İNTERNET
KÜLTÜREL
ISSIZLIK
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yayını olan dergide,
araştırmacı yazar Bekir Ağırdır’ın tırnak içine alınmış sözü kaç gündür
peşimden geliyor; “ Sonuçta yaşadığımız kültürel bir ıssızlık.”
Dikkat ediyorum da, somut, akademik
çalışmalardan çok soyut, sezgisel ve çıplak gözle yaptığım gözlemlerden daha
çok besleniyorum. Ta ki, karşıma birikimlerimi duyuracak, bulundukları derin
kuyulardan çıkartacak kilit taşı bir yazı başlığını duyana kadar…
Teknoloji, iletişim, paylaşım ve öğretiler,
aynı zamanda diplomalarımız arttıkça daha da yalnız-ıssız mı kalıyoruz? Hayır!
Sadece seçenekleri, tercihleri daha nitelikli hale getiriyoruz.
Bekir
Ağırdır “Kültürel ıssızlık” için yapmış olduğu araştırmada, aktarmış olduğu
çalışma aslında çoğumuzun bildiği ama istatistik olarak üzerinde durmadığı
bilgilerden ibaret.
“ Sahnede Otosansür: Baskı, Korku, Çaresizlik
Oyuncular Sendikası,2020’de görsel ve işitsel
sahne sanatları alanında çalışanlarla bir anket çalışması yaptı. Sonuçları
2021’de yayımlanan anket 515 sanatçı katıldı ve yüzde 61’meslek hayatında
sansüre maruz kaldığını söyledi.
Aynı araştırmada, sanatçıların yüze 63’ü
meslek hayatında otosansür yapma ihtiyacı duyduğunu itiraf ediyordu.”
İster istemez sanatçı, yazar, çizer,
neredeyse düşüncesini ortaya koyan, kamusal sorumluluk taşıyan herkes;
otosansür uyguluyor. Uygulamakla kalmıyor, aynı zamanda kültürel ıssızlığın
derinlerinde kayboluyor.
Çehov kendisine şu soruları sormuştu:
—Ben kimin için yazıyorum?
Halk için mi? Ama halkı hiç görmedim. Para için mi? Benim istediğim para mı?
Hiç büyük paralar görmedim, bu yüzden paraya karşı kayıtsızım.
Yazma, yazarlık eylemi, eğer iyi anlaşılırsa,
insanı yaşamın içinde tutan, sürekli vücuda kan pompalayan kalp gibidir.
Okumanın, öğretilerin peşinde koşan her insanın fikri, fikirleri oluşur. Yazı
sanatı da o fikirlerden beslenir. Aynı zamanda fikirlere dönüşüm, yaratıcılık
sağlayan; yazarın estetik bakışı, psikolojik, fiziksel durumu, felsefesi ve
sezgileriyle birlikte düş gücünün de dokunmasıyla o meşhur eserler doğar.
Bunlara, Dünya Klasikleri deniyor. Belki de insanı,
insanlığı ıssızlıktan koparıp alacak, çölleri bile hayata döndürecek yaşam tohumları,
yaşama iksirleri…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder