Sayfalar

9 Kasım 2024 Cumartesi

GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

 


                                 GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

   Bu söze sadece bir slogan veya tarihsel bir kayıt olarak bakamayız! Ne zaman ve niçin söylendiğini ısrarla anlayıp özümsemeliyiz. Bu eski millet, onlarca yüzlerce yok edilip tekrar doğan ve her şeyden öte tam da özünü, kendini ifade edecek bir Cumhuriyet kuran, içinden bir dahi yetiştiren bu millet, artık tarihe, felsefeye, politikaya yabancı kalamaz… Kalmamalı…

   1918 yılının sonbaharında tüm milletin esir edilme vakti söylenen; “ Geldikleri gibi giderler” iradesi, tam manasıyla bir milletin yeniden doğma anının çakan kıvılcımıdır. İstanbul işgal altındadır… Düşman bayrakları her yanda dalgalanıyor. Ruhu körelmemiş seçkin bir insan, Mustafa Kemal o zaman, bin yıllık tarihe bir başka meşale yakma fikriyle iyice doluyor. Fazla değil altı ay sonra Samsun yolculuğu, Bandırma Vapuru ile bir kez daha tarihin yönünü değiştirmek için gidecek…

   Düşmanın uyumadığını herkes bilse de, genel manada iyi insanlar derin uykuya yatmayı pek seviyor. Belki de milletimin kadim yazgısında da bu var; bardak taşmadan uyanmıyor. Canlar yanmadan, esaretin zincirleri şakırdatmadan uyanmıyor…

   Ordu ve ülke güçlüyken zaferler kolay gelir. Alkışlar da öyle. Düşmanlar da dost görünmeyi borç ve satranç ustası gibi görür. İşler kötü, ordu ve ülke güçsüz, kuşatılmış, esir edilmek üzere; “ Hayır” demek, “ İleri…” demek, sadece yüce bir gönül istemez, bir dehanın zekâsını, insanüstü inancını da anlatır ve söyler…

   Milletimiz çok hırpalandı. Neredeyse bütün kurumlarımız da öyle. Batı ve uygarlık diye diye, yüz yıl geçti. Ortaya ne çıktı? Bu tarihi milletin büyük çoğunluğunun daha da fakirleştiği, huzurunun kaçtığı, kafasının karıştığı, suların bulandığı çıkmadı mı?

   Öyleyse, en tükendi dendiği anda, özümüzde-genlerimizde olan o tarihe, şanlı geçmişe ve atlatılan yüzlerce, binlerce badirelerin öykülerine bakacağız! Öfkeden uzak, akıldan ve bilinçten yana yakın… Korkudan ve gafletten uzak, doğruluk ve adaletten yana yakın bir düşünce-inanç içinde…

   Savaşlar kazanan, ülkeyi yeniden kuran Mustafa Kemal derhal ekonomik kalkınmaya, hiçbir zaman son bulmayan politik zekâya filozof ve ekonomist gibi sarıldıysa; aynı sarılışı, o kahraman insanların, geçmişe ait bu milletin fedakâr bütün öncüleri için inanmalıyız ve çaba göstermeliyiz!

   “ Geldikleri gibi giderler…” Hiçbir kötülük, kötülük saçan meş’alesini sonsuza kadar yakamaz. Kötülüğün yakıtı, iyilerin evlerinin, tarlalarının, iyilik kokan kalplerinin hemen yakınından geçer. Biz, bu en çaresiz zamanda çareler üreten milletin evlatları, gerektiği an son damlayı beklemeden “ Dur demeliyiz” ülkemizi, milletimizi hile ve kurnazlık ile kuşatan her an tetikte olan düşmanlara; “Dur” demeliyiz: Aklın, bilimin o eşsiz gür sesiyle…

 Güven SERİN 

 


   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder