Sayfalar

15 Mart 2024 Cuma

MALKARA GÖZSÜZLÜ RECEP USTA'NIN FARKI

 

İnternet

                MALKARA GÖZSÜZLÜ RECEP USTA’NIN FARKI

   Gelişmiş, ileri ülkeler bizlerden birkaç veya beş on adım önde koşuyorsalar, dünyanın gidişatını ilgilendiren kararlarda beş on ülke karar verici ve güç gösterisi içindeyseler, hepsinin ekonomik gücü ve kültürel bilinci ileri seviyededir.

  Gezmeyen, görmeyen, iyi eğitim vermeyen, kısacası eğitimi istikrarlı ve gelişen dünyaya göre planlamayan, görgü ve kültürü beslemeyen ulusların göçlerden başka; eriyen köy ve kentlere bakan insanların çaresizliğinden başka bir şey gelmiyor ellerinden…

  Malkara Gözsüz Köyü veya hiçbir zaman sindiremeyeceğim Mahallesi, önü açıldığı, yardımların istikrarlı ve planlı bir şekilde yapılması halinde gelişmiş ülkelerin bilincine sahip; çalışkan insanlarla, işçi ve ustalarla dopdolu…

  Malkara Gözsüz aslında ülkemizin binlerce, on binlerce yerin temsilcisi gibi; tarımın, hayvancılığın merkezi olup, markaları tıpkı diğer Malkara peynir markaları gibi uluslar arası sahaya çıkabilecek, onların kalitesiyle boy ölçüşebilecek yerlerimizin en başında geliyor.

   Gözsüz evlatlarından birisiyle; Sağlamtaş pazarından dönerken, Müstecep köy-mahalle kahvehanesinde tanıştığım Recep Usta-Recep Akbulut’tan söz edeceğim sizlere.

  Üreten, düşündüren ve çevresinde sevilen bir insandan; Recep Usta’nın sadece çalışmaya, üretmeye değil, kadim kültürümüzün, kadim insanları gibi kazanırken başkalarını da düşünen, ürettiğinden gönülden paylaşan felsefeyi anlatmaya çalışacağım…

    Sağlamtaş yolculuğu sırasında çay ve sohbet amaçlı durduğumuz Müstecep köy, mahallemizde kahve önünde oturan bir kişi vardı. Bize “Hoş geldin” selamı verdikten sonra kahveye, emanet mekânına geçerken; “ Size birer çay ikram edeyim” diyerek gözden kayboldu.

   Getirdiği çayların tazeliği, demlenmiş hali, tıpkı Müstecep insanı gibiydi; gönüllü ve bereketli… Kısa sohbet ve nereden açıldıysa konumuz taze peynire kadar uzandı. Eskiden annemin yaptığı taze peynirlerden söz ederken, kahveye emanet olarak bakan Müstecepli arkadaş; “ Peynir alacaksanız, bakın araç tam karşıda. Sahibi namaza gitti. İster taze beyaz, eski peynir; muhakkak alın” deyince, sıradan bir öneri gibi duymazlıktan geldim.

  Ticari açıdan, alış veriş yönlerinden o kadar çok yorulmuşuz, o kadar çok şüpheci hale gelmişiz ki, ön yargılarımız da bizle beraber büyümüş ve olgunlaşmış…

  Masaya birisi daha geldi. Sonradan öğrendik ki, gelen peynirlerin sahibi Recep Usta, Recep Akbulut’muş… Sohbet, aracındaki peynirlerinden daha değerli… Güngörmüş insanlar, insanlığın öncüsü olmayı hak ediyorlar. Özellikle sohbetin içinde sıklıkla geçen otoriter bir baba, Recep Ustayı daha 12 yaşında ticari dünyanın çırağı olmaya, adanmış bir nefer gibi yola çıkmış…

   Babanın otoriterliğinden her söz edişinde aynı zamanda; “ Babam çok efendi bir insan!” dikkatini çekip, sanki özenle seçtiği sözcüklerde, baba ve annesine bir toz taneciği dahi konmamasını istemiyor…

  Recep Usta ile içilen çayların sayısı, sohbetin içeriği ve derinliği dostluğa yakışır seviyeye geldi. Sağlamtaş pazarından dönüyormuş. Peynirlerinin büyük çoğunu satmış. Onun dile getirdiği gibi; “ Yok satıyoruz be kardeşim! Yetiştiremiyoruz.”

  Müstecepli bir kadın, önceden verdikleri siparişi almak için geldi. Ben de peynir aracının yanına gittim. Kadın tereyağlarını aldı. Daha başka var mı, diye sorunca, mümkün olmadığını, hele tereyağı hiç yetişmediğini-yetmediğini anlattı. Derken, sağdan soldan gelenler, Recep Akbulut’a saygıyla selam verip, birer, ikişer, hatta üçer kalıp beyaz peynir, kaşar alıp, sadece alış veriş değil, özledikleri, sevdikleri insanla sohbette etmek istiyor ve ediyorlar.

   Bu arada her sattığı üründen bana da bir parça veriyor. Öyle böyle değil, tatmam için verdiği kocaman peynir parçaları resmen bir öğün olacak derece karnımı doyurdu.

   Recep Usta’nın üretim sahasına 12 yaşında çıkmış olduğunu bir kenara bırakmadan şu ifadeleri söylemek isterim! Üretme yolculuğu, çıraklık, zorluk, sabırla, inançla başlarsa, şimdi olduğu gibi; Recep Usta Gözsüz’ün, Malkara’nın, Tekirdağ’ın, Trakya’nın, Türkiye’nin onuru olabilecek derece kadim kültürlerdeki gibi,otuz yaşından sonra yakaladığı bolluğu,bereketi diğer insanlarla gönülden paylaşıyor; anılarıyla,kazandıklarıyla hiçbir ayrım yapmadan…

   Bölgemizin ve ülkemizin en önemli sorunu olan; köylerin, mahallelerin göçü, eriyip bitmesi, bu mutlu karşılaşmaya gölge düşüren tek şey. Hayvancılık bitiyor, ölüyor ama büyük atılımlar, tersine çevirecek planlamalar ne yazık ki ufukta görünmüyor. Örneğin, Gözsüz Köyü-Mahallesi için ihalesi dahi yapılan GÖLET, söz verildiği gibi bir türlü başlanmayan yatırımlarımızdan birisi. Malkara Gözsüz’e gölet yapılsaydı, su gelseydi ne olurdu, diye araştırınca; “Çok şey olurdu! Belki de göç verme tersine döner, hayvancılığımız azalmaz, artardı.” Sözleri karşısında içim burkuldu… Üreten köylerimiz ve onlara yapılacak yatırımlar öncelikli olmalı. Başımıza bela olan plansız ve bizlerin sonunu getirecek göçler durdurulmak adına, bir yerden başlanmalıdır; acilen…

 Güven SERİN 



3 yorum:

  1. Recep Usta'nın önderliğinde çevreye, kendisine katkıda bulunabilecek başka ustalar, kalfalar, çıraklar da çoğalsa keşke.
    Bıkmadan, usanmadan, tüm çabasıyla üretime devam eden köylülerimize selam ve saygıyla.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Gönülden katılıyorum dileklerinize Makbule Öğretmenim...

    YanıtlaSil