek
arasındaki sularda ilerleyen geminin üst güvertesinde iki bıçkın delikanlı; iki
kamyon şoförü ile birlikte koyu ve demli bir muhabbete girdik. Onların
anlatacakları çoktu, benim de dinleyecek ve yazacaklarım…
Şoförlerden İsmail
İzmir Selçuk’ta yaşıyor. Lastik tekerlekler üzerinde geçen otuz yıllık ömrün en
önemli şikâyeti;
“Biz şoförleri, özelikle kamyon şoförlerini potansiyel suçlu
gibi görüyorlar. Bu çok zoruma gidiyor. Hâlbuki olan birçok kazalarda kamyon
şoförleri değil, trafiğe yeni çıkan acemi şoförlerin suçu var. Araçlarını hızlı
kullanıyorlar. Ve hatalı sollama yüzünden birçok kazaya karışıyorlar.”
Kuş ada’lı şoför
İsmail bu büyük şikâyeti, üzerlerine sinen ölüm kokusunu böyle silmek istiyor,
tüm samimiyetiyle şoförlüğün inceliklerini, hiçbir şeyi atlamadan anlatmaya
çalıştı bana.
Kamyon şoförleri
bizim halkımızın deli-dolu insanlarıdır. Bizlerin diğer yüzüdür; lafları
cilalamadan, yumuşatmadan, doğanın en ciddi hali ve aynı zamanda en saf
duruşuyla hemencecik sürerler ortaya.
Hayat böyledir işte;
notalar, sadece müzik aletlerinin tellerinde, tuşlarında değil; yollara çıkmış
şoförlerin seslenişlerinde, selamlarında, iyi ile kötü arasında çok hızlı karar
verişlerinde; argonun dipsiz kültürüne sığınmaların da da gizlidir.
Karşı Kıyı, Erdek,
trafiğe kapatılmış upuzun kıyısı, saymak ve gezmekle bitmeyecek gibi duran
pansiyonları, Motelleri, Otelleriyle deniz ile insanın; kıyı ile mimarinin
güzel danslarını yapıyordu. Büyük çınar ağaçları bu bölgenin en gösterişli
yeşillikleriydi. Gölgenin demi, sohbetin koyuluğu, aşkların sıcaklığı onlardan
soruluyor. Bir kadın süzülüşünde duran palmiyeler, görkemli çınar ağaçlarının
gölgesinde kalmış, mimari ve büyük açıklık ile bütünleşemeden, sıradan bir ağaç
gibi, kendi mahcup dizilişleriyle renklere apayrı ton katkısını gönüllü bir hışırtı
içinde yapıyorlar.
Göğsümdeki kalp taze
kanı, taze bir heyecan içinde devir dâhim yaparken, Erdek, kıyısı kumla,
mekânlarla, güzel, heybetli çınar ağaçlarıyla bütünleşmesi de başka atışların
varlığını göze, kalbe; kısacası bedenin bütününe gösteriyor; çılgın bir armoni
içinde sıcağın yakıcılığına bir adım ötede, serin bir çay-kahve keyfinde
düşünce tütsüledim…
Bir konu anlatımı,
kalıcılığı ve inandırıcılığı için ışık, resim, video, tütsü, sesler ne demekse,
bir tatil yöresi için, deni, kum, ağaç, güzel yapılar, konukseverlik, nezaket,
yeşillik o demek…
İşte, Erdek;
Tekirdağ’ın karşı kıyısı böyle bir yer; bu diyar Artake diyarıdır… Güzel çınar
ağaçlarının bölgesi; krallığıdır bu yer…
Güven Serin
verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.sizi izlemeye aldım bende beklerim
YanıtlaSililk fotoğraf çok güzel Güven. böyle bir manzarada tatil ihtiyacındayım bu aralar :))) ne yazık ki bayrama kadar daha tatil yok :(
YanıtlaSilBazen insan, en yakınındaki güzellikleri göremez..-Reklamı bolca yapılan, isim yapmış yerlere akın ederken...-diye yazarken belki de böylesi daha iyi diye düşündüm!..nasılsa araştırmayı seven ve doğallıktan yana olanlar bir şekilde keşfeder..
YanıtlaSilAna baba diyarımın ve benim bir dönem çocukluk ve gençliğimin geçtiği güzel şehir Balıkesir'in güzide kentleri; Bandırma - Erdek -Tatlısu ve Kapıdağ yarımadası, Ayvalık, Gönen, Edincik...ve çevresindeki tüm kıyı kentleri ve köyleri hala çok bakirdir!.hem insanı hem doğası ile nispeten o doğallığı koruyabildiği için de güzeldir..
Özlediğimi yeniden hissettim, en kısa zamanda elleri öpülecek ve sıkılacak canlarım ve dostlarım var...Kaleminizden öylesine güzel aktarmışsınız ki Erdek'i..Teşekkür ederim..Esenlikler dilerim..