Sayfalar

25 Ağustos 2023 Cuma

YENİ NESİLLERİN DİLİ,NEZAKET KOKUYOR

 

internet

      YENİ NESİLLERİN DİLİ ve ŞARKILARI, NEZAKET KOKUYOR

  Kaç zamandır yazacağım bu konuyu erteleyip duruyorum. Ta ki bu zamana kadar… Biz X Kuşakları ilginç nesillerin öz evlatlarıyız! Ne şiş yansın ne de kebap felsefesiyle büyümüş, iki arada bir derede yüzmeye çalışan, kıtlık zamanı anlatımları ve 21.yüzyılın değişen dünyası arasında kıvranıp duruyoruz…

   Hani nasıl derler; ne köylülüğümüzün hakkını verebildik, ne kasaba ve kentli duruşlarımızın… Kendi kuşağıma birkaç tokat attığım için üzgün olmadığımı söyledikten sonra yeni kuşaklara; Y ve Z Kuşaklarının kendi sessiz, zarif devrimlerine döneceğim.

   Amacım ne sosyolog, ne de psikolog dünyasına girip rol çalmaktır. Gözlemlerimi edebi bir dille anlatmak, neredeyse yeryüzü yaşam amacım olduğu için ben de kendi işimi yapıyorum.

    Herhangi müzik aleti çalmak, şarkı söylemek gibi yeteneğim olmasa bile müzik dünyamın genişliği, çeşitliliği kendi sınırlarımı zorluyor. Bu aralar yeni nesiller ne dinliyor; diye merak edip birkaç aydır onların dinlediği ağır abi ve ablaların “Popüler” dediği,çok çabuk gelip geçecek müzikleri dinliyorum.

   Şunu söylemeliyim ki neredeyse bir sürü şarkının bağımlısı oldum. Aylardır nedenini sorguluyorum. Yeni nesil, nesiller bu kadar köksüz mü diye önkoşul koymadan, onların Türk Sanat, Türk Halk Müzikleri konusundaki mesafelerini de dert etmeden usulca sokuldum şarkıların nezaket kokan nefeslerine ve sözcüklerine.

  Sessiz devrim gibi bir şey dizilmiş şarkıların sözlerine. İrem Derici ve Eda Sakız, Papatya Falı şarkı sözleri;

 “Papatya falına bi’kural koydum/Sadece seviyor seviyor/O gözleri bu ömrümün armağanı/Yaradan kime ne vereceğini biliyor.”

   Mavi Gri ve Ahmet Hatipoğlu’nun Ölümle Yaşam Arasında şarkısı;

 “Ölümle yaşam arasında bir çizgideyim/Onca lafın arasında küfür gibiyim/Sanırım bitti barışamayız/Bundan sonra/Koca yılın anısını/Bir anda nasıl sileyim/Ah döktüğüm bu yaşlar/Aslında gönlümün selalaları/Bir başka gün başlar/Eksilmez başımın belaları”

  Yeni dinlediğim yeni pop kültürünün popüler haykırışları böyle… Şarkıcıların tonları, ruhlarına binmiş yükleri anlatan sözcüklerin tamamı; ton olarak, anlam olarak da barış kokuyor. Anlayış kokuyor. Nazikçe geri çekilip kabullenmenin yanında yaşamın içinde yeniden var olmayı, bin bir türlü renk, ses ve desenleri anlatıyor…

    Ya toplumun büyük çoğunluğunu yıllarca kendine çeken Arabesk müzik? Şarkılara dokunan sanatçıların seslerindeki o korkunç hüzün? Ses renklerindeki karalar bağlayış? Çilekeş, derin acı ve yarıkların yanında kor ateşleri ve korkunç öfke, kin duygularını tetiklemedi mi?

   Sahilde yürüyen iki genç kız, yaşları 15–16 olmalıydı. Boyca daha küçük olanın boynunda ses kalitesi çok iyi olan müzik aleti, pop ve rap tarzı müzik çalıyor. Yakınlarından geçen birisi olursa hemen müzik aletini kapatıyorlar. İnsanın içinin sızlamaması mümkün mü? O kadar barışçıl ve ürkek haldeler ki, kim bilir kaç kez ağır abi ve ağır ablalardan azar işittiler!

   Y ve Z Kuşağı sessiz devrimlerini her alanda yapıyorlar. Evlenirken, boşanırken, başka ülkelere hiç düşünmeden göç ederken… Müzik dinlerken ve korkunç gürültü ile konuşanların, haykıranların yanlarından uzaklaşarak; ister babaları, ister anneleri olsun…

  Son sözü yine popüler kültür diyerek bir kenara ittiğimiz Can Koç ve Naz Dej’e bırakıyorum;

“Issız ada gibiyim/Ne gelenim var/Tek hayalin var/Tek hayalim var/Kurtulamadım aşk acı bana/Açma bana yara/Yine tuttur-tuttur dur/Beni sev diye/Yârim ol yine/

 “ Gökyüzünü tutamam/Yıldızları çalanlar var/Bu karanlığın sebebi onlar/Sözlerimi tutamam/Hayallerimi çalanlar var/Bu vazgeçişimin suçlusu onlar.”

  Çalmayalım gençlerin; evlatlarımızın hayallerini. Hafife almayalım onların sığ görünen, popüler dediğimiz dinletilerini. İnanılmaz bir devrimin eşiğinde, uzay çağının tam da içinde olacak olan; ONLAR…

Güven SERİN  

  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder