TEKİRADĞ SANAYİ ve TİCARET ODASI
Bol manzaralı ferah ve tertemiz bir mekân. Yakınından
geçerken aç olduğunuzu düşünüyorsanız; uğranmalı.
DESTERECİLER LOKANTASI
Tekirdağ merkezde bulunuyor. Direkleraltı dendi mi
bulmak çok kolay. Aklımda kalan; çorbanın keyfidir:))
Oldukça geniş imkanları ve çeşidi olan bir yer.
Deniz menzaralı. Yani bol yosun ve iyot kokulu.:))
Bu güzel mekanda aklımda kalan ve hiç çıkmayacak
olan;güveçte kuzu :)) Leziz. Fiyatlar her büçteye
uygun
TOPALOĞLU BALIKÇILIK
Oludukça geniş bir yerde hizmet veriyor.
Balık kilo ile satılıyor. Ucuz ve leziz. İster ızgara,
ister tava yaptıra bilirsiniz. Laf aramızda çoban
salatayı muhakkak isteyin.:)) Sahilde tam
Turizm ve Hotelcilik binasının karışısında.
ELİT LOKANTASI
Sıcak bir gündeyseniz ve soğuk bir şeyler
içmek istiyorsanız Elit derim. Hem sahil
hem canlı müzik,hem romantizm diyorsanız;
yine Elit derim. Buyrun o zaman :))
SAMPİ PİDE SALONU
Tüm pideler denendi tadına bakıldı..)) Gönül
rahatlığı ile yiyebilirsiniz..)) Şu an; indirim
günleri yaşanıyor. Kavurmalı pide; tercihmdir.:))
KÜÇÜK MUTLULUKLAR
Biz Kaf Dağlarının hayallerine ulaşmayı düşledikçe kim bilir belki de Zeus Olimpos Dağı tepesinden gülümseyerek bakıyordur.
Küçük ve mütevazı mutlulukları olmalı insanın. Küçük derelerin şırıltısı gibi akmalı öylesine. Beslenmeli küçük başka derelerin birleşmiş sevgileriyle. Ve bilmeli ki insan; küçük dereler büyük ırmakları oluşturur. Büyük ırmaklar çok şey borçludur derelerin küçük ve mütevazı oluşuna…
Dokuz ay önce üç kişi bir karara vardık. Bundan böyle her on günde bir şehrimizin herhangi bir yerinde buluşacağız diye. Tekirdağ Şehrimizin göze, gönle, damağa ve bütçeye hitap eden mekânları ile işe başladık.
Altın kurallar; küçük ve mütevazı mutlulukları aramanın buluşmasını yapmak olacak. Yemek yerken, sohbet edeceğiz siyasetin, ticaretin, yanıltıcı pırıltıların dışında. Küçük derelerin büyük ırmaklara koşması gibi akmaya başladık bedenlerimizden. İnsan, büyük bir sanat eseri! El verdikçe büyüyor, yol alıyor. Mazeretlerin efendisine sığınmaya başladıkça da yok oluşun küflü kokularına, katmerli sancılarına dönüşüyor.
Altan, Ersin ve ben. Biz üç kişi çıktık bu yolculuğa. İlkönce şehrimizin göze, gönle, bütçeye kucak açan mekânlarına uğrayacağız dedik. İlk ziyaretimiz şehrimizin köfte markası olmuş, ünü şehrimizden çok öte ulaşmış Özcanlar Lokantasıydı. Sahil manzaralı yeni binası, keyiften öte keyifler için hazırlanmış.
Özcanlar Lokantasının hoş, konforlu ve manzaralı yerinde disiplin, temizlik, hizmet ve bol ışık var. Dikkat buyurunuz; güneye bakan balkonunda yemek yerseniz; sahilin çam ve yosun kokularını hissedersiniz. Ve bizim gibi yapıp, bazen de kuzey balkonunda köfte yerseniz; usta mimar Sinan’ın harika eserini seyredersiniz. Rüstem Paşa Camii çamlar ile masalımsı bir manzara oluşturuyor.
Laf aramızda Özcanlar Lokantasında köfte ve ayran ziyafetini tatlı ile sonlandırmanın özel keyfini unutmayın derim.
İkinci ziyaret yerimiz birinci ziyaret yerimiz olan Özcanlar Lokantasına çok yakın olan; Elit Lokantası oldu. İkinci katta hizmet veriyor. L biçimindeki balkonu bulvar ve sahili farklı açılardan resmetmenize olanak sunuyor. Fiyatlar odlukçu ucuz. Hizmet aksasa da iyi niyetli bir oluşum var. Haftanın üç günü canlı müzik keyfi yaşamanız mümkün. Damak zevkinize bir de kulak zevkini ilave edebilirsiniz.
Üçüncü ziyaret yerimiz Topaloğlu Balıkçılık oldu. Mevsim balıkları ve diğer çeşitlerinin taze ve güvenilir bir şeklide tabağınıza gelebileceği bir yer. Oldukça uygun bir fiyat listesi her bütçeye hazır olduğunu gösteriyor. Manzaralı ve çok kattan oluşan mekân; ızgarayı, balığı ve tenha bir yerde yemekli, sohbetli keyfin hatıralarını kayıt edebilirsiniz.
Dördüncü ziyaret yerimiz, sahildeki yeni binasına geçmiş olan Sanayi ve Ticaret Odasının Lokantası oldu. Bizler şimdilik öğle yemeklerine gittiğimiz için, bu mekânda da öğleyin, seçmesiz yemek servisi olduğundan seçeneğimiz olmadı. Kısacası o günün yemek çeşitlerinde ne varsa onu yedik. Üç kez geldik ve üç kez de yemeğin damak tadına vardık. Üç ve dördüncü katların deniz manzarası, sahil görüntüsü yemek ve sohbetle taşkın bir suya dönüşüyor. Konforlu mekânın hizmet anlayışı oldukça nazik bir kültüre dönüşmüş. Işık ve görüntü yemeğin ucuz ve seçkin keyfi ile birleşince; hatıralara iyi anılar olarak yazılıyor.
Küçük ve mütevazı mutluluklar her insana çok yakın. Doğanın küçüğe saygısı oldukça büyük! 250 milyon yıl önce yaşamış devasa dinozorlar yok olurken; o zamanlarının yaşayan hamam böcekleri, karıncaları hâla var. Doğa küçük mutluluklara, canlılara oldukça cömert davranır. Ve çıkmış olduğunuz yolculuk, küçük mutlulukların büyük keyfiyetine yaklaştıkça heyecan duyarsınız.
Alışagelmiş yemekler, içkiler, aşklar, kazançlar, dalavereler; küçük mutlulukların mütevazı elleri, gönülleri, iradeleri ile beslenmediği sürece; hiçbir şeydir. Sadece adı; yemektir, aşktır, kazançtır, dalaveredir…
Küçük mutlulukların kültüre dönüşecek birkaç saatlik buluşmaları; yemek, sohbet ile yoğrulurken; aynı zamanda hayatın mizahı, resmi, siyaseti de anlaşılır olmaya başlar…
Ve siz o hayatın bir parçası olduğunuz için el verdiğiniz küçük mutluluğun büyük besleneni olursunuz…
Güven
Güvenciğim,senin adına çok sevindim. Dostlarla birarada olmanın keyfi başkadır. Ben de dostlarımı çok özledim,özlüyorum.İzmir'e her gittiğimde biraraya geliyoruz ve saatlerce sohbete doyamıyoruz.Çocukluğumu,gençkızlığımı paylaştığım dostlarım aslında benim birer kardeşim. Allah sohbetten ayırmasın dostum.
YanıtlaSilBulun duğum yerden uzaklaşmak istediğimde hep kendimi, gözden ırak , sakin mütevazi masaları olan bir sahil yerinde olduğumu hayal etmişimdir.Ve o an sanki dünyanın gizemini anlatan cümleler fısıldanacak sanırım kulaklarıma.Bir tür arınma.Bilinmeyenle buluşma.Ve Güven ne güzel anlatıyorsun küçük mutlulukların etkisini.Analattığın yerlerin duygusunu hissettim.Yine ellerine sağlık.
YanıtlaSilSevgilerle
Bu güzel dünyanın bitmeyen çileleri var Zühreciğim. Hiç kimse bitirimemiş sanırım biz de bitiremeyiz. Çile,acı veya başka bir sorun adını ne koyarsan koy; dostluğun oluşmuş kültürü içinde hepsi birer yaşam biçimi anısı haline dönüşüyor. Dostluğun akıcı kervanında yaşam; zorlukları da anlamlı hale getiriyor gibi :))
YanıtlaSilDostlara, dostluğun doğal anlayışına ermiş olan uygar insanlara selam olsun derim. :))
Küçük buluşmalarda baskın karakterimizin o sıkıcı elbisesini atabiliyorsak; deymen benim gamlı keyfime,deymen...
Sıkça yağan asit yağmurları bize sürekli arınma uyarısı yapıyor gibi Zeynep. Ve arınmaların en iyi yapıldığı yerlerden birisi de yüksek tepeler,yaşlı kayalar olmalı.
YanıtlaSilTabiatı biraz daha iyi anlaya bilseydik belki de Tanrıya ulaşmak için ARACILARA ihtiyaç bile duymayacak sürekli yanımızda olan harika enerjinin değişimine mükemmel bir saygı duyacaktık.
Tabiat, hiç boş durmaz ve boşluğu sevmez. Severim ben bu tabiatı.Bazen duygusal anımızda değişimin soğukkanlı terchine belki ürpererek bakarız ama; tabiatın harika dönüşümünün gereğidir bu! İnsan da tabiatın bir parçası olduğu için, hareket halinde olmalı ve boşluğu, saf halde dolaşan neronları birazcık doldurmalı derim:))
Paranın yetmeyen yükseltilerine birazcık dur diyebilen insan boşluğu dolduracak çok ucuz tabiat sunumlarına zaman ayırmalı diye düşünürüm...
ne güzel ülkemiz o kadar güzelki .. hele dostlarla bir araya gelince değmeyin keyfine sevgiler..
YanıtlaSilGerçekten de öyle Bilgeciğim. Bu ülke o kadar çok güzelliği barındırıyor ki; kötülüğün efendilerine anlatamıyoruz.:)) Doğrusu anlatmayı sesli olarak yapmaktan da vazgeçtim.:)) Yazı ve fotoğraf; ondan sonra da karşısına geçip "deymen benim gamlı keyfime" demeli.:))
YanıtlaSil