Sayfalar

18 Kasım 2023 Cumartesi

GANOSLU ALİ DESTANI

 

Kamera; Güven GANOSLAR DİYARI

Kamera; Güven  Ganoslar Diyarı

                                         GANOSLU ALİ DESTANI

 Ali denen karayağız adam şehrimizin orman köylerinden birisinde doğmuştur. Onun gençlik yıllarında yaşadığı bir öykü, kendi çapında bir efsaneye dönüşmüş, halen bu olayı hatırlayan yaşlılara; “ Ali nasıl birisi? “ diye sorduğumda şöyle cevap alıyorum;

“ Ali adam gibi adam; onun moku üzerine mok tanımam! “ Bu lafı ilk kez duyunca siz de benim gibi şaşıracaksınız ama böyle bilinir yiğit Ali. Güçlü kuvvetli, boylu poslu oluşu bir yana, az iş meraklısı çok yeme sevdalısı bir yağız delikanlıymış gençliğinde. Sadece kendi köyünde değil, o yörede nam salmış Ali’nin adam gibi adamlığı…

  Ali’yi efsane haline getiren olay da yaşadığı orman köyünde, amcası Ahmet Aga ile odun kesmeye gittiklerinde yaşanır. O zamandan sonra dilden dile aktarılır ve yöre insanı için neredeyse Keşanlı Ali Destanı gibi bir destana dönüşür; Ali’nin adam gibi adamlığı…

   Orman köylülerine verilen makta ( Ormandan kesilecek odun payı ) için Ali ile amcası Ahmet Aga dağa-ormana gitmişler. Ahmet Aga’nın gücü kuvveti Ali kadar olmasa bile kışlık odunlarının hazırlanacak oluşu yüzünden içi içine sığmıyormuş. O gün epey çalışıp kesecekleri odunların yarısını kesmişler.

  “Yiğit” Ali, adam gibi adam olan Ali, işi beş-on dakika önce bırakmış ve patikadan evin yolunu tutmuş. Yeğeni Ali’den bir süre sonra aynı patikaya amca Ahmet Aga da girmiş. Olanlar o zaman olmuş; Ahmet Aga patikada biraz ilerledikten sonra kaygan bir şeye basıp öyle bir düşmüş ki anlatılamaz…

   Anlatılamaz ama yinede dinlediklerimi, anladığım kadarını siz değerli okuyucuya anlatmak isterim. Meğer Ahmet Aga’nın düşmesine neden olan o kaygan şey; Ali’nin on dakika önce yapmış olduğu mok imiş. Ama öyle böyle değil; Ahmet Aga’nın anlatmasını anlatan ihtiyar;  “ Na bir öbek mokmuş Ali’nin moku kardeşim. İşte biz bu yüzden Ali’nin moku üzerine mok tanımaz, bilmeyiz...”

  Olacak iş mi bu? Bir öbek! Meğer bizim yiğit Ali az çalışır, çok yer ama az yaparmış! Yaptı mı tam yaparmış; yani adam gibi mok yaparmış… İşte bu serüven de tam orada, Ali’nin çok sıkışıp geçtiği patika üzerinde bu işi yapmasıyla başlamış. Bir de üzerini birkaç kuru yaprakla örtünce amcası Ahmet Aga için tam bir tuzak, felakete dönüşmüş.

   Yere düşen Ahmet Aga’nın bacakları neredeyse yerden bir buçuk metre havaya sıçramış. Sıçramakla kalsa iyi, patika yamaçta bulunduğu için üç dört metre de yuvarlanmış. Ağrıyan beline, başına, koluna rağmen kalkınca onu düşüren moku; “yiğit” Ali’nin adam gibi adamlık adına yaptığı o koca şeyi görmüş. Başlamış küfür etmeye; ama öyle böyle değil; okkalı küfürleri ede ede köy kahvesine gelmiş.

  Ahmet Aga’nın içler acısı halini gören köylü şaşkın ve aynı zamanda gülmeye başlamış. Ne oldu? Nasıl oldu bu iş? Sorularının ardı arkası kesilmezken, kahvede oturmuş yorgunluk çayı içen Ali’yi gören amcası Ahmet Aga daha beter küfürleri savurmaya başlamış. “ Ulan namusuz, ulan hayırsız; insan o kadar mıçar mı? Na bir öbek; hiç mi yapmadın bu güne kadar be gafil, be puşt, be düzenbaz!”

  Ahmet Aga’nın susacağı yok. O sırada Ali ise yine her zamanki gaflet dinlencesi içinde “yiğit” ama suskun, bir o kadar pişkin çayını hiç alınmadan yudum yudum içmekte. Araya; imam, öğretmen ve sözü dinlenen Memiş Aga girerler. Ahmet Aga’dan bu işi tane tane dinlemişler. İmam da, öğretmen de köylüler gibi gülmeden edememişler. Nasıl gülmesinler, Ahmet Aga öyle bir anlatıyor ki düşüşünü, sanırsınız dağdan yuvarlanmış. Her sözünde de inliyor; çünkü sağı solu yara bere, şişlik içinde. Ali de gülüyormuş amcasının onca küfrünün üzerine.

   En sonunda hatırı sayılır kişiler ve öğretmen ile imam Ali’yi epey paylamışlar. “ Be adam, ulan Yiğit Ali, madem bu işi-moku yaptın veya yapacaksın da daha münasip bir yere gitseydin ya!” Son sözü de Memiş Aga söylemiş; “ Ben ona bir kav çakayım da münasip yerinde çıban çıksın.” Bu söyledikten sonra cebinden çıkardığı çakmak taşlarını çıkartıp birbirine sürterek çıkan kıvılcımları, hacetini yanlış yerlere yapan Yiğit Ali’ye kendince, biraz da şaka yolla cezalandırır. Fakat yiğit Ali’nin münasip yerinde çıban çıkıp çıkmadığını bilemiyoruz…

   Olanlar Ahmet Aga’ya olmuş. Yeğeni Ali’nin patikaya yaptığı moka basıp da kaymasının bedelini aylarca çekmiş. Bu öykü de insandan insana, köyden köye anlatılmaya başlanmış. Bugünün ihtiyarları, her daim o eski öyküyü ve “Yiğit” Ali’nin namına katkı veren bir öbek moku anlatırken;

 “ Ali’nin moku üzerine mok tanımayız. Ali yaptı mı adam gibi yapar. Az yapar ama tam yapar…” derler ve gülümserler…

   Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı gibi bizim de Ganoslu Ali Destanımız var; bundan böyle dilden dile anlatılmakla kalmayacak, yazı sanatının edebi dünyaya aktarılması belki ileride bir tiyatro, bir öyküye dönüşmesine neden olacak! “Yiğit” Ali, kahraman Ali; yaptı mı na bir öbek yapan Ganoslu Ali Destanı…

 Güven SERİN 


 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder